Alerji aşısı, uygulanan alerji testi sonucu bir ya da birkaç alerjene duyarlı olduğu belirlenen bireylere tedavi amacıyla yapılması tavsiye edilir. Aşı solüsyonunun içeriği bireye özel olarak, duyarlılığı belirlenen alerjenlere göre hazırlanır. Tedavi genel olarak 2 aşamadan oluşmaktadır;
· Başlangıç Tedavisi
Başlangıç tedavisi artan konsantrasyonlarda 3 flakon solüsyonu içerir ve yaklaşık olarak 6 aylık bir tedavi gerektirir. Aşı ile birlikte bir doz şeması yer almaktadır.
· Ana Tedavi
Başlangıç tedavisinin devamında kullanılan yüksek konsantrasyonda alerjen içeren, 1 flakondan oluşan ve 6 aylık tedavi gerektiren solüsyondur. Aşı ile birlikte bir doz şeması yer almaktadır.
Not: Alerji aşısı siparişinizde her iki tedavi prosesini içeren tüm flakonlar sizlere ulaştırılacaktır. Aşı içeriği yurtdışında hazırlanıp getirildiğinden, lütfen aşının sizlere ulaştırılmasının yaklaşık 1 ay sürebileceğini unutmayınız!
Alerji testi (Köpek/kedi) Yöntem: ELISA
Gıda Alerjenleri İnek Eti Hindi Eti Tavuk Eti Domuz Eti Koyun Eti Ördek Eti Tavşan Eti Geyik Eti Balık Eti Tam Yumurta İnek Sütü Buğday Yulaf Pirinç Soya Mısır Pancar Havuç Patates Fıstık Maya | Ev İçi ve Ev Dışı Alerjenler (Polenler) Phleum pratense (Çayır otu) Dactylis glomerata (Domuz ayrık otu) Poa pratentis (Çim tohumu) Lolium perenne (İngiliz çimi) Cynodon dactylum (Bermuda çimeni) Cereals (Tahıl karışımı) Rumex crispus (Kuzukulağı) Plantago lanceolata (Sinirli ot-Bağcı yaprağı) Artemisia vulgaris (Misk otu/Pelin otu) Chenopodium album (Kazayağı/Koyun sarmaşığı) Parietaria judaica (Yapışkan otu/Astım otu) Taraxacum vulgare (Aslan dişi/Karahindiba) Urtica dioica (Isırgan otu) Ambrosia elatior (Kanarya otu) Brassica spp. (Lahana türleri) Betula alba (Huş ağacı) Corylus avellana (Fındık ağacı) Alnus glutinosa (Asi kızılağaç/Kızılsöğüt) Ligustrum vulgare (Kurtbağrı) Olea europa (Zeytinağacı) Pinus spp. (Çam ağacı türleri) Cupressus arizonica (Servi ağacı) Platanus hibrida (Çınar ağacı) Populus alba (Akkavak) Quercus robur (Meşe ağacı) Ulmus campestre (Karaağaç) Salix spp. (Söğüt ağacı türleri) |
Küfler Alternaria alternata Aspergillus niger Penicillum notatum Cladosporium herbarium Mucor spp. | Akarlar Dermatophagoies farinae (Toz akarı) Dermatophagoides pteronyssinus (Toz akarı/toz böceği) Tyrophagus putrescentiae (Küf akarı) Lepidoglyphus destructor (Depo akarı) Acarus siro (Un akarı) |
Pire-Staphylococcus ve Malessezia spp. Pire Staphylococcus spp. Malessezia spp. |
Not: Glukokortikoidler allerjene özgü IgE düzeyini etkileyebilir ve mümkünse testten önce tedavi kesilmelidir.
Endikasyon:
Diyabetes mellitus
İnsulinoma
Artma:
Primer artış
Diyabetes mellitus
Sekonder artış
Besleme sonrası
Stres (özellikle kedilerde)
Hiperadrenokortisizm
Hipertiroidizm
Akromegali (Büyüme hormonunun fazla salgılanması)
Merkezi sinir sistemi hastalıkları
Konvülsiyonlar
Pankreatit
Travma
İlaçlar (örn. glikoz, glukokortikoid, ACTH, Progestagen, morfin, adrenalin, tiazid gibi diüretikler)
İnsülin eksikliği / direnci
Azalma:
Primer azalma
Hiperinsülinizm, insulinoma
Sekonder azalma
Renal glikozüri
Hepatopati
Glikojen depolama hastalığı
Malabsorbsiyon
Açlık
İdiopatik hipoglisemik sendrom (küçük ırklar)
Hipotiroidizm
Septisemi
Hipoadrenokortisizm (Addison hastalığı)
Şiddetli polisitemi (Eritrosit sayısının aşırı artışı)
Yeni doğan hipoglisemisi
Av köpeği hipoglisemisi
Paraneoplastik sendrom
İlaç (örn. beta-bloker, antihistaminikler, insülin doz aşımı)
İnsülinoma
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz, tam kan
β-Adrenerjik blokerler, antihistaminik, etanol, salisilat ve anabolik steroidler glikozu azaltabilir. Diyabetik hastalarda yeni uygulanan insülin tedavisi hipoglisemiye neden olabilir.
Hiperglisemi; L-asparaginaz, β-adrenerjik blokerler, kortikosteroid, α2-agonist sakinleştiriciler (örn. Ksilazin, detomidin), ketamin, diazoksit, furosemid ve tiazid diüretikleri, asetazolamin, fenotiyazinler, morfin, megestrol asetat ve heparin nedeni ile görülebilir. Parenteral beslenen hastalarda hiperglisemi gelişebilir.
Serum veya plazma ayrılmasının gecikmesi glikoz seviyesini yanlışlıkla düşürebilir. Aşırı lökositoz veya numunenin bakteriyel kontaminasyonu, glikoz tüketimini hızlandırır.
Örnek toplama sırasında özellikle de kedilerde stres ve korku nedeni ile katekolamin salgılanmasından dolayı geçici hiperglisemi görülebilir.
Lütfen dikkat: Hemolitik olmayan-tamamen eritrositlerden ari olan serum örneği gönderilmelidir. Açlığa dikkat ediniz.
Endikasyon:
Hepatopati, Nefropati,
Albumin / globulin oranı* (FIP teşhisinde yardımcı)
Azalma:
Protein eksikliği (besleme), kalsiyum eksikliği- azalan üretim
Kan kaybı, kilo kaybı, anoreksi
Malasimilasyon (emilme ve sindirilme problemleri)
Hepatopati – hepatik yetmezlik
Ekzokrin pankreas yetmezliği
Böbrek, glomerüler yetmezlik (nefrit, nefrotik sendrom)
Protein kayıplı enteropati, nefropati
İnce bağırsak mukoza hastalığı (inflamasyon, neoplazi)
FIP (ya da inflamatuvar hastalıklar)
Bağırsak kanaması (bağırsak parazitleri)
Vaskülit
Yanıklar
Vücut boşluğu efüzyonları / ödem: konjestif kalp yetmezliği
Aşırı IV sıvı uygulamaları
Hipoadrenokortisizm
Merkezi sinir sistemi hastalıkları
Artma:
Dehidrasyon
*Albumin / Globulin oranı: Hipogammaglobulinemi (yeni doğanların yetersiz kolostrum alması) durumunda oran artar,
Konjenital ya da edinilmiş bağışıklık yetersizliğinde (örn. Distemper, parvovirus, FeLV, FIV infeksiyonları vs.) globulin artar, albumin azalır-albumin / globulin oranı azalır.
Feline İnfeksiyöz Peritonit (FIP) vakalarında Albumin / globulin oranı oldukça yararlı bir diyagnostik araçtır. Serum albumin değeri düşer ve üretiminde de azalma meydana gelir. Düşük albumin, genellikle sekonder immün kompleks birikiminin neden olduğu glomerülopati ya da vaskülit sonucu gelişen protein kaybı ile ilişkilidir. 0,8 optimum eşik değer olarak belirlenmiştir. Ayırıcı tanıda inflamatuvar karaciğer hastalıkları, lenfoma, kalp yetmezliği, bakteriyel peritonit veya plörit, diğer viral hastalıklar mutlaka yer almalıdır.
Hesaplanması: Albumin / Globulin = Albumin / (Total protein – albumin)
Yorumlama:
Oran; > 0,8 → FIP olasılığı yok,
< 0,8 → FIP olasılığı mevcuttur
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz veya hemoglobinemi yanlış artışlara neden olabilir.
Lipemi veya hipertrigliseridemi yanlış azalmalara neden olabilir.
Asetilsalisilik asit (aspirin)’ in yüksek terapötik dozlarda kullanımı albümin seviyesini azaltır.
Yüksek doz glukokortikoid, testosteron, östrojen ve büyüme hormonu hafifçe artırır.
Yavru kedi ve köpekler, buzağı ve tayların yetişkin hayvanlardan daha düşük albumin konsantrasyonları olabilir.
Yetişkin hayvanlarda yaş ilerledikçe albumin az miktarda azalır.
Hamilelik ve laktasyonda azalmalar görülür.
Endikasyon:
Hepatopati, Osteopati
Hiperadrenokortisizm
Oluşum:
Karaciğer (safra), ince bağırsak mukozası, kemikler, böbrekler, plasenta, karaciğer, dalak, lökosit ve eritrositlerde bulunur.
Artma:
Fizyolojik olarak
Büyüme
Karaciğer spesifik
Kolestazis (kedi / ruminantlarda yavaş tepki gösterir)
Karaciğer neoplazi / lipidozis
Hepatotoksisite
Pankreatit / kolangiohepatit / safra taşı
Spesifik olmayan
Endokrin hastalıklar; Hiperadrenokortisizm (özellikle köpek), Hipertiroidizm, Diyabetes mellitus
Hiperparatiroidizm
Kemik iyileşmesi (Kırık ameliyatı sonrası, kemik neoplazileri)
Kemik kırıkları; Osteopati / osteomiyelitis
Kemik neoplazi
Gebelik (özellikle kedi)
Genç hayvanlarda gelişme dönemi
Bakır depolama hastalığı
İlaç (örn. glukokortikoid, antikonvülsan, barbitürat, antibiyotik)
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz, EDTA, şiddetli lipemi ve bilirubinemi
Köpeklerde kortikosteroid tedavisi (topikal veya oftalmik tedaviler) ALP düzeyini artırır. İlaç kesildikten sonra dahi, “depo” tipi formülasyonların etkileri haftalarca sürebilir.
Antikonvülzanlar ve barbitüratlar (fenobarbital, fenitoin, primidon) ALP artışına neden olabilir.
Geriatrik köpeklerde hepatik hiperplazi nedeniyle sıklıkla ALP yüksektir.
Gebe, laktasyon dönemindeki hayvanlarda ALP artmış olabilir.
Genç hayvanlarda (<12-15 ay) kemik büyümesi gerçekleştiğinden, yetişkinlere göre yüksek ALP değeri görülür.
Bazı Sibirya huskyleri ve İskoç teriyerlerinde hepatik anormallik veya kortizol artışı bulgusu olmadığı halde ALP seviyesi normalin 1,5 ila 17 katıdır.
Endikasyon:
Hepatopati
Oluşum:
Karaciğer (köpek / kedi), böbrek, kalp ve iskelet kası (sığır / koyun)
Artma:
Hipoksik hasar (anemi, kardiyovasküler hastalıklar)
İnflamatuvar hastalıklar (FIP, İnfeksiyöz canine hepatitis)
Ekstrahepatik safra kanalı tıkanıklığı
Kolanjit, kolanjiyohepatitis
Karaciğer yağlanması / fibroz / siroz / amiloidozu
Karaciğer pıhtıları
Sınırlı venöz akım
Hepatik ya da biliyer neoplazi, apseler
Şiddetli kas hasarı
Pankreatit
Gastrointestinal hastalık
Endokrin hastalıklar (örn. diyabetes mellitus, hipertiroidizm, Hiperadrenokortisizm)
Konjestif kalp yetmezliği
Toksin veya ilaç tedavisinden kaynaklanan akut nekroz
İlaçlar (antikonsülvan, glukokortikoid)
Ateş (az miktarda artış)
Travma ya da aşırı yorgunluk
Bakır depolama hastalığı
Azalma:
Hepatik atrofi (kronik kongenital portosistemik şant gibi)
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz (artış), lipemi (artış)
Kortikosteroidler, çeşitli hepatotoksik ilaçlar (örn. Eritromisin, rifampin, sülfonamidler, asetaminofen (parasetamol), kaparsolat) ALT’ yi artırabilir.
Fenobarbitol tedavisi ALT’ yi artırabilir.
Düşük B6 vitamin seviyeleri, ALT aktivitesini düşürebilir.
İntravasküler hemoliz özellikle de kedilerde ALT’ yi artırabilir.
Lütfen dikkat: Serum ALT seviyeleri, normalin 2-3 katı olmadıkça, genel olarak anlamlı sayılmaz. ALT’ nin köpeklerde serumda yarı ömrü yaklaşık 5 gündür. Enzim seviyesi, hepatoselüler hasardan 12 saat sonra artar ve 1-2 gün içinde zirveye ulaşır ve karaciğer yetmezliği iyileşirse, 1-3 hafta içinde normale döner. ALT ciddi kas hasarına sahip olan köpeklerde artar ve bu durum kedilerde de ortaya çıkabilir, ancak kedilerin kas kütleleri yüzünden belirgin olmayabilir. AST ve kreatin kinaz yükselir ancak ALT artışı, AST artışından daha azdır. ALT, böbrek üstü epitellerden idrara sızabilir, ancak serum düzeylerini etkilemez.
Endikasyon:
Köpek pankreatiti (kusma, anoreksiya, karın ağrısı, sarılık)
Nonseptik, inflamatuvar abdominal eksüdat
Artma:
Akut pankreatit, Pankreas nekrozu / neoplazi / kanal tıkanması
Nefropati
Azalan glomerüler filtrasyon hızı, idrar yolu tıkanıklığı
Hepatopati (karsinom)
İleus, peritonit, kolesistit, ince bağırsak hastalıkları
Hiperadrenokortisizm
İlaçlar (glukokortikoid)
Şiddetli dehidrasyon
Lütfen dikkat: Değerler pankreas hastalığının şiddetiyle orantılı değildir. Şiddetli akut pankreatitli hastalarda normal amilaz seviyeleri görülebilir.
Amilaz böbrek yoluyla atılır; bu nedenle, değerler glomerüler filtrasyon hızından etkilenir.
Amilaz böbrek veya bağırsak gibi pankreatik olmayan dokularda da üretildiğinden, bu dokuların hastalıkları amilaz aktivitesini artırabilir.
Kedilerdeki pankreatit olgularında amilaz seviyelerinde artış görülmez.
Pankreatiti indükleyebilen ilaçlar: Glukokortikoid, Metronidazol, sülfonamid ve tetrasiklin gibi antibiyotikler, Furosemid ve tiazid diüretikleri, Asparaginaz ve azotiaprin vs.
Evcil hayvanların sindirim ve emilim fonksiyonları farklı olduğundan diyetlerinde bulunan çok çeşitli karbonhidratların sindirimine uyum göstermede zorluklar yaşarlar. Nişastanın sindirimini ilk olarak başlatan Tükürük amilazı kedi ve köpeklerde yoktur, bunun yerine pankreastan salınan bağırsak amilazı görev alır. Bu enzimler az nişasta içeriği bulunan diyetle beslenen (avlanan) hayvanlarda önem taşımaz. Gıdalar ince bağırsağa ulaşmadan ve pankreatik amilaz salınmadan nişastanın sindirimi başlamaz.
α-amilaz; pankreas, bağırsak ve hatta ovaryum ile testislerden salgılanır. Pankreatik amilaz testi sadece pankreastan salınan amilazı tanımlar ve aktivitesi normal sınırlarda ise, pankreas hastalıkları ekarte edilebilir.
Endikasyon:
Hepatopati, Hepatik ensefalopati
Oluşum:
Protein metabolizması metaboliti (Toksik), bağırsak ve karaciğerde sentezlenir. Azalan hepetoselüler fonksiyon, portal kan akışı sistemik dolaşıma geçtiği ve normal üre siklüs enzim fonksiyonu bulunmadığı durumlarda plazmaya geçer.
Artma*:
Portosistemik şant
Şiddetli kronik hepatopati (fibroz, siroz, neoplazi, lipidozis)
Şiddetli akut hepatopati (akut hepatit, akut karaciğer nekrozu)
Üremi
Böbrek fonksiyon bozukluğu, idrar tıkanıklığı
Metabolik alkaloz
*Hiperamonyemi: Sinir sistemi, kan beyin bariyerinin anormal fonksiyonuna, serebral kan akışının bozulmasına, anormal nöronal eksitabiliteye, bozulmuş nörotransmiter metabolizmaya, denge kaybına, nöroreseptörlerle etkileşime ve dejeneratif nöronal değişikliklere neden olur.
Sonucu etkiyen faktörler:
Plazma ayrılarak gönderilmeli! Örnekleme öncesinde 12 saat açlık olmalıdır!
Kan nakli, Parenteral amino asit çözeltileri, Narkotik ajanlar, Valproik asit, Metabolik alkaloz, amonyak gelişimini artıran diüretikler, Yüksek proteinli diyetler amonyak seviyesini artırır.
Hemoliz, yanlış yüksek değerlere neden olur.
Zayıflayan hastalarda iskelet kası kütlesindeki azalma, amonyak seviyesini artırabilir.
Lütfen dikkat: Maltese teriyerlerinde safra asidi tahlilleri güvenilmez olduğu için, karaciğer veya portosistemik vasküler anomalilerin saptanması için amonyak tolerans testi gereklidir.
Oluşum:
İskelet kasları, kalp kası ve karaciğer
Artma:
Hepatopati (infeksiyon, inflamasyon, neoplazi, travma, anoksi / hipoksi, hepatotoksik bileşikler, siroz, karaciğer kurtları)
Miyopati (Kardiyomiyopatiden ayırmak için CPK ve ALT testleri uygulanmalıdır / kas hasarı ve nekrozu / İntravasküler hemoliz)
İlaçlar (örn. Kortikosteroid, antikonvülsan, östrojen)
Efor
Pankreatit
Travma
Bakır depolama hastalığı
İmmün aracılı hemolitik anemi
RBC parazitleri
Azalma:
Hepatik atrofi (kronik doğumsal portosistemik şant)
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz (CK seviyesi artar, bu da yükselmiş AST yorumlamasını değiştirebilir), lipemi
Metronidazol, sefalosporin, siklosporin, izoniazid AST aktivitesini düşürebilir.
Çeşitli hepatotoksik ilaçlar (örn. Eritromisin, rifampin, sülfonamidler, asetaminofen (parasetamol), kaparsolat) AST aktivitesini artırabilir.
Antikonvülzanlar, enzim sentezini indükleyebilir veya hepatotoksisiteye neden olabilir.
Düşük B6 vitamini seviyeleri (idiopatik veya hemodiyaliz sonrası) AST aktivitesini düşürebilir.
2 aylık yenidoğan kedi yavrularında daha yüksek seviyeler görülür.
Lütfen dikkat: AST; ALT gibi karaciğer spesifik değildir, geniş doku dağılımı (kas, eritrositler) nedeniyle, AST artışı karaciğer hasarına özgü değildir. Her iki enzimde önemli artış karaciğer kökenli olduğunu gösterir.
AST’ nin yarılanma ömrü, köpeklerde yaklaşık 5-12 saat, kedilerde 1-2 saattir ve yaralanma ömründen yaklaşık 3-4 gün sonra normal seviyelere geri döner.
RBC’ lerde de AST bulunur, bu nedenle intravasküler hemolitik hastalıklarda seviyeleri artabilir.
Endikasyon:
Hepatopati, Hemolitik anemi
Artma:
Bakır depolama hastalığı (Bedlington Teriyer, West Highland Beyaz Teriyer, Cocker Spaniel ve Dobermann Pinscher)
Safra kanalı tıkanıklığı
Besleme / bakır zehirlenmesi
Azalma:
Besleme / Cu antagonistleri nedeniyle emilim bozukluğu
Asit-baz dengesi değerlendirilerek, dengesizliğinin nedeni ve ciddiyeti araştırılır.
Azalma:
Asidozis-İshal, renal yetmezlik, Diyabetik ketoasidozis, endojen veya ekzojen asit (örn. Etilen glikol, laktik asidoz, ketoasidoz) birikimi veya böbrek yetmezliği sonucu asitlerin uygun bir şekilde atılamaması dolayısı ile, hipoadrenokortisizm
Artma:
Alkalozis-Kusma, asit kaybı, alkali uygulamalar (diüretikler, sodyum bikarbonat, antasitler, fosfat bağlayıcıları, sitrat, glukonat, asetat), hiperadrenokortisizm, primer hiperaldosteronizm
Sonucu etkiyen faktörler:
Asetazolamid ve amonyum klorür kullanımı asidozise ve bikarbonatın azalmasına neden olur.
Furosemid, tiazid diüretik ve sodyum bikarbonat uygulaması metabolik alkaloz oluşturur.
Nefrotoksik ilaçlar (örn. Aminoglikozidler, amfoterisin B), bikarbonatı azaltabilir ve metabolik asidozu indükleyebilir.
Lütfen dikkat: Kediler, köpeklerden daha düşük bikarbonat seviyesi görülür.
Artma:
Safra kanalı hastalıkları, hepatoselüler hastalıklar (hepatit, siroz ve neoplazi) ve hemolitik hastalıklar
İndirekt bilirubin (konjuge edilmemiş, dolaylı):
Albüminle ilişkili ve kandaki toplam bilirubinin baskın formudur. Hemoglobin, miyoglobinin makrofajlarca parçalanması ile üretilir. Karaciğerde indirekt bilirubin ürünleri toplanır ve konjuge edilir. Konjuge olmayan bilirubin güçlü hidrojen bağlarına sahip olup suda çözünmeme özelliğine sahiptir. Plazmada albumin’ e bağlanarak suda çözünebilir hale gelir.
Kanda total bilirubin / direkt / indirekt bilirubinin ayrı ayrı ölçümü (ve idrarda bilirubin saptanması) test sonuçlarını yorumlamada yardımcıdır. Örneğin, hemoglobin parçalanması (örn. Ağır hemolitik anemi), karaciğerde aşırı miktarda bulunan indirekt bilirubin üretimini ve kandaki toplam bilirubini artırır. Ayrıca, safra akışı engellendiğinde, hepatositlerin içindeki direkt bilirubin artar ve daha sonra kan dolaşımında (ve idrarda) direkt bilirubin artar.
“Pre-hepatik” hiperbilirubinemi: hemoproteinlerinin parçalanmasından kaynaklanan bilirubin üretimi artışı (hemolitik anemi gibi nedenlerle), indirekt bilirubinin direkt bilirubin konsantrasyonundan fazla olmasına ya da referans aralıklar içinde kalmasına neden olur.
“Hepatik” hiperbilirubinemi: hepatosit tarafından kusurlu konjugasyon veya bilirubin alımı nedeniyle ortaya çıkar, fakat aynı zamanda yapısal veya “işlevsel” kusurlardan kaynaklanan biliyer kanala azalmış atılım, diğer bir deyişle intrahepatik şişme sonucu ortaya çıkan kolestaz nedeni ile gerçekleşebilir. Burada, kusura bağlı olarak, direkt bilirubinde görülen artış ile birlikte, indirekt bilirubinin de yüksek olması beklenir.
“Post-hepatik” veya “ekstrahepatik” hiperbilirubinemi: Safra kesesi, safra kanalı veya duodenumdaki biliyer papiller, safra akışını etkileyen karaciğer dışında ortaya çıkan anormalilerden kaynaklanır. Direkt bilirubin, indirekt bilirubinden fazla olması beklenir.
Endikasyon:
Kolestazis (ALP ve γ-GT artışı kolestazis için daha duyarlıdır)
Hepatopati
Anemi, hemolitik hastalıklar
Artma:
Hemolitik-prehepatik (anemi [immun aracılı], çinko toksisitesi, kan parazitleri, hipofosfatemi, transfüzyon reaksiyonları, iç kanama vb.)
İntrahepatik (siroz, hepatik lipidoz, infeksiyon, neoplazi, hepatit veya kolanjiyohepatit, toksin veya ilaç reaksiyonları, kortikosteroid hepatopati, kronik portosistemik şant, bakır depolama hastalığı)
Post-hepatik (pankreatitis, kolanjitis, adezyon, neoplazi, safra kesesi hastalıkları, safra peritonu, kolesistit vb.)
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz (artma), lipemi (artma), gün ışığı (azalma)
Propranolol, asetaminofen (parasetamol) uygulaması bilirubin ölçümünü artırabilir.
Çinko (Zn), çeşitli enzim sistemlerinin işlevi için gerekli olan bir mineraldir. Zn dengesizlikleri nedeniyle çinko duyarlı dermatoz veya toksikozis gelişebilir. Köpeklerde rapor edilmiş olan çinko duyarlı dermatozlar çinko takviyesi ile tedavi edilir. Serum Zn konsantrasyonları Zn duyarlı dermatozlarda tanı aracı olmayabilir; bu nedenle, bu hastalığı ekarte etmek için tedavi ve deri biyopsisi gerekli olabilir. Çinkonun yüksek dozları toksiktir ve toksikozis genellikle yabancı cisim yutulmasından kaynaklanır. Metal para, metal düğmeler, vida, çivi, somun, pul ve oyuncak gibi yabancı maddeler; endüstriyel alanlarda Zn tozu maruziyeti çinko zehirlenmesini düşündürmelidir. Toksikozisde çoklu organ yetmezliği gelişir.
Endikasyon:
Derinin Para- ve Hiperkeratozu
Performans, fertilite ve büyüme bozukluğu
Yara iyileşmesi bozukluğu
Yetersiz bağışıklık
Nal, ayak pedi gibi basınç noktalarının kabuklanması veya pullanması
Zn içeren yabancı cisim yutulması şüphesi
Azalma:
Besleme (diyet)
Çinko antagonistleri
Azalan çinko emilimi
Hepatopatiler
Hipotiroidizm
İnflamasyon
Stres
Sonucu etkiyen faktörler:
Şelasyon tedavisi serum Zn konsantrasyonlarını azaltabilir.
Hemoliz, dehidrasyon nedeni ile sonuçlar artabilir.
Yenidoğanlarda serum Zn konsantrasyonları erişkinlerden daha yüksek olabilir.
7 yaşından büyük köpeklerde serum Zn düzeyi azalmış olabilir.
Dişi köpekler daha yüksek serum Zn konsantrasyonlarına sahip olma eğilimindedir.
Gebelerde azalan serum Zn düzeyleri bildirilmiştir.
Lütfen dikkat: Çinko duyarlı dermatozlar köpeklerde; >1 yaşından büyüklerde daha sık bildirilmiştir. Yatkın olan ırklar; Sibirya husky, Alaska kurdu ve Samoyedlerdir. Dişi köpeklerde çinko duyarlı dermatoz belirtileri ovariyositektomi sonrası düzelebilir.
Normal referans aralığında bulunan Zn seviyeleri çinko duyarlı dermatozları ekarte etmez.
200 µg / dl’ nin üzerindeki değerler çinko zehirlenmesi şüphesini gösterir.
Klinik çinko toksikozisi, GI sistem, karaciğer, böbrek ve pankreas dahil olmak üzere birçok organı etkileyebilir.
Endikasyon:
Miyopati – Kas hasarından 6-12 saat sonra pik seviyeye ulaşır, kas hasarı derecesi ile orantılıdır. CK aktivitesi, hasarın kesilmesinden 24-48 saat sonra azalır. Bu yüzden, CK akut kas hasarı testidir.
Oluşum:
İskelet kası, kalp kası, beyin, idrar kesesi (kedi)
Artma:
Travmatik kas hasarı (Fiziksel travma, IM enjeksiyon, Postoperatif yaralanma)
İnfeksiyöz (Hepatozoon spp., Neospora caninum, Toxoplasma gondii, Sarcocystis spp.) ve / veya inflamatuvar kas hastalığı (Çiğneme kasları miyoziti-köpek, İmmun aracılı polimiyozit)
Çeşitli kas hastalıkları (Nöbet, ağır egzersiz, dirofilaria, Bakteriyel endokardit)
Metabolik kas hastalığı (Egzersiz rabdomiyoliz [yarış tazıları], Hipertiroidizm [kedi], Hipotiroidizm [köpek], Malign hipertermi [köpek], Anoreksiya [kedi])
Kalıtsal / konjenital kas hastalığı (Kas distrofisi, Birmanya kedilerinde hipokalemik miyopati, Miyotoni [köpek], Fosfofrüktokinaz eksikliği [köpek])
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz (artma), bilirubinemi
Kortikosteroid, İnsülin, Amfoterisin B, penisilin, sülfonamidler ve fenitoin ve streptokinaz uygulamaları değerleri artırır.
Lütfen dikkat: Yeni doğan köpeklerde CK erişkinlerden beş kat yüksek olabilir.
Kediler diğer türlerden daha az CK’ ya sahiptir. Bu nedenle, CK’ da hafif artışlar teşhis açısından önemlidir.
CK’ nın MB izoenzimi, kalp kasında yüksek konsantrasyonda bulunur, iskelet kasında ise az miktarda yer alır. Serum CK artışı, sıklıkla iskelet kası hasarı tanısında kullanılır, kardiyak hasarında serum CK aktivitesi artmaz, CK-MB değeri artar.
CRP (C-reaktif protein) karaciğerde üretilen bir proteindir. Sağlıklı köpeklerde çok düşük bir değerdedir. Serum CRP konsantrasyonunun artması, vücut ısısının yükselmesi ve akyuvar sayısının artması yanıtın bir parçasıdır. Bu fizyolojik yanıt enfeksiyona veya yangıya sebep olan etkeni ortadan kaldırmaya, doku hasarını azaltmaya ve vücudun tamir mekanizmasını harekete geçirmeye yöneliktir.Köpeklerde kantitatif bir değer alınabilen bu testin çok geniş bir kullanım alanı vardır. Köpeklerin vücutlarında çok farklı sebeplerden dolayı CRP değeri yükselebilir. Bunlar ana başlıklar halinde aşağıdaki gibidir.
· Enfeksiyonlar
· Kalp hasarları
· Beyin zarı yangıları
· Gastritis
· Enteritis
· Otoimmun Hastalıklar
· Romatoid Artitis
· Organ ve Doku hasarları
· Travma
· Cerrahi müdehale
· Tümör
· Böbrek Hasarları
Bu belirteç henüz diğer kan testleri ile saptanamayan doku hasarı veya tümör gibi bazı hastalıklarda diğer belirteçler kanda oluşmadan yükseldiği için tanı için kullanışlı bir testtir. Operasyon sonrası iyileşmenin durumu, köpeklerdeki sebebi bilinmeyen durgunluk, karın veya göğüs boşluğunda ağrı semptomlarında, inkoordnasyon ve sinirsel semptomlar gibi bir çok hastalıkta destekleyici bilgi verir. CRP WBC ve / veya bant nötrofil sayımları tarafından tespit edilemeyen iltihaplanmaları tespit etmek için faydalı olabilir. CRP tanı testi rutin tanı parametresi olarak kullanılabilir. Bu test aç veya tokluk farkı olmaksızın alınacak kan örneklerinden çıkarılan serumla laboratuvarımızda yapılabilmektedir.
Extremely high canine C-reactive protein concentrations > 100 mg/l – prevalence, etiology and prognostic significance; BMC Veterinary Research volume 16, Aricle number: 147 (2020)
C-Reactive Protein Concentration in Dogs with Various Diseases; Masaaki NAKAMURA, Masashi TAKAHASHI, Koichi OHNO, Akiko KOSHINO, Ko NAKASHIMA, Asuka SETOGUCHI, Yasuhito FUJINO, Hajime TSUJIMOTO
Endikasyon:
Anemi için ayırıcı tanı, demir eksikliği hastalıkları
Oluşum:
Besleme, hemoglobin katabolizması
Artma:
Yakın zamanda yapılan transfüzyon, glukokortikoid kullanımı
Hepatopati, Hemolitik anemi (Dokulardan Fe salınması yoluyla)
Hemokromatozis-hemosiderozis
Azalma:
Şiddetli kronik kan kaybı
Genç hayvanlarda sadece süt ile besleme
İnfeksiyonlar / inflamasyon
Neoplaziler
Nefropati
Hipotiroidizm
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz, lipemi, EDTA, şiddetli hiperproteinemi
Köpeklerde kortikosteroid kullanımı Fe düzeyini arttırır.
5 haftalıktan küçük kedi yavrularında geçici Fe eksikliği gelişebilir.
Gebeliğin geç dönemlerinde Fe düşük seyredebilir.
Demir bağlama, serumda transferrinin seviyesidir. Transferrinin yaklaşık 1/3’ ü demire bağlanır.
Artma:
Artifakt: lipemi
Fe eksikliği
Köpeklerde nekrotizan hepatit: hepatositlerde depolanan demirin yüksek konsantrasyonda serbest kalması
Gebeliğin geç dönemleri
Azalma:
Karaciğer tarafından üretimin azalması;
İnflamasyon (akut dönem)
Karaciğer yetmezliği veya portosistemik şantlar
Hipoproteinemi
Transferrin kaybı: protein kaybettiren nefropati, protein kaybettiren enteropati, yanıklar (Düşük albumin ile seyreder)
Hemolitik anemi
Endikasyon:
Açıklanamayan eritrositoz
Kronik böbrek yetmezliğinin neden olduğu anemi
Artma:
Eritrositoz
Hipoksemi ile seyreden sekonder eritrositoz
– Yüksek rakım
– Kronik pulmoner hastalık
– Kanın sağdan sola şantı bulunan-kardiyovasküler anomaliler
Uygun Eritropoetin üretimi olmayan sekonder eritrositoz
– Renal lezyonlar
– Neoplazi
– Kalıtsal methemoglobinemi
Anemi
Hemoliz
Hemoraji
İlik anormalileri
– Aplazi
– Miyelofibrozis
– Miyelodisplazi
– Neoplazi
İnflamatuvar / kronik hastalık anemisi
Azalma:
Eritrositoz
Primer eritrositoz (Normal veya azaltılmış Eritropoetin)
Anemi
Kronik böbrek hastalığı
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz, lipemi, ikterus
Lütfen dikkat: Eritropoetin düzeyini; Androjenler artırır, Östrojen ve kortikosteroidler azaltır.
1-2 aylık köpeklerde, 1-7 yaş arası köpeklere göre daha yüksek olduğu bildirilmiştir.
8 yaşından büyük köpeklerde, 1-7 yaş arası köpeklere göre daha düşük olduğu bildirilmiştir.
Endikasyon:
Demir eksikliği ya da aşırı demir yükünü teyit etmek
Azalma:
Demir eksikliği: depolanan demir azlığı. Kedilerde, köpeklere göre demir depolarının daha iyi bir göstergesidir.
Kronik kan kaybı
Hemodiyaliz
Artma:
İnflamasyon: Ferritin bir akut faz proteinidir.
Neoplazi: Bazı tümörler, örn. köpeklerde histiositik sarkoma
Aşırı demir yükü: Fazlaca kan transfüzyonu
Kronik hastalıklar
Karaciğer hastalıkları
Sonuçları etkiyen faktörler: Hemoliz, hemolitik hastalıklar, transfüzyonlar ferritini artırabilir.
Endikasyon:
Rutin biyokimya profillerinde
Osteopati, Nefropatiler, Hipo / hiperparatiroidizm
Hipofosfatemi olan hayvanlar (Hemolitik anemi / hemoglobinüri, kas zayıflığı / ağrı, hızlı soluma, intestinal ileus ile ilişkili anoreksiya, kusma ve bulantı)
Hiperfosfatemi olan hayvanlar (üremi, böbrek yetmezliği bulguları, poliüri-polidipsi, kilo kaybı, anoreksiya, letarji, kusma, oral ülserasyon)
Oluşum:
Özellikle iskelet sistemi ve eritrositlerde: Kalsiyum, PTH, kalsitonin ve D vitamini seviyelerine bağlı olarak düzenlenir. Kalsitonin, fosforun renal atılımını artırmaya yardımcıdır ve D vitamini fosforun bağırsak emilimini artırır.
Artma:
Genç hayvanlar
Nefropati (azalan glomerüler filtrasyon hızı)
Primer hipoparatiroidizm
Vitamin D toksisitesi (Beslenme)
Osteolitik tümörler ve kemik lezyonları / Tümör lizis sendromu
Hipertiroidizm (kedilerde)
İlaç (örn. anabolikler, furosemid)
Yumuşak doku travması, Kas nekrozu, rabdomiyoliz
Asidoz
İdrar kesesi rupturu
Fosfat içeren sıvı veya lavmanların uygulamaları
Kalsiferol rodentisitler
Bitki toksisitesi (örn. Yasemin)
Akromegali
Azalma:
Primer hiperparatiroidizm
Malabsorbsiyon veya açlık
İlaç (örn. glukokortikoid, insülin, Fosfat bağlayıcı antasitler, diüretik, bikarbonat, uzun süreli diürez veya glukoz infüzyonu)
Malign hiperkalsemi
Vitamin D eksikliği (malabsorbsiyon, besleme eksikliği)
Osteomalazi
Doğum sonrası hiperkalsemik parezi / Eklampsi (köpek)
Fanconi sendromu (renal tübüllerin işlev bozukluğu)
Hiperadrenokortisizm
Alkalozis
Uzayan anoreksi
Diyabet mellitus ile gelişen Ketozis (diyabetik ketoasidoz) ve hiperinsülinizm
Diyet kalsiyum eksikliği
Hipomagnezemi
Sonucu etkiyen faktörler: Hemoliz, lipemi
Fenotiyazin, sefotaksim, sitrat, oksalat, prometazin, aminosalisilik asit, rifampin, asetazolamid, albuterol, alüminyum içeren antasitler, anestetik ajanlar, antikonvülsanlar, kortikosteroidler, epinefrin, östrojen, fruktoz, glikoz, mannitol, hidroklorotiyazid, insülin, magnezyum, anabolik steroidler, androjenler, β-adrenerjik blokerler, ergokalsiferol, furosemid, büyüme hormonu, progesteron, minosiklin, fosfatlar, D vitamini, aminoglikozid antibiyotikler, amfoterisin B, tetrasiklin kullanımı test sonuçlarını etkiler.
Lütfen dikkat: Genç hayvanlar yetişkinlere oranla daha yüksek fosfor düzeylerine sahiptir (kemik büyüme döneminden dolayı).
Fruktozamin kedi ve köpeklerde glikoz metabolizmasını gösteren yararlı bir parametredir. Test son 1-3 hafta içinde kanda ortalama glikoz konsantrasyonu ile enzimatik olmayan glikolize protein komplekslerini ölçer. Örnek alınırken gelişen stresle ilişkili akut hiperglisemi fruktozamini etkilemez, bu da diyabet teşhisini doğrulamada ve kan glukozunun terapötik kontrolünü izlemede yararlıdır. Tedavi gören diyabet hastalarında çok düşük seviyede olduğu için, referans aralığın kullanılmaması gereklidir. Diyabetik tedavi gören hayvanlarda referans aralık seviyesinde seyrediyorsa, bu hastanın belirgin olarak hipoglisemik aşamadan geçtiği olasılığı düşünülmelidir! Diyabetik kedilerde 550 μmol / l, köpeklerde 450 μmol / l’ un üzerindeki fruktozamin seviyesi diyabet yönünden kontrol edilmelidir. Fruktozamin konsantrasyonu klinik bulgular ile birlikte yorumlanmalidir.
Endikasyon:
Geçici ve uzun vadeli hiperglisemi değişimleri
Diyabet tedavisinin takibi
Oluşum:
Fruktozamin insülinden bağımsız bir proteinidir. Oluşumu bir ila üç hafta önceki kan glikoz konsantrasyonu ile doğrudan orantılıdır.
Artma:
Diyabetes mellitus
Diğer kalıcı hiperglisemi nedenleri
Hiperalbuminemi
Hiperadrenokortisizm
Azalma:
Açlık, karaciğer yetmezliği, insülinoma gibi neoplaziler, uygun olmayan insülin terapisi, Protein kaybeden nefropati-enteropati
Hipertiroidizm (kedilerde)
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz (artma), şiddetli bilirubinemi
Kortikosteroid, progestin, östrojen ve megestrol asetat kullanımı sonuçları etkiler.
Lütfen dikkat: Hipoalbuminemi, fruktozamin düzeyini azaltabilir. Eşzamanlı olarak bulunan hipotiroidizm, yanlış yüksek fruktozamin değerlerine yol açabildiği gibi, hipertiroidizm yanlış düşük fruktozamin değerlerine yol açabilir.
Endikasyon:
Hepatopati, kolestazis
Oluşum:
Karaciğer (safra kanalı), böbrek, pankreas, ince bağırsak
Artma:
Spesifik artış
Kolestazisli Hepatopati (intra ve ekstrahepatik)
Spesifik olmayan artış
Karaciğer tutulumu ile pankreatit / enterit
Kolit (atlar)
Diyabet
Sağ taraflı kalp yetmezliği
Leukozis
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz, lipemi, örneğin uzun süre beklemesi veya ısıtılması GGT aktivitesini düşürebilir.
Kortikosteroid kullanımı köpeklerde GGT artışına neden olur.
Fenobarbital kullanımı GGT’ de hafif artışlara neden olur.
Halotan kullanımında anesteziden 2-7 gün sonra GGT aktivitesi artabilir.
Lütfen dikkat: Kedilerde çok daha yavaş tepki alınır: GGT kedilerde kolestatik hastalığın ALP’ den daha hassas bir göstergesidir (ALP köpekler için daha hassastır, ancak kolestatik olmayan faktörlerden daha az etkilenir). Kolestatik hastalıkta diğer göstergeler de (ALP, bilirubin) artarken, hepatik lipidozlu kedilerde GGT artmayabilir veya hafifçe artabilir.
1 ila 3 günlük köpeklerde GGT seviyeleri, kolostrumda fazla miktarda GGT olması nedeniyle yetişkinlere göre 100 kat daha yüksek olabilir. ~10 gün sonra yetişkin seviyesine düşer.
Diyabet hastalığında tedavinin etkinliğini ölçmek ve diyabet regülasyonunu belirlemek için kullanılır. Test sonuçları 2 – 3 aylık süre için glikoz kontrolünü yansıtır. Diyabetin daha iyi kontrol edilmesine, hastalığa bağlı komplikasyonların gelişmesini azaltmaya yardımcıdır. Fruktozamin düzeyi ile birlikte incelenmesi tavsiye edilir.
Artma:
İnfeksiyöz veya inflamatuvar hastalık (Özellikle mukoza)
Karaciğer hastalıkları
Plazma hücresi neoplazisi (Belirgin şekilde artış, IgA üreten miyelomu gösterebilir)
Azalma:
Yenidoğan immun yetmezlik sendromları
Altı aylıktan büyük köpeklerde IgA eksikliğini gösterir
Alman Çoban, Beagle, İrlanda kurt köpeği, Rottweiler, Weimaraners, Minyatür Dachshund ve İngiliz Bull Teriyerlerin farklı klinik sendromlarla ilişkili IgA eksiklikleri bildirilmiştir.
Atopik köpeklerde tanı amacıyla kullanılabilir, fakat ebeveynlerinin kapsamlı genetik verileri gereklidir. Bu nedenle iyi tanımlanmış köpek popülasyonlarında araştırma amaçlı kullanılabilir.
Köpeklerde atopi, antijenlere karşı oluşan aşırı IgE bağışıklık tepkisidir. Atopik dermatit, atopik sendromun en iyi tanımlanmış klinik görünümünü oluşturur. Atopi teşhisinde daha çok veriye ulaşmak ve hangi antijenlere karşı IgE oluştuğunu belirlemek üzere;
bknz. Allerji Testleri
rtma:
İnfeksiyöz veya inflamatuvar hastalık
Karaciğer hastalıkları
B veya Plazma hücresi neoplazisi (lenfoma, myeloma)
Azalma:
Yenidoğan immun yetmezlik sendromları
Basset Hound, Cardigan Welsh Corgi ve Jack Russell Teriyerlerinde kombine bağışıklık yetersizliği bildirilmiştir. Bu köpeklerin Ig düzeyleri düşüktür.
Cavalier King Charles Spaniel, Weimaraners, Rottweiler ve Minyatür Dachshundlarda IgG eksikliği bildirilmiştir.
Artma:
İnfeksiyöz veya inflamatuvar hastalık
Karaciğer hastalıkları
B hücresi neoplazisi (lenfoma, myeloma)
Azalma:
Yenidoğan immun yetmezlik sendromları
Endikasyon:
Total kalsiyum ve PTH testlerinin yorumlanmasına yardımcı olarak
Artma:
Primer hiperparatiroidizm
D vitamini toksisitesi
Azalma:
Doğum sonrası tetani
Böbrek veya besleme kaynaklı (sekonder) hiperparatiroidizm
Primer hipoparatiroidizm
Sonucu etkiyen faktörler:
Havaya ile temas eden örneklerde, Ca (+2) düzeyi düşük görülebilir.
Ca homeostazı; bağırsak, kemik, böbrekler ve paratiroid bezleri ile PTH, kalsitonin ve D vitamininin etkileşimleri ile kontrol edilir. PTH’ ın etkisi; kemikten Ca’ nın serbest bırakılmasına, bağırsak emiliminde ve böbrek tübül resorpsiyonunda artışa neden olarak, hipokalsemi durumunda Ca düzeyi artırmaktır. D vitamini, Ca’ un bağırsak emilimini artırır. Hiperkalsemiye yanıt olarak; kalsitonin, PTH’ ın kemik üzerindeki etkilerini inhibe ederek Ca’ u düşürür. Asit-baz dengesi; proteinler üzerindeki anyonik bölgelere bağlı Ca miktarını etkiler. Asidozda daha fazla Ca bağlanmaz, böylece iyonize Ca artar. Alkalozda, Ca’ un proteinlere bağlanması arttığı için iyonize Ca seviyesi azalır. Protein konsantrasyonu, özellikle albümin ve toplam Ca seviyesini etkiler. Hipoalbüminemi, toplam Ca’ u düşürür. Hiperalbuminemi’ nin ters etkisi vardır.
Endikasyon:
Rutin biyokimya profillerinde
İyonize Ca ile birlikte, hiper-hipoproteinemi, böbrek hastalığı, asit-baz dengesizlikleri veya hiperparatiroidizm
Hipokalsemi semptomları, kas seğirmesi, tetani veya nöbetler
Poliüri / Polidipsi, zayıf veya kardiyak aritmili hayvanlar
Artma:
Primer hiperparatiroidizm
D vitamini toksisitesi / bitki toksisitesi
Hipoadrenokortisizm
Asidoz
Neoplazi (lenfoma, adenokarsinoma, multiple myeloma)
Osteolitik tümörler / Osteomiyelit / Osteoporoz
Akut-Kronik böbrek yetmezliği / genetik renal hastalık (Lhasa apso)
Hiperalbuminemi (dehidrasyon) / Aşırı kalsiyum takviyesi
Gelişme çağındaki hayvanlarda
Azalma:
Hipoparatiroidizm (tiroidektomiyi takiben, lenfositik paratiroid)
İkincil (böbrek) hiperparatiroidizm
Nefropati
Hipoalbuminemi; protein kaybettiren enteropati, glomerulopati
D vitamini eksikliği
Alkaloz
(Nekrotik) Pankreatit
Tetanoz
Doğum sonrası laktasyon tetanisi
Transfüzyon sonrası (aşırı antikoagülan nedeniyle)
Malabsorbsiyon (köpek)
Hiperkalsitonizm
Etilen glikol zehirlenmesi (örn. antifriz)
Akut ve kronik böbrek yetmezliği, üretral tıkanıklık (özellikle kedi)
Yumuşak doku travması
Sonucu etkiyen faktörler:
Lipemi (artma), hemoliz (artma), belirgin bilirubinemi (azalma)
Asetaminofen (parasetamol), sefotaksim, Alkali veya Ca’ lu antasitler, alüminyum hidroksit, anabolik steroidler ve androjenler, Ca tuzları ve parenteral Ca uygulaması, kolekalsiferol rodentisitler, diüretikler (kronik uygulananlar), östrojen, oral fosfat bağlayıcıları, propranolol, progesteron, testosteron, teofilin, A vitamini (zehirlenme) ve D vitamini Ca’ u artırır.
Albuterol, antikonvülsanlar, asparaginaz, aspirin, sisplatin, sitrat, mikrosimid, diüretik (furosemid), EDTA, florür, gastrin, glukagon, glukokortikoidler, glikoz, insülin, isoniazid, magnezyum tuzları, fenobarbital (uzun süreli), fosfat içeren lavmanlar, IV fosfat uygulaması (potasyum fosfat) ve tetrasiklin (gebelikte) Ca’ da azalmalara neden olur.
Kan alma sırasında damara uzun süre baskı uygulamak (2-3 dk), Ca’ u hafifçe artırır.
Uygun olmayan bir antikoagülan kullanılması sonuçları etkiler.
6-24 haftalık yavrular, yetişkinlerden daha yüksek serum Ca düzeyine sahiptir.
Küçük ırk dişi köpekler doğum sonrası 3 hafta boyunca emzirirken hipokalsemi riski altındadır.
Klor homeostazı böbrekler ve az da olsa GI sistem tarafından düzenlenir. İleum ve kolondan emilen Cl, Na ve suyun yeniden emilimi için itici güç oluşturur. Böbreklerde süzülen Cl proksimal tüplerde yeniden emilir. Cl, aynı zamanda, aldosteron etkisi altında distal nefronda emilir. Serumdaki Cl değişiklikleri sıklıkla Na ile paraleldir. Cl ayrıca kan tampon sistemi ve asit-baz dengesinde önemli rol oynar. Cl’ deki değişiklikler genellikle hiperkloreminin metabolik asidoz ile ilişkili serum HCO3′ e karşı gelişirken, hipokloremi metabolik alkaloz ile ilişkilidir.
Endikasyon:
Elektrolit bozuklukları (Normal koşullarda serum klorür düzeyi sodyum düzeyine eşittir)
GI belirtiler
Poliüri ve polidipsi
Asit-baz dengesi bozuklukları
Diüretik, parenteral beslenme, Na veya Cl içeren tedavilerin izlenmesi
Artma:
Dehidrasyon (sıvı kaybı, azalan sıvı alımı, ishal)
Aşırı sodyum klorür alımı
Diyabet insipidus / mellitus (insülin tedavisini takiben)
Nefropati
Asidoz
Hipoaldosteronizm
Azalma:
Aşırı su alımı
Sodyum klorürün yetersiz alımı ve diüretik kullanımı
Artan sodyum klorür kaybı (kusma, ishal, terleme, yanıklar)
Hipoadrenokortisizm
Konjestif kalp yetmezliği (ödem)
Nefropati
Hiperaldosteronizm
Aldosteron antagonistleri (spironolakton)
Metabolik alkaloz (Kusma) / Laktik asidozis
Sonucu Etkiyen Faktörler:
Lipemi (psödohiperkloremi), hiperproteinemi (psödohipokloremi).
Potasyum bromür içeren ilaçlar psödohiperkloremiye neden olabilir.
Tiyazid diüretikler ve sodyum bikarbonat hipokloremiye neden olabilir.
Asetazolamid, amonyum klorür, glukokortikoidler ve böbrek konsantrasyon yeteneğini azaltan ilaçlar (örn. Amfoterisin) hiperkloremiye neden olabilir.
Endikasyon:
Hiperlipidemi; tiroid, karaciğer ve böbrek bozukluğu
Oluşum:
Beslemeye bağlı veya karaciğerde sentezi (Steroid hormonlar ve safra asitleri ile)
Artma:
Besleme
Hipotiroidizm
Diyabetes mellitus
Hiperadrenokortisizm
Hepatopati
Ekstrahepatik kolestazis
Hiperlipemi sendromu (Minyatür Schnauzer ve Beagle ırklarında kalıtsal olabilir)
Akut pankreatit, pankreas nekrozu
Dobermann ve Rottweiler ırklarında İdiopatik hiperkolesterol
Midillilerde lipidozis
İlaç (örn. glukokortikoid)
Protein kaybına neden olan enteropati – Nefrotik sendrom
Hiperlipidemi
Azalma:
Malabsorbsiyon
Azalan karaciğer fonksiyonları (örn. siroz, portosistemik şant)
Kaşeksi
Ekzokrin pankreas yetmezliği
Protein kaybına neden olan enteropati
Hipertiroidizm, hipoadrenokortisizm
Lipoprotein sınıfları; çok düşük yoğunluklu lipoproteinler (VLDL), kolesterol açısından zengin-düşük yoğunluklu lipoproteinler (LDL) ve yüksek yoğunluklu lipoproteinler (HDL)’ den oluşur.
VLDL, karaciğerde oluştuktan sonra taşıdığı trigliseritleri dokulara aktarırlar, bu sürecin sonunda LDL’ ye dönüşürler. Yüksek düzeyde VLDL, aterosklerozun artmasına yol açabilir, yüksek insülin ve düşük glukoz seviyelerinde LDL baskılanır ve hiperinsülinemi durumunda (insülin direnci) VLDL artar. VLDL’ deki artışlar lipemi ile ilişkilidir.
LDL ile kalp hastalıkları arasındaki bağlantıdan dolayı “kötü” kolesterol olarak anılır. LDL’ in başlıca işlevi, kolesterol ve trigliserit üreten hücre ve dokulardan bu molekülleri alıp, bunlara gereksinimi olan hücre ve dokulara taşımaktır. LDL’ nin kandaki seviyesi; ateroskleroz ve dolayısıyla koroner arter hastalığı, felç ve periferal damar hastalıkları ile ilişkilidir.
HDL, dokulardan karaciğere kolesterol taşıyan lipoprotein sınıfıdır. HDL arterlerde oluşan kolesterolü vücuttan atmak üzere karaciğere taşıdığı için “iyi kolesterol” olarak anılır. Yapılan çalışmalarla 60 mg / dL üstünde HDL düzeyinin kardiyovasküler hastalıklara (koroner arter hastalığı ve felç) karşı koruyucu etkisi olduğu görülmüştür.
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz, lipemi
Örneklemeden önce hastanın 12 saat aç olması gereklidir!
Kortikosteroidler artışa neden olabilir.
IV heparin uygulaması lipoprotein, lipaz ve hepatik lipaz salgısını artırır.
Lütfen dikkat: Hiperkolesterolemi; anlamlı bir renal proteinüri ile ilişkiliyse nefrotik sendromu düşündürür, alopesi veya poliüri / polidipsi ile ilişkili ise endokrinopati ekarte edilir.
Portosistemik şant durumunda, bulgular içinde tek anormallik hipokolesterolemi olabilir.
Obez hayvanlarda belirgin olarak yüksek kolestrol seviyeleri görülür.
HDL, dokulardan karaciğere kolesterol taşıyan lipoprotein sınıfıdır. HDL arterlerde oluşan kolesterolü vücuttan atmak üzere karaciğere taşıdığı için “iyi kolesterol” olarak anılır. Yapılan çalışmalarla 60 mg / dL üstünde HDL düzeyinin kardiyovasküler hastalıklara (koroner arter hastalığı ve felç) karşı koruyucu etkisi olduğu görülmüştür.
LDL ile kalp hastalıkları arasındaki bağlantıdan dolayı “kötü” kolesterol olarak anılır. LDL’ in başlıca işlevi, kolesterol ve trigliserit üreten hücre ve dokulardan bu molekülleri alıp, bunlara gereksinimi olan hücre ve dokulara taşımaktır. LDL’ nin kandaki seviyesi; ateroskleroz ve dolayısıyla koroner arter hastalığı, felç ve periferal damar hastalıkları ile ilişkilidir.
VLDL, karaciğerde oluştuktan sonra taşıdığı trigliseritleri dokulara aktarırlar, bu sürecin sonunda LDL’ ye dönüşürler. Yüksek düzeyde VLDL, aterosklerozun artmasına yol açabilir, yüksek insülin ve düşük glukoz seviyelerinde LDL baskılanır ve hiperinsülinemi durumunda (insülin direnci) VLDL artar. VLDL’ deki artışlar lipemi ile ilişkilidir.
Endikasyon:
Nefropati / glomerüler filtrasyonun değerlendirilmesi
Oluşum:
Endojen kas metabolizmasının bir ürünüdür (genç hayvanlarda yetişkin hayvanlara kıyasla kas yoğunluğuna bağlı olarak, daha düşük serum kreatinin konsantrasyonu vardır) Atılımı glomerüler filtrasyon yoluyla gerçekleşir.
Artma:
Prerenal
Glomerüler filtrasyon hızı / renal kan akışında azalma
Hipovolemi: Kan hacminin azalması
Kardiyak yetmezlik
Şok
Artan kreatinin üretimi (hafif artış)
Kırmızı et tüketimi
Artan protein katabolizması
Renal
Akut ve kronik böbrek yetmezliği
İnflamasyon / infeksiyon: nefrit, leptospiroz vb.
Toksin: etilen glikol, aminoglikozit, ağır metaller, bitki (örn. Paskalya zambağı, üzüm, kuru üzüm)
Hiperkalsemi
Amiloidoz
Konjenital hipoplazi veya aplazi
Postrenal
Alt üriner sistem tıkanıklığı
İdrar yolundan idrar kaçağı: mesane rüptürü, üretra travması
Azalma:
Zayıflama, kas kütlesinin azalması
Glomerüler filtrasyon hızı / renal kan akışında artma
Hipertiroidi
Sonuçları etkiyen faktörler:
Hemoliz
Lidokain, Nitrofurantoin, Sefoksitin (artma); Kaşeksi / kas kaybı (azalma); Aminoglikozit antibiyotikler, amfoterisin B, sisplatin, fenilbutazon, polimiksin B, sefalosporinler ve sülfametoksazol gibi nefrotoksik ilaçlar kreatinin değerlerini etkileyebilir.
Greyhound, yüksek kreatinin değerine sahiptir.
2 aylıktan küçük kedi yavruları, yetişkinlere oranla daha yüksek kreatinin değerine sahiptir.
Gebelikte kreatinin seviyesi düşük olabilir.
İdrarda Kreatinin: Kreatinin kas ve karaciğerde üretilerek, glomerulus tarafından filtre edilir ve emilimi gerçekleşmez. Glomerüler filtrasyon hızı (GFR) azalması, idrarda kreatinin değerini artırır. Konsantrasyonu, böbrek dışı faktörlerden daha az etkilenir; GFR’ nin belirlenmesi için üreden daha güvenilir bir göstergedir.
Endikasyon:
Kurşun zehirlenmesi: 35 µg / dl’ dan yüksek seviyeler kurşun toksisitesini gösterir.
– İshal ve kusma gibi GI bulgular,
– Körlük, nöbet, yürüme zorluğu, titreme veya olağan dışı davranışlar gibi nörolojik belirtiler,
– Anemi, genellikle hafif seyreder ve anormal yapılı çok sayıda çekirdekli RBC eşlik edebilir.
Lütfen dikkat: Kediler ve genç hayvanlar kurşun zehirlenmesine karşı daha hassastırlar.
Kan Pb seviyesi doğrudan klinik bulgularla korelasyon göstermez.
Endikasyon:
Miyopati
Hepatopati
Oluşum:
Bütün dokular, özellikle kas, karaciğer, eritrositler (Enzim çoğu hücrede bulunduğu için organ spesifik değildir)
Artma:
İskelet kasları ve kalp kası miyopatisi
Hücre nekrozu
Malign neoplazi
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz (artma)
Endikasyon:
Pankreas hastalıkları (Köpekte pankreatit-kusma, anoreksiya, karın ağrısı, ikterus gibi belirtiler)
Nonseptik, inflamatuvar abdominal eksüdat
Oluşum:
Pankreas, mide mukozası
Artma:
Akut pankreatit / nekroz / neoplaziler
Nefropati / idrar yolu tıkanıklığı
Hepatopati (karsinomları)
İleus, peritonit, kolesistit
Hiperadrenokortisizm
Şiddetli dehidrasyon
Glukokortikoid kullanımı
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz, bilirubinemi, lipemi
Kortikosteroid kullanımı, serum lipaz seviyesini üst sınırın 5 katına kadar artırabilir.
Lütfen dikkat: Akut pankreatitli kedilerde normal lipaz değerleri bulunabilir.
Lipaz seviyesi, pankreatitin şiddeti ile orantılı değildir.
Çok yüksek lipaz seviyeleri pankreas veya karaciğer neoplazmaları ile ilişkili olabilir.
Böbrek veya bağırsak bozuklukları gibi diğer hastalıklardan da etkilenebilir.
Lityum karbonat gibi lityum tuzları, insan hekimliğinde şizoaffektif bozukluklar ve siklik depresyon için sıklıkla kullanılmaktadır. Evcil hayvanlarda, bu nedenlerle ya da klinik olarak normal köpeklerde trombopoezi uyarmak için bazı uygulamaları vardır.
Lityum, köpeklerde trombositopeni tedavisinde kullanılmaktadır.
Köpeklere lityum uygulamalarında, serum lityum seviyesinin 0,5-1,8 mmol / L’ lik optimum terapötik seviyelere ulaşıp ulaşmadığını görmek için haftalık olarak ölçülmesi gerekir.
Endikasyon:
Elektrolit dengesizliği
Oluşum:
Özellikle kemik ve dokuların enerji metabolizmasında ve nöromusküler impuls iletiminde önemlidir (azalması konvülsiyonlara yol açar, artışı felce neden olur)
Artma:
Hipoadrenokortisizm
Pre-renal, renal, post-renal böbrek yetmezliği / tıkanıklıklar
Bağırsak hipomotilite bozuklukları
Hipotiroidizm
İatrojenik uygulamalar – laksatif ya da iv sıvı uygulamaları
Azalma:
Malabsorpsiyon (ekzokrin pankreas yetmezliği, bağırsak yangısı)
Tetani
Bozulmuş renal fonksiyon
Hipoparatiroidizm / Hipertiroidizm
İlaç (örn. aminoglikozidler, amfoterisin B, insülin)
Anoreksi / kusma / ishal
Diyabetes mellitus, özellikle ketoasidoz ile seyrettiğinde
Septisemi
Kan transfüzyonu
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz, hiperbilirubinemi, EDTA kullanımı
Azalmış bağırsak emilimi, Hücre içi insülin, glikoz veya amino asit, Sitrat, Ca glukonat, glukuronik asit ve sefotaksim uygulamaları azalmaya,
Sefotaksim, trikloroasetik asit, Ca, uzun süreli aspirin tedavisi, lityum, Mg tuzları, medroksiprogesteron ve progesteron kullanımı artışa neden olur.
Mikroalbuminürinin varlığı yüksek kardiyovasküler ve/veya renal riskin varlığına işaret eder. Mikroalbümin testi, böbreklerin durumu hakkında önemli bilgiler elde etmeyi sağlayan bir idrar testi çeşididir.
Sağlıklı böbrekler, kanınızdaki atık maddelerin temizlenmesini sağlar. Böbreklerinizin hasar görmesi durumunda kanınızda bulunan ve albumin olarak adlandırılan bir tür protein idrar içine sızar. Mikroalbümin testiyle bu protein algılanır. Mikroalbümin düzeyinde yükselme olması çoğu zaman böbrek hasarıyla bağlantılı olarak ortaya çıkan ilk belirtidir. 1. tip ve 2. tip şeker hastalığı olan kişilere genellikle düzenli mikroalbumin testi yaptırmaları tavsiye edilir. Aynı zamanda yüksek kan basıncı (hipertansiyon) bulunan kişilerin mikroalbumin testi yaptırmaları tavsiye edilir. Her iki diyabet türü ve yüksek kan basıncı rahatsızlıklarında birçok olası nedene bağlı olarak böbrekler zarar görebilir.
Köpeklerde endikasyon:
Üfürüm, solunum semptomları ve / veya egzersiz intoleransı bulunan köpeklerde, bu belirtilere neden olan kalp rahatsızlıkların belirlenmesinde kullanılır. 2 aylık dönemde gelişebilecek konjestif kalp yetmezliği riskini belirlemeye yardımcıdır (dejeneratif mitral kapak hastalığının neden olduğu üfürüm ile birlikte herhangi bir semptomun bulunmadığı durumlarda).
Kedilerde endikasyon:
Tarama testi olarak (örn. bazı yatkın ırklarda, anestezi öncesinde kalp rahatsızlıkları belirteci olarak) veya kalp hastalığı şüphesi bulunan kedilerde kardiyomiyopati varlığını ifade edilebilir. Sonuçlara göre hastada diğer kardiyak testlerinin gerekli olup olmadığına karar verilmelidir.
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz, lipemi
Endikasyon:
Elektrolit dengesizliği-GI bulgular (örn. kusma, ishal, karında ağrı)
Kardiyak aritmiler
İskelet kas zayıflığı veya hipereksitabilite
Böbrek hastalıkları, Üretral tıkanıklık-Poliüri-polidipsi
Diyabetik ketoasidoz
İnsülin, ACE inhibitörleri, K-tutucu diüretikler, K takviyesi (IV veya oral), K penisilin G veya heparin tedavisi izleme
Azalması düz ve çizgili kas felcine (EKG’ de ST azalması),
Artması nöromusküler belirtilere ve miyokard hasarına yol açar.
Artma:
Potasyum atılımı azalması
Hipoadrenokortisizm (sodyum / potasyum oranı <27:1 olması Addison Hastalığı’ nın bir göstergesidir)
Renal yetmezlik (oligürik / anürik fazı)
İdrar kesesi ruptürü, post-renal tıkanıklık (azalan idrar atılımı)
Doku hasarı (hücre içindeki potasyumun neden olduğu)
Hipoksi
Hemoliz (özellikle Akita ırkı köpeklerde)
Metabolik Asidozis
İatrojenik (uzun süren tedavilerde)
Transfüzyon
Azalma:
Düşük potasyum içerikli diyet
Artan potasyum atılımı (kronik kusma / diyare / anoreksi)
Artan diürez
Kronik hepatopati
Hiperadrenokortisizm (düşük derecede azalma)
İlaç (örn. glukokortikoid, diüretik, insülin)
Potasyum içermeyen sıvı tedavisi
Kronik renal yetmezlik (poliürik fazı)
Metabolik Alkaloz
Diyabetes mellitus / Diyabetik ketoasidoz
Hiperaldosteronizm
Bimanyalı (Burmese) ırkı kedilerin hipokalemik miyopatisi
Hipomagnezemi
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz, lipemi, EDTA, şiddetli hiperproteinemi
Diüretikler, asetazolamid, mineralokortikoidler, insülin, Na bikarbonat, amfoterisin B, amonyum klorür ve glikoz içeren veya K içermeyen sıvı uygulamaları azalmalara neden olabilir.
K Klorid (IV veya oral), digoksinin aşırı dozu, trimetoprim, ACE inhibitörleri, K-tutucu diüretikler, spesifik olmayan β blokerler ve nefrotoksik NSAID’ ler; Trombositoz ve lökositoz, fosfofruktokinaz eksikliği, Şiddetli bilirubinemi, Metabolik asidoz Hiperkalemiye neden olabilir.
Hemolize neden olan kan örneği alma teknikleri, bazı köpek ırklarında K seviyesini artırabilir.
K oksalat veya EDTA yapay olarak K değerine yükseltirler.
Plazma K seviyesi, serum K seviyesinden daha yüksektir.
Akita ve Shiba Inu ırklarında eritrositler K bakımından zengindir, in vitro olarak gelişebilecek hemoliz psödohiperkalemiye neden olabilir (lityum heparinli kan tüpü kullanılması önerilir).
Bazı köpek ırklarında (İngiliz Springer Spaniels, Amerikan Cocker Spaniels) fosfositoktokinaz eksikliği nedeni ile in vivo hemoliz gerçekleşerek serum K düzeyleri yüksek görülebilir.
Yenidoğanlarda K’ dan zengin eritrositlerin in vitro hemolizi psödohiperkalemiye yol açabilir.
Geç dönem gebe köpeklerde hiperkalemi ve hiponatremi meydana gelebilir.
Lütfen dikkat: Hasta hiponatremik, hiperkalemik ve azotemik ise, böbrek yetmezliği / postrenal üriner obstrüksiyon / rüptür olasılıkları varsayılarak görüntüleme tekniklerinden yararlanılmalıdır.
Hasta hipokalemik, hipokloremik ve alkalik ise, üst GI obstrüksiyon olasılığı üzerine görüntüleme teknikleri kullanılmalıdır.
Endikasyon:
Eksüdat (+ reaksiyon) ve transüdat (─ reaksiyon) ayırımı
Kedilerde, FIP hastalığının yol açtığı efüzyonun belirlenmesi:
Yüksek protein içeriği, fibrinojen ve inflamasyon aracılarının yüksek konsantrasyonda bulunması, lenfoma ve bakteriyel infeksiyonlarda pozitif reaksiyon görülür. FIP teşhisinde duyarlılığı, yararlı bir tanı aracı olacak kadar yüksektir; duyarlılığı %91,3; özgünlüğü %65,5’ tir (bknz. Patoloji bölümü).
Endikasyon:
Hepatopati (safra asidinin salgılanmasında aksaklıklar gelişir, safra asitlerinin birikmesi toksik etki yaratır ve işlevsel bozukluklara neden olur)
Karaciğer fonksiyon bozuklukları
Portosistemik şant şüphesi
Oluşum:
Karaciğerde kolesterolden sentezlenir. Bağırsaklarda lipid sindirimi ve emiliminden sorumludur. Safra asitleri safra yoluyla bağırsaklara ulaşır ve az miktarda dışkıya geçer. Yüksek oranda emilerek karaciğere geri taşınır, normal hayvanlarda az miktarı sistemik dolaşıma geçer.
Artma:
Spesifik artış (Karaciğer ve safra yolları hastalıkları)
Hepatit (kronik)
Portosistemik şant
Spesifik olmayan artış
Yağlı besleme sonrası 24 saat içinde gelişen artış normaldir
Hipertiroidizm
Hiperadrenokortisizm
Diyabet
Test yöntemi:
Normal koşullarda yağlı besleme sonrasında kan safra asidi konsantrasyonu artacaktır. Karaciğer fonksiyonu bozulmuş ise ya da şant durumunda bu artış yüksek olacaktır.
1. Safra asidinin bazal seviyesi için kan örneği alınır (12 saatlik açlık seviyesi)
2. Besleme (az miktarda yağlı yemekler)
3. Beslemeden 2 saat sonra ikinci kan örneği (tokluk) alınır.
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz (azalma), Lipemi (artma), heparin kullanımı (azalma)
Yorkshire teriyer, Shih tzu, Maltese, bişon firize, Tibet Spanyeli ve Havanese gibi teriyer cinsleri, safra asidi artışına yol açan mikrovasküler displaziye eğilimlidir.
Maltese teriyerlerde genellikle hepatobiliyer hastalık olmadığında da tokluk safra asidi yüksektir. Mikrovasküler displazi ekarte etmek için amonyak tolerans testi gerekebilir.
Lütfen dikkat: Örnek tüplerinin doğru etiketlendiğinden emin olun!
Portosistemik şant veya dengesiz enzim yükselmelerinde, karaciğer fonksiyon testi olarak kullanılır. Genellikle, bu vakalarda safra asidi yüksektir. Karaciğer hastalıklarında (ikterus, karaciğer kitlesi, belirgin şekilde artan ALT) safra testi güvenilir değildir.
Normal koşullarda yağlı besleme sonrası safra asidi seviyesi artar. Karaciğer fonksiyonu bozulmuş ya da şant durumunda bu artış çok daha yüksektir.
Karaciğer enzimlerini indükleyen ilaç (örn. Glukokortikoidler, fenobarbital) kullanımı sonrası karaciğer fonksiyonu değerlendirmede yardımcıdır, çünkü karaciğer hasarı olmadığı sürece safra asit düzeyi normaldir.
Bağırsak malorbsorbsiyonu, gecikmiş gastrik boşaltım ve bağırsak motilitesindeki değişiklikler açlık safra asidinin tokluk safradan daha yüksek olmasına neden olabilir.
Endikasyon:
Hepatopati (safra asidinin salgılanmasında aksaklıklar gelişir, safra asitlerinin birikmesi toksik etki yaratır ve işlevsel bozukluklara neden olur)
Karaciğer fonksiyon bozuklukları
Portosistemik şant şüphesi
Oluşum:
Karaciğerde kolesterolden sentezlenir. Bağırsaklarda lipid sindirimi ve emiliminden sorumludur. Safra asitleri safra yoluyla bağırsaklara ulaşır ve az miktarda dışkıya geçer. Yüksek oranda emilerek karaciğere geri taşınır, normal hayvanlarda az miktarı sistemik dolaşıma geçer.
Artma:
Spesifik artış (Karaciğer ve safra yolları hastalıkları)
Hepatit (kronik)
Portosistemik şant
Spesifik olmayan artış
Yağlı besleme sonrası 24 saat içinde gelişen artış normaldir
Hipertiroidizm
Hiperadrenokortisizm
Diyabet
Test yöntemi:
Normal koşullarda yağlı besleme sonrasında kan safra asidi konsantrasyonu artacaktır. Karaciğer fonksiyonu bozulmuş ise ya da şant durumunda bu artış yüksek olacaktır.
1. Safra asidinin bazal seviyesi için kan örneği alınır (12 saatlik açlık seviyesi)
2. Besleme (az miktarda yağlı yemekler)
3. Beslemeden 2 saat sonra ikinci kan örneği (tokluk) alınır.
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz (azalma), Lipemi (artma), heparin kullanımı (azalma)
Yorkshire teriyer, Shih tzu, Maltese, bişon firize, Tibet Spanyeli ve Havanese gibi teriyer cinsleri, safra asidi artışına yol açan mikrovasküler displaziye eğilimlidir.
Maltese teriyerlerde genellikle hepatobiliyer hastalık olmadığında da tokluk safra asidi yüksektir. Mikrovasküler displazi ekarte etmek için amonyak tolerans testi gerekebilir.
Lütfen dikkat: Örnek tüplerinin doğru etiketlendiğinden emin olun!
Portosistemik şant veya dengesiz enzim yükselmelerinde, karaciğer fonksiyon testi olarak kullanılır. Genellikle, bu vakalarda safra asidi yüksektir. Karaciğer hastalıklarında (ikterus, karaciğer kitlesi, belirgin şekilde artan ALT) safra testi güvenilir değildir.
Normal koşullarda yağlı besleme sonrası safra asidi seviyesi artar. Karaciğer fonksiyonu bozulmuş ya da şant durumunda bu artış çok daha yüksektir.
Karaciğer enzimlerini indükleyen ilaç (örn. Glukokortikoidler, fenobarbital) kullanımı sonrası karaciğer fonksiyonu değerlendirmede yardımcıdır, çünkü karaciğer hasarı olmadığı sürece safra asit düzeyi normaldir.
Bağırsak malorbsorbsiyonu, gecikmiş gastrik boşaltım ve bağırsak motilitesindeki değişiklikler açlık safra asidinin tokluk safradan daha yüksek olmasına neden olabilir.
Serotonin; nörotransmisyon, bağırsak hareketleri, kan basıncı ve trombosit agregasyonunun düzenlenmesinde görevlidir. Dolaşımda sistemik düzeyleri normalde düşüktür.
Kompulsif davranışlar, ayrılık anksiyetesi, kronik ağrı gösteren köpeklerde serotonini düzenleyen ilaç uygulamaları faydalıdır. Davranış, ağrı, iştah kaybı, hareket, vücut ısısı, kalp ve akciğerlerin fonksiyonunu düzenler. Köpeklerde serotoninin artmasına neden olan serotonin sendromunda davranış değişiklikleri (depresyon ya da hiperaktivite), zorlaşan yürüyüş, titreme ve nöbetler, kusma, ishal, hızlı solunum, taşikardi, hipertermi gibi bulgular görülür.
Endikasyon:
Böbrek yetmezliği
Sistatin C; tüm çekirdekli hücrelerde üretilir, glomerüller tarafından filtre edilir. Bu nedenle, kreatinin gibi, böbrek yetmezliğinde belirleyici olarak kullanılabilir.
Endikasyon:
Elektrolit dengesi bozuklukları, dehidrasyon, ödem, GI bulgular (kusma, ishal, kilo kaybı, iştahsızlık), diüretik tedavisinin izlenmesi, hipoadrenokortisizm tedavisinin izlenmesi, kas Güçsüzlüğü, nörolojik anormallikler (menenjit, davranış değişiklikleri, nöbetler), poliüri-polidipsi, böbrek hastalığı
Artma:
Dehidrasyon (sıvı kaybı, sıvı alımının azalması)
Gastrointestinal hastalık (ishal ve kusma)
Diyabetes mellitus
Diüretik tedavisi
Sentral / Nefrojenik diyabetes insipidus
Sıcak çarpması
Yanıklar veya derinin büyük bölümünün yaralanması
Hipertonik intravenöz sıvı tedavisi
Hiperaldosteronizm
Hiperadrenokortisizm
Sodyum bikarbonat tedavisi
Azalma:
Ateş
Diyabetes mellitus (insülin tedavisi sonrası)
Mineralokortikoid tedavisi (sodyum tutulması)
Artan NaCl kaybı (Kusma, ishal, yoğun terleme, pleural veya periton efüzyon, yetersiz sodyum klorür içeren diyet)
Fazla miktarda su alımı
Hipotiroidizm
Konjestif kalp yetmezliği (Ödem ile seyreden)
Renal yetmezlik, Post renal tıkanıklık
İlaç: diüretik (furosemid, tiazid)
Hipoalbuminemi
Hipoadrenokortisizm
Sonucu etkiyen faktörler:
Lipemi, şiddetli hiperproteinemi
Sentetik adrenokortikal steroidler, kortikosteroidler, laktuloz, Na bikarbonat, Na fosfat lavmanları, hipertonik salin sıvısı ve amfoterisin hipernatremiye neden olabilir.
Tiazid Diüretikler, K-tutucu diüretikler (spironolakton, triamteren), anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörleri, NSAID’ ler hiponatremiye neden olabilir.
Dehidrasyon psödohipernatremiye neden olabilir.
Hiperosmolar durumlar (hiperglisemi) psödohiponatremiye neden olabilir.
Hiperproteinemi, hiperviskozite ve hiperlipemi / lipidemi psödohiponatremiye neden olabilir.
IV kateterler yoluyla alınan örnekler, uygulanan sıvı tedavisine bağlı olarak yanlış Na seviyelerine neden olabilir.
Na içeren antikoagülanlarla alınan örneklerde psödohipernatremi görülebilir.
Lütfen dikkat: Hiponatremi tipik olarak aşırı serbest su tutulumu, idrar / GI (özellikle kalın bağırsak) yollardan aşırı Na kaybı nedeniyle oluşur.
Na / K oranı <19 ve ilgili klinik belirtiler de mevcutsa hipoaldosteronizm düşünülmelidir.
Na / K oranı <24 olması hipoadrenokortisizmle ilişkili olabilir.
Yetersiz ADH sekresyon sendromu (SIADH) genellikle insan tıbbında bildirilmiş ve yaygın olarak bulunan olası nedenler neoplazi (paraneoplastik sendrom) ve ilaçlar (Sitotoksik kemoterapiler, opioidler, NSAID, tiazidler) ve pulmoner ve MSS bozuklukları olarak bildirilmiştir.
TLI (tripsin benzeri-immunoreaktivite) testinde tripsin ve tripsinojen ölçülür. Tripsinojen normal fizyolojik koşullarda pankreastan sentezlenir ve pankreatik asiner hücrelerde depolanır. Bu nedenle serum TLI konsantrasyonu, doğrudan pankreastan salınımını yansıtır. Bu enzimlerin oral alımı test sonucunu etkilemez.
Ekzokrin pankreas yetmezliği, pankreatik asiner hücrelerin yokluğunun bir sonucu olarak gelişir. Genellikle pankreatik asiner atrofi (Alman Çoban Köpekleri’nde kalıtsal bir özellik) veya kronik pankreatitten kaynaklanır. Asiner hücrelerin yokluğu, üretimin azalmasına ve tripsinojenin bağırsak ve kana karışmasında azalmaya yol açar. Ekzokrin pankreas yetmezliğinin klinik belirtileri genellikle pankreasın fonksiyonel kapasitesi normalin %10-15’ine düşene kadar gelişmez. Yüksek TLI konsantrasyonları pankreatiti düşündürür, fakat TLI testinin pankreatit ile ilişkili duyarlılığı %30-60’dır. Normal TLI sonucu pankreatiti ekarte etmeye yeterli değildir.
Endikasyon:
Ekzokrin pankreas yetmezliği, kronik ishal, açıklanamayan kilo kaybı (Pankreatitin erken döneminde artış, sonrasında hızlıca azalma görülür).
Artma:
Akut pankreatit (kısa süreli), Kronik pankreatitin akut fazı
Şiddetli böbrek yetmezliği
Prerenal azotemi
Malnütrisyon
Azalma:
Ekzokrin pankreas yetmezliği
Sonucu etkiyen faktörler:
Kan alımından 8 – 12 saat öncesinden itibaren hayvanın gıda almamasına dikkat edilmelidir. Gıda alımı lipemiye yol açarak TLI değerinde artışa neden olur ve yanıltıcı sonuçlar verebilir.
Kan örneğinin yüksek sıcaklıklarda saklanması sonuçları etkileyebilir.
Asparaginaz, Azatioprine, Klomipramin, Furosemid, N-metilglukamin, Metronidazol, Potasyum bromid, Salisilazosulfapiridin, Sulfonamidler, Tetrasiklin, Tiazid diüretikler akut pankreatite neden olarak, serum TLI değerini artırır.
Lütfen dikkat:
Köpeklerde <2,5 ng / ml değeri Ekzokrin Pankreas Yetmezliği için tanısaldır.
Köpeklerde TLI seviyesi 2,5 – 5,7 ng / ml ise 3-4 hafta sonra testin tekrarı önerilir ve ayırıcı tanı hastalıklarını ekarte etmek için diğer testler de yapılmalıdır.
Köpeklerde >50 ng / ml değerleri pankreatit ile ilişkilidir.
Bağırsak fonksiyonlarının değerlendirilmesi için ayrıca kobalamin ve folat seviyelerinin ölçülmesi tavsiye edilir.
Böbrek yetmezliğini ekarte etmek için biyokimya profili ve idrar tahlili yapılması gerekmektedir.
Total Lipitler:
Kolesterol,
Triglideritler,
High-density lipoprotein (HDL),
Low-density lipoprotein (LDL),
Very low-density lipoprotein (VLDL).
Endikasyon:
Dehidrasyon durumunu değerlendirmek
Anemi, ödem veya asites nedenlerini değerlendirmek
Açıklanamayan kilo kaybı, karaciğer, renal veya GI hastalıkları değerlendirmek
Artma:
Dehidrasyon
Kronik infeksiyonlar (örn. Erlişiyozis, FIP, Leişmanyazis)
Paraziter hastalıklar (örn. Demodikozis, Dirofilaryozis, Sarkoptozis)
Lenfoid neoplaziler (B hücresi lenfoması)
Multiple miyelom
Otoimmün hastalıklar
Azalma:
Malabsorpsiyon veya sindirim bozuklukları
Besleme eksikliği (protein yönünden)
Kronik hepatopati
Renal yetmezlik (özellikle nefrotik sendrom)
Protein kaybına bağlı nefropati
Kan kaybı, aşırı hidrasyon
Vücut boşluğu efüzyonları
Hipoadrenokortisizm
Yanıklar
Sonucu etkiyen faktörler:
Total protein seviyesi, protein katabolizmasını azaltan ilaçlar (östrojen veya testosteron gibi anabolik steroidler) ve dekstran uygulamaları ile artar, protein katabolizmasını arttıran ilaç uygulamaları (Tiroksin, glukokortikoidler) ile azalır.
Hemoliz, lipemi veya hiperbilirubinemi yanlış artışlara neden olabilir.
Yavrularda yetişkinlere göre daha düşük Total protein seviyeleri görülür. Genellikle ilerleyen yaşlarda seviyesi artar.
Gebelik sırasında seviyesi giderek azalır.
Lütfen dikkat: Total protein ve hematokritin birlikte artışı dehidrasyonu, her ikisininde de azalması ise kan kaybını işaret eder.
İdrarda Total Protein: İdrar yolu infeksiyonu, hematüri ve glomerüler hastalıklar gibi nedenlerle proteinüri gerçekleşebilir.
Trigliseritler (TG), yağ dokusu ve karaciğerde sentezlenir. Hepatositlerde üretilen TG’ler VLDL olarak dolaşıma geçer. TG’ler aynı zamanda diyete bağlı lipidin baskın formudur. Kas, adipoz ve hepatosit bulunan dokulara taşınır.
Hiperlipidemi; hiperlipoproteinemi, hipertrigliseridemi veya hiperkolesterolemi ile eşanlamlı olarak kullanılır. Lipemi ise çıplak gözle görülecek şekilde serum veya plazmanın bulanık veya opak görünmesini ifade eder. Beslenmeden 2–6 saat sonra alınan bir örnekte TG değeri oldukça yüksek görülebilir. Yüksek yağlı diyetler lipemiye neden olabilir, ancak bireyde hiperkolesteroleminin bulunması serumun lipemik olmasına neden olmaz.
Hipertrigliseridemi, çoğunlukla yetersiz açlık nedeni ile gelişen fizyolojik bir olgudur. Lipitler en az 12 saat içerisinde meydana gelerek kalıcı veya patolojik hiperlipidemiye neden olurlar. Patolojik hipertrigliseridemi genellikle altta yatan endokrin, pankreatik, hepatik veya renal hastalıklara bağlı sekonder olarak gelişir. Genetik anomalilerin neden olduğu primer hiperlipidemi nadir olarfak gelişir.
Endikasyon:
Diyabetes mellitus, hipotiroidizm ve hiperadrenokortisizm gibi endokrinopati taraması
Uzun süreli açlığın neden olduğu lipemi
Artma:
Fizyolojik / tokluk
Primer / sekonder hipertrigliseridemi
Diyabetes mellitus
Akut pankreatit
Hipotiroidizm
Protein kaybettiren nefropati kaynaklı nefrotik sendrom
Hiperadrenokortisizm veya glukokortikoid uygulamaları
Azalma:
Maldigestion / malabsorpsiyon sendromları
Ekzokrin pankreas yetmezliği
İnce bağırsak iltihabı
Portosistemik şantlar
Hipertiroidizm
Sonucu etkiyen faktörler:
Besleme (12 saatlik açlık bulunmalıdır) ve yoğun egzersiz sonuçları etkiler.
Hemoliz veya bilirubinemi TG seviyesinin artmasına neden olur.
Heparin ve L-asparaginaz uygulamaları TG seviyesinin azalmasına neden olur.
Östrojen, glukokortikoid, progesteron asetat ve doksorubisin TG’ nin artmasına neden olur.
Yüksek konsantrasyonda yağ içeren diyetler TG konsantrasyonunu artırabilir.
Obez hayvanlarda uzayan postprandiyal hiperlipidemi olabilir.
Lütfen dikkat: Kedilerin lipoprotein lipaz eksikliği; Siyam, domestik kısa tüylü ve Himalaya kedilerinde otozomal resesif genetik hastalık olarak bildirilmiştir. Hasta kedilerin TG konsantrasyonu normalden 10 kat fazla, ancak kolesterol seviyesi normal olabilir.
Primer hiperlipidemi Minyatür Schnauzer, Britanya Spaniel, Beagle ve karışık cins köpeklerde bildirilmiştir.
TG konsantrasyonu yüksekse, diyetin etkisini ekarte etmek için, açlığa dikkat edilerek ikinci bir numunenin alınması tavsiye edilir. Yükselme devam ediyorsa, diğer nedenler incelenmelidir.
Kronik hipertrigliseridemi, sekonder pankreatite ve nöbetlere neden olabilir.
Kardiyak troponin İ ve T; kalp kası hücresi hasarı veya nekroz durumunda açığa çıkan kalp kasına özgü proteinlerdir.
Endikasyon:
Kardiyomiyopati, Kalp kası hasarı veya nekrozu
Köpek: gastrik dilatasyon-volvulus, piyometra, kardiyak kontüzyon, İnfeksiyöz miyokart hastalıkları (Babesiyozis), edinilmiş veya konjenital kalp hastalığı, Boxer ırkında sağ ventrikül kardiyomiyopati, enfarktüs, kardiyak ve nonkardiyak nefes darlığı, perikardiyal efüzyon, yaşlılık.
Kedi: Hipertiroidi, kardiyomiyopati.
Troponin İ ve T değerleri tipik olarak sağlıklı hayvanlarda tespit edilemezler, çünkü saptanma limitinin altındadırlar. Kardiyak ve ekstrakardiyak hastalıklar nedeniyle gelişen troponin seviyesi artışı nispeten az bir artış olabilir.
Artma:
Miyokardiyal travma
Kedilerde hipertrofik kardiyomiyopati
Köpeklerde dilate kardiyomiyopati
Köpeklerde mitral kapak hastalığı
Perikardiyal efüzyon
Şiddetli iskelet kası hasarı
Babesiyozis, gastrik dilatasyon ve volvulusa bağlı miyokardiyal hasar
Solunum sistemi ile ilişkili sistemik hipoksemi
Sonucu etkiyen faktörler:
Kronik böbrek hastalığı troponinlerin artmasına neden olabilir.
Doksurubisin gibi ilaç uygulamaları troponinlerin artmasına neden olabilir.
Sağlıklı Doberman Pincher’larda artan yaş ile ilişkili kardiyak troponin I artışı görülebilir, fakat klinik öneme neden olabilecek kadar anlamlı bir artış değildir.
Lütfen dikkat: Kardiyak troponin analizleri kalp kası yaralanması için oldukça hassas ve spesifik olmasına rağmen etiyoloji spesifik değildir. Kalp dokusu hasarı kardiyak ve ekstrakardiyak hastalıklar nedeni ile gelişerek troponin seviyesini artırabilir. Anlamlı yükselmeler sıklıkla primer solunum yolu hastalıkları ve derin sistemik hipoksemili köpeklerde görülmüştür.
Orta veya ileri dereceli kalp hastalığı olan hayvanların çoğunda yüksek troponin seviyeleri bulunmasına rağmen, bazı hastalarda artışın belirlenemeyeceği unutulmamalıdır.
Troponin ölçümü, kalp hasarını kanıtlamak ve hastalığın şiddetini değerlendirmek için yardımcı olabilir. Seri ölçümler ile prognostik bilgiler edinilerek tedavinin etkinliği değerlendirilebilir.
Kardiyak troponin İ ve T; kalp kası hücresi hasarı veya nekroz durumunda açığa çıkan kalp kasına özgü proteinlerdir.
Endikasyon:
Kardiyomiyopati, Kalp kası hasarı veya nekrozu
Köpek: gastrik dilatasyon-volvulus, piyometra, kardiyak kontüzyon, İnfeksiyöz miyokart hastalıkları (Babesiyozis), edinilmiş veya konjenital kalp hastalığı, Boxer ırkında sağ ventrikül kardiyomiyopati, enfarktüs, kardiyak ve nonkardiyak nefes darlığı, perikardiyal efüzyon, yaşlılık.
Kedi: Hipertiroidi, kardiyomiyopati.
Troponin İ ve T değerleri tipik olarak sağlıklı hayvanlarda tespit edilemezler, çünkü saptanma limitinin altındadırlar. Kardiyak ve ekstrakardiyak hastalıklar nedeniyle gelişen troponin seviyesi artışı nispeten az bir artış olabilir.
Artma:
Miyokardiyal travma
Kedilerde hipertrofik kardiyomiyopati
Köpeklerde dilate kardiyomiyopati
Köpeklerde mitral kapak hastalığı
Perikardiyal efüzyon
Şiddetli iskelet kası hasarı
Babesiyozis, gastrik dilatasyon ve volvulusa bağlı miyokardiyal hasar
Solunum sistemi ile ilişkili sistemik hipoksemi
Sonucu etkiyen faktörler:
Kronik böbrek hastalığı troponinlerin artmasına neden olabilir.
Doksurubisin gibi ilaç uygulamaları troponinlerin artmasına neden olabilir.
Sağlıklı Doberman Pincher’larda artan yaş ile ilişkili kardiyak troponin I artışı görülebilir, fakat klinik öneme neden olabilecek kadar anlamlı bir artış değildir.
Lütfen dikkat: Kardiyak troponin analizleri kalp kası yaralanması için oldukça hassas ve spesifik olmasına rağmen etiyoloji spesifik değildir. Kalp dokusu hasarı kardiyak ve ekstrakardiyak hastalıklar nedeni ile gelişerek troponin seviyesini artırabilir. Anlamlı yükselmeler sıklıkla primer solunum yolu hastalıkları ve derin sistemik hipoksemili köpeklerde görülmüştür.
Orta veya ileri dereceli kalp hastalığı olan hayvanların çoğunda yüksek troponin seviyeleri bulunmasına rağmen, bazı hastalarda artışın belirlenemeyeceği unutulmamalıdır.
Troponin ölçümü, kalp hasarını kanıtlamak ve hastalığın şiddetini değerlendirmek için yardımcı olabilir. Seri ölçümler ile prognostik bilgiler edinilerek tedavinin etkinliği değerlendirilebilir.
Glomerüler filtrasyon oranı değerlendirmede kullanılan bir parametredir. Sentezi karaciğer fonksiyonuna ve protein dengesine (amonyak üretimine) bağlıdır. Üre, protein metabolizmasının temel ürünüdür. Kan üre nitrojen (BUN) düzeyi böbrek atılımının en önemli göstergesidir. Üre glomerulusta filtrelenir, filtrelenmiş ürenin %50-65′ i renal tübülden emilerek dolaşıma geri döner. Üre geri emiliminin miktarı idrar akış oranı ile düzenlenir; hızlı akış daha az üre emilimine neden olur.
Endikasyon:
Nefropati / Hepatopati
Artma:
Prerenal
Dehidrasyon, hipovolemi veya şok
Kan kaybı / Septisemi
Yanıklar
Renal
Kronik böbrek yetmezliği nedenleri
İskemi, nefrotoksin, ciddi intravasküler hemoliz veya akut tübüler nekroz
Glomerülonefrit
Piyelonefrit (Leptospirozis)
Postrenal
İdrar yolu tıkanıklığı / rüptürü
GI kanama
Yüksek proteinli diyet
Azalma:
Karaciğer yetmezliği
Poliüri-polidipsinin böbrekle ilişkili olmayan nedenleri
İdrar veya GI sistemde önemli protein kaybı
Asites
Düşük proteinli diyet veya açlık
Aşırı hidrasyon
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz (artma)
Protein katabolizmasını arttıran tetrasiklin gibi ilaçlar nedeni ile artabilir (hafif)
Protein katabolizmasını azaltan anabolik steroidler gibi ilaçlar nedeni ile azalabilir
Poliüri-polidipsiye neden olan glukokortikoid gibi ilaçlar nedeni ile azalabilir.
Amfoterisin B, aminoglikozit antibiyotikler (amikasin, gentamisin, kanamisin) ve yüksek NSAID dozu (aspirin, karprofen, fenilbutazon, ketoprofen) gibi nefrotoksik ilaçlar nedeni ile artabilir.
Yenidoğan yavruların (≤1 aylık) üre düzeyleri fazla olabilir. 2–3 aylık olan yavrularda ise hızlı büyüme ve anabolik durumunun artması nedeniyle üre düzeylerinde hafif azalmalar vardır.
Lütfen dikkat: Atlarda hafif olan bir artış bile patolojik kabul edilmelidir!
Üre seviyesi normalin üstüne çıkmadan önce, glomerüler filtrasyon oranı ≤% 25 azalır.
Aşırı hidrasyon veya dehidrasyon, geri emilim miktarını değiştirerek üre seviyesini etkileyebilir.
Endikasyon:
Dalmaçyalılarda Bronzlaşma sendromu
İdrarda ürat taşları
Oluşum:
Dalmaçyalı: ürat seviyesi: yaklaşık 2 mg / dl
Diğer köpeklerde: ürat seviyesi: < 1 mg / dl
Böbrek epiteli hasarı (Vitamin A eksikliği, infeksiyon, su yoksunluğu, vs.) ürik asit artışına yol açar. Ürik asit düzeyinde önemli derecedeki artışlar guta neden olur.
Karnivorlarda, Clostridium perfringens’ in artışı bağırsak florası dengesizliğinin bir işaretidir. Genellikle Clostridium’ lar tarafından meydana gelen infeksiyonlara toksinleri neden olmaktadır. Bu yüzden dışkı gibi klinik örneklerde Clostridium toksinlerinin tespiti önem taşımaktadır. Dışkı örneğinde C. perfringens enterotoksinleri kedi ve köpeklerde ishal, antibiyotikle ilişkili diyare, psödomembranöz kolite neden olmaktadır.
Dışkı örneği veya rektal svablar bağırsak patojenlerine ait seçici besiyeri kullanımı ve zenginleştirme metotları ile test edilir.
– Salmonella spp. – cins düzeyinde etken identifikasyonu ve antibiyogramı içerir.
– Campylobacter türleri***; Campylobacter jejuni, Campylobacter coli vs.
***ÖNEMLİ: Campylobacter spp.’ ye yönelik testler rutin gaita kültürü testi içerisinde gerçekleştirilmemektedir. Eğer Campylobacter spp. şüphesi mevcutsa, bu test isteğinizi özel olarak belirtmeniz gereklidir. Farklı işlemler ve farklı ücretlendirme içermektedir.
Sağlıklı hayvanlarda, GI kanala minimum miktarda kan aktarılır. GI tümörler GI kanamaya neden olabilir. GI kanamanın diğer nedenleri ülser, inflamatuvar bağırsak hastalığı, kan emici bağırsak parazitleri ve yabancı cisim varlığıdır. Ayrıca oral yolla veya nazofaringeal lezyonlardan kan yutulması şeklinde de gelişebilir.
Birkaç gün ardarda alınan numuneler ile GI sistem değerlendirilmesi önerilir. Yanlış pozitif sonuçları önlemek için, örnek almadan önceki 3 gün içinde et ile besleme yapılmamalıdır. Taze et veya pişmemiş sebze diyetleri, C vitamini takviyesi, Antikoagülan, aspirin ve steroidler yanlış negatif sonuçlara neden olabilir.
Makroskobi; görünüm, renk, koku, kan ve mukus varlığı, hazmedilmemiş besin artıkları varlığı
Mikroskobi; et lifleri, yağ tanecikleri (yağ asitleri, nötral yağlar), selülöz parçaları, nişasta tanecikleri, yabancı cisimler yönünden inceleme yapılır.
Endikasyon:
Sindirim sistemi bozuklukları şüphesi
Ekzokrin pankreas yetmezliği
Dışkı içeriği diyete bağlı olarak değişir. Çiğ et ile beslenen bireylerin dışkısında yağ asidi ve lifler bulunur.
ACTH seviyesi, adrenal veya hipofize bağlı Cushing Sendromu ayırımında kullanılabilir. Adrenokortikal tümörler (AKT), negatif “feedback” mekanizması ile ACTH salgısını suprese ederler, Hipofize Bağlı Hiperadrenokortisizm (HBH)’ de ise aşırı ACTH salınımı oluşur.
Köpeklerde değerlendirme:
– ACTH seviyesi <10 pg / ml: AKT veya sekonder hipoadrenokortisizm
– ACTH seviyesi >45 pg / ml: HBH veya primer hipoadrenokortisizm şüphesi
– ACTH seviyesi >100 pg / ml: Primer hipoadrenokortisizm
– ACTH seviyesi 10–45 pg / ml: şüpheli; tekrarlanması veya başka ayırıcı test yapılması gerekir.
Not: Referans aralığı geniş olduğu için (20-100 pg / ml) tek başına tanı için yeterli değildir. AKT’ li hayvanların %60’ ı ACTH: <20 pg / ml, HBH’ li hayvanların %85-90’ ı ACTH: >45 pg / ml’ dir. AKT’ li birçok köpek normal ACTH seviyesine sahip olduğundan, sadece endojen ACTH testi ile teşhisi mümkün değildir. Diğer testler ve özel muayene gereksinimlerine ihtiyaç vardır.
Atlarda Değerlendirme:
Atlarda ACTH yıl boyunca ritmik dalgalanmalar gösterdiğinden, ACTH değerinin referans seviyenin altında olması Cushing Sendromunu ekarte etmeye yeterli değildir.
Sağlıklı atlarda aşağıdaki ACTH seviyeleri geçerlidir:
Kasım’ dan Temmuz’ a: ≤29 pg / ml
Ağustos’ tan Ekim’ e: ≤47 pg / ml
Genel olarak, Cushing Sendromu olan bireyler, yukarıda belirtilen dönemler haricinde anlamlı derecede daha yüksek seviyeler göstermektedir. Seviyelerin her zaman klinik semptomlar ile yorumlanması gerekir. ACTH, hem tanı hem de tedavinin ilerleyişini izlemede kullanılır.
Sonucu etkiyen faktörler:
Düzensiz ACTH salgılanması ve stres, sonuçların yorumlanmasını zorlaştırır. Gece boyunca hospitalize edilmiş hastadan sabah saatlerinde örnek alınması, ulaşım stresi ve düzensiz salınım etkilerini en aza indirger.
Gebelik, progesteron ve glukokortikoid kullanımı sonuçları etkiler.
Lütfen dikkat: Örnek alındıktan 8 saat içinde, santrifüj edilerek plazmasının ayrılması ve 24 saat içinde laboratuvara ulaşması önemlidir. Önceden soğutulmuş EDTA tüpüne kan alınması, kanın soğutulması, tüpün birkaç kez ters çevirilmesi, 5 dakika içinde santrifüjlenmesi ve plazmanın ayrılması, plazmanın dondurulması, buz aküleri ile yollanması tavsiye edilir.
Köpeklerde Cushing Sendromunda kortizol değeri aralıklı olarak arttığından ve kedilerde kan örneği alınırken stres gelişimi yaygın olduğundan, tek başına kortizol değeri ölçümü ile hastalık teşhisi mümkün değildir.
Tüm kortizol testlerinin 12 saat açlıktan sonra alınan kan örneği ile gerçeklerştirilmesi önerilir.
Test prensibi:
Bu test Adrenal korteksin ekzojen ACTH’ ye yanıt olarak endojen kortizol salgılama yeterliliğini değerlendirmede kullanılır. Ek olarak, diğer steroid hormonları üretme yeteneğini değerlendirmek için kullanılabilir. Köpek ve kedilerde ACTH Stimülasyon testi, iatrojenik Cushing Sendromu teşhisinde, hiperadrenokortisizmli köpeklerin tedavi kontrolünde ve aynı zamanda hipoadrenokortisizm teşhisinde kullanılır.
Test yöntemi:
1.İlk kan örneği bazal kortizol değerini gösterir
2. ACTH Enjeksiyonu (Synacthen) i.v. / i.m.
Kedi: 0,125 mg
Köpek: 0,25 mg (0,125 mg = 12,5 IU, 0,25 mg = 25 IU)
At: 1 mg (1 mg=100 IU)
3. İkinci kan örneği (ACTH-stimüle kortizol değeri) 1-2 saat sonra alınır.
Yorumlama:
Bazal kortizol: Referans değeri; 1,5 – 6,5 μg / dl
-Normal değer- ACTH-stimüle kortizol seviyeleri:
Köpek: 5,5-20 μg/dl
Kedi: 4,5-15 μg/dl
Hiperadrenokortisizm tedavisi sonrası: bazal kortizol aralığında
-Anormal değer-
Hipoadrenokortisizm: ACTH-stimüle kortizol <1 μg/dl
Hiperadrenokortisizm:
Köpek: ACTH-stimüle kortizol >20 μg/dl
Kedi: ACTH-stimüle kortizol >15 μg/dl
İatrojenik Cushing hastalığı: ACTH-stimüle kortizol; ACTH’ye çok az tepki gösterir veya tepki göstermez.
Hiperadrenokortisizm tedavisi sonrası: bazal kortizol aralığının üzerinde
Sonucu etkiyen faktörler:
Prednizolon (veya yapısal olarak ilişkili steroidler) kortizol seviyesinin yükseltir.
Antikonvülsan tedavi, lipemi, hemoliz, stres ve nonadrenal hastalıklar sonuçları etkiler.
Test prensibi:
Hipofiz bezinden salınan ACTH, adrenal korteksten kortizol üretimini uyarır. Artan kortizol seviyesi, negatif “feedback” mekanizması ile ACTH salgısının azalmasına neden olur. Bu durum ayrıca dışarıdan deksametazon verilmesi durumunda da gerçekleşir. ACTH salgılanmasından yaklaşık 2-3 saat sonra negatif “feedback” mekanizma devreye girer. Bu etki yaklaşık 24-48 saat sürer. Adrenal kortekste kortizol seviyesinin azalmasına neden olur.
Adrenal Cushing Sendromu: Adrenokortikal tümörler kortizol üretimini artırır. Deksametazon uygulaması ACTH salgılanmasını inhibe eder, ancak kortizol salınımının azalmasına neden olmaz.
Hipofize bağlı Cushing Sendromu: Hastalarda hipofiz bezi deksametazona çok az tepki verir veya hiç tepki vermez. ACTH salınımı çok az bir süre için baskılanır ya da hiç baskılanmaz, ACTH salınımı devam eder ve bu nedenle adrenal kortekste kortizol salgısı uyarılır. Hipfize bağlı Cushing Sendromlu hastaların yaklaşık %15-20’ sinin kortizol seviyelerinde önemli bir baskılama gerçekleşmez (yüksek doz deksametazon testi de dahil).
Köpek ve kedilerde uygulama:
1. İlk kan örneği, bazal kortizol değerini gösterir.
2. Deksametazon enjeksiyonu; 0,01 mg / kg i.v.
3. İkinci kan örneği enjeksiyondan 4 saat sonra, üçüncüsü 8 saat sonra alınır.
Köpek ve kedilerde değerlendirme:
– 4 saatlik değer ve 8 saatlik değer, <1 μg / dl: negatif, fizyolojik-normal.
– 4 saatlik değer ve 8 saatlik değer, >1,4 μg / dl: Cushing Sendromu şüphesi (Hipofize bağlı Cushing Sendromu veya Adrenal Cushing Sendromu )
– 4 saatlik değer <1,4 μg / dl ve 8 saatlik değer, >1,4 μg / dl: Cushing Sendromu şüphesi (Hipofize bağlı Cushing Sendromu)
– 4 saatlik değer, 1,4 μg / dl: Cushing Sendromu şüphesi (Hipofize bağlı Cushing Sendromu)
Atlarda uygulama:
1. İlk kan örneği, bazal kortizol değerini gösterir.
2. Deksametazon enjeksiyonu; 0,04 mg / kg i.m. ya da i.v.
3. İkinci kan örneği enjeksiyondan 19-24 saat sonra (ek kan numunesi enjeksiyondan 15 saat sonra alınabilir)
Cushing Sendromlu atlarda, deksametazon uygulamasından sonra negatif “feedback” mekanizması gelişmez ve kortizolde anlamlı bir azalma gelişmez.
Sonucu etkiyen faktörler:
Prednizolon (veya yapısal olarak ilişkili steroidler) kortizol seviyesinin yükseltir.
Antikonvülsan tedavi, lipemi, hemoliz, stres ve nonadrenal hastalıklar sonuçları etkiler.
Lütfen dikkat: Örnek tüpleri alınan zamanı tarif edecek şekilde etiketlenmiş olmalıdır.
Bu testin duyarlılığı yaklaşık %85-95, özgüllüğü %70-75’ tir.
Test prensibi:
Bu test Hipofize Bağlı Hiperadrenokortisizm (HBH) vakalarında negatif “feedback” mekanizmasının bloke edilememesi, Adrenokortikal tümör (AKT) vakalarında kortizol salgısının suprese edilememesi esasına dayanır.
– Düşük doz deksametazon (0,01 mg / kg) testi, HBH ve AKT vakalarında kortizol seviyesinde supresyon oluşmaz ya da çok az supresyon gerçekleşir.
– Yüksek doz deksametazon (0,1 mg / kg) testi, kortizol seviyesinde AKT durumunda supresyon oluşmaz ya da çok az supresyon gerçekleşir, HBH durumunda anlamlı bir supresyon gelişir.
Lütfen dikkat: AKT’ li hayvanların %15-20’ inde yüksek doz testinde dahi kortizolde anlamlı bir supresyon oluşmama ihtimali vardır. HBH’ li hayvanların yaklaşık %75’ inde supresyon görülür.
Test yöntemi:
1. İlk kan örneği bazal kortizol değerini gösterir
2. Deksametazon uygulaması (0,1 mg / kg i.v.)
3. İkinci kan örneği uygulamadan 8 saat sonra alınır (ek bir örnek enjeksiyondan 4 saat sonra alınabilir)
Yorumlama:
– Uygulama sonrası kortizol seviyesi, bazal kortizolün yarısından az ya da 1,5 μg / dl’ den düşük ise (ya da <40 nmol / l): HBH tanısı;
– Uygulama sonrası kortizol seviyesi bazal kortizolün yarısından fazla ya da 1,5 μg / dl’ den büyük ise (ya da >40 nmol / l): AKT tanısı geçerlidir.
Sonuçları etkiyen faktörler:
Antibakteriyel tedavi uygulamaları sonuçları değiştirebilir.
Nonadrenal hastalık, şiddetli hiperbilirubinemi ve stres kortizolü yükseltebilir.
Heparinize plazma kullanımı kortizol seviyesini azaltabilir, EDTA’ lı plazma ise artırabilir.
Cushing Sendromlu hayvanlarda yüksek kortizol düzeyi ve yüksek kortizol atılımı görülür. Test duyarlı bir test olup (%95-99) ve Cushing Sendromunu ekarte etmek için uygundur. Fakat düşük özgüllüğe sahiptir (diyabetes mellitus / insipidus, piyometra, hiperkalsemi, böbrek ve karaciğer hastalığı, vs. durumlarda da artabilir). Bu nedenle daha fazla fonksiyon testi ile teyit edilmelidir. İdrar örneği daima stressiz bir ortamda (tercihen ev ortamında) alınmalıdır.
Test yöntemi:
1. Gün: İlk örnek için sabah idrarı alınır
2. Gün: İkinci örnek için 2. sabah idrarı alınır
Yorumlama:
Oran <30 ise normal [kortizol] ÷ [kreatinin]
Oran >30 ise hiperadrenokortisizm şüphesi
Hesaplama: (kortizol [nmol / l] ÷ kreatinin [µmol / l]) x 1000
Kortizol → µg / dl x 27,6 = nmol / l
Kreatinin → mg / dl x 88,4 = µmol / l
Kısırlaştırılmamış dişilerde estradiolün başlıca kaynağı yumurtalık folikülüdür ve cinsel olarak sağlam olan erkeklerde testisler de az miktarda estradiol üretir. Östrojen düzeyi siklusun fazına bağlı olarak belirgin değişiklikler gösterir. Progesteron tayini ile birlikte anormal siklus teşhisinde kullanılabilir. Uzun süre östrojen seviyesinin 20 pg / ml’ nin üzerinde seyretmesi foliküler kistlerin varlığını işaret edebilir. Erkeklerde östrojen testi ile Sertoli hücre tümörü (alopesi, jinekomasti ve sarkık prepus belirtileri) tanısı koyulabilimektedir.
Endikasyon:
Siklus fazının belirlenmesi
Yumurtalık kalıntısı
Yumurtalık foliküler kistleri
GnRH yanıtı testi: 0,02-0,03 μg / kg IV GnRH uygulamasından 0, 60 ve 90 dakika sonra östradiol ölçülür. Serum östradiol 15-20 pg / ml’ nin üzerinde ise yumurtalık dokusu bulunmaktadır.
Lütfen dikkat: Estradiol, vajinal ve preputeal epitelyumun olgunlaşmasına ve kornifikasyonuna neden olur. Epitel morfolojinin değerlendirilmesi (vajinal sitoloji) daha güvenilir sonuçlar vermektedir.
Endikasyon:
Optimum tohumlama zamanı: Köpeklerin hormon düzeyleri farklılık gösterebilir!
Kısraklarda gebelik teşhisi,
Fertilite problemleri,
Yumurtalık kalıntısı doğrulama,
Abort durumunda Corpus luteum fonksiyonunun değerlendirilmesi,
Abort yapan ilaçlara verilen yanıtı izleme,
Sessiz ateşin belirlenmesi,
Luteal kistlerin varlığını tespit etme.
Ovulasyon zamanı yaklaştıkça, foliküler hücreler, östrojen üretiminden progesteron üreten hücrelere dönüşür, LH salınır. Ovulasyondan sonra, foliküller corpora lutea haline gelir ve gebelik boyunca progesteron üretir. Dişi kedilerin en önemli progesteron kaynağı corpora lutea gebeliğin devamlılığını sağlar. Doğum gerçekleşmesi için progesteronun bazal seviyeye düşmesi gerekir. Bir sonraki östrusa kadar, anöstrus boyunca bazal seviyelerde seyreder.
LH dalgalanması ve sonraki ovülasyon, köpeklerde kendiliğinden oluşur, kedilerde ise vajinanın koital stimülasyonu gereklidir. Koital olmayan ovulasyon ev kedilerinde sık görülür. Köpeklerde progesteronun artmaya başlaması, LH dalgalanmasıyla eşzamanlıdır. Bu nedenle, progesteron testi ile LH dalgalanması ve ovulasyon zamanı tahmin edilmeye çalışılır. Kedilerde progesteronun bazal seviyeden artmaya başlaması, LH dalgalanmasından sonra oluşur. Köpek ve kedilerde yüksek progesteron seviyesi döllenmenin geliştiğini gösterir. Progesteronun yüksek olduğu aşama diöstrustur. Diöstrusun uzunluğu aynı zamanda gebeliğin süresidir (∼60 gün).
Ovule bir kedide gebelik olmazsa, corpus luteum ∼36-38 gün içinde geriler, corpus luteum’ un süresi gebelik varlığına bağlıdır. Fakat köpeklerde, corpus luteum devamlıdır ve gebelik durumuna bakılmaksızın 2 ay veya daha uzun süre progesteron üretir.
Köpeklerde; anöstrus boyunca, proöstrus döneminin başında ve kısırlaştırılmış hayvanlarda progesteron seviyesi <1 ng / ml’ dir. Proöstrus’ un yaklaşık 10. gününde luteinizasyon (LH dalgalanması) nedeniyle 2 ng / ml civarına ulaşır. İlerleyen günlerde östrus döneminde 4-8 ng / ml seviyelerinde artış gözlenir. Tohumlama için optimum zaman yumurtlamadan yaklaşık 2-3 gün sonradır. Bu zamanlarda progesteron seviyesi 10 ng / ml’ nin üzerinde seyreder. Tohumlama, bu değere ulaşıldıktan sonraki 1. ve 3. günlerde yapılmalıdır. Ovulasyondan sonra 30 gün içinde 20-90 ng / ml pik seviyeye ulaşır ve diöstrüs döneminde yavaşça azalır.
Önceki östrus dönemi ya da gebelik bilgisinin olmadığı durumlarda, ilk progesteron testinin kızgınlığa girdiği dönemin 6-8. günlerinde yapılması tavsiye edilir. Progesteron değeri <1 ng / ml ise; 3-4 gün aralıklarla seviye 1-8 ng / ml ulaşana kadar numuneler alınması gereklidir.
Progesteron konsantrasyonu gebe ve yalancı gebe kedilerde yaklaşık 20 güne kadar benzerdir, daha sonra ise yalancı gebelikte azalır, gebelikte yüksek seyretmeye devam eder.
Erkeklerde, bazal seviyenin üzerinde değerler progesteron üreten testis tümörünü düşündürür.
Gebelik Tanısı (sadece kısraklarda): (Ovulasyondan 18-21 gün sonra)
Değer > 2 ng / ml ise; gebelik ihtimali,
Değer < 2 ng / ml ise; gebeliğin gelişmediğini gösterir.
Not: Uzayan diöstrüs, erken embriyonik ölümler, örneklemenin hatalı zamanda yapılması veya kısa östrüs siklusu bulunan kısraklarda progesteron düzeyi yüksek olabileceği unutulmamalıdır.
Sonucu etkiyen faktörler:
Lipemi, saklama süresi, sıcaklık, RBC ile temas ve antikoagülan kullanımı.
Eksojen ve endojen steroid hormonlar (progestin, östrojen ve testosteron, gonadotropin salgılayan hormonlar) LH’ yı ve dolayısıyla progesteron salgısınını bastırır.
Eksik ovariyohisterektomi uygulaması sonucu ovaryum dokusu söz konusu ise foliküller doğal olarak gelişmeye devam eder veya bu durum yapay ekzojen FSH (folikül uyarıcı hormon) ile de geliştirilebilir. Ovülasyon ekzojen GnRH (Gonadotropin) ve hCG (insan koriyonik gonadotropin) ile provoke edilebilir.
Köpeklerde uygulama:
GnRH enjeksiyonu – 2 µg / kg i.m.
veya
hCG enjeksiyonu – 250 IU subkutan yapılır.
10 gün sonra Progesteron seviyesi 2 ng / ml’ nin üzerinde ise ovaryum kalıntısı ihtimali mevcuttur.
Kedilerde uygulama:
Östrus belirtilerinin bitiminden 1-3 gün sonra;
GnRH enjeksiyonu – 25 µg i.m.
veya
hCG enjeksiyonu – 250 IU subkutan yapılır.
10 gün sonra Progesteron seviyesi 2 ng / ml’ nin üzerinde ise ovaryum kalıntısı ihtimali mevcuttur.
Testis fonksiyonunu değerlendirerek androjen düzeyinin belirlenmesi, kısırlaştırılmamış ya da kriptorşit hayvanların ayırt edilmesi, bilateral kriptorşidizmin belirlenmesi için kullanılan bir testtir. Yalnızca testosteron tayini ile genellikle kriptorşidizm tanısı yeterli değildir. Bu tanının doğrulaması için hCG stimülasyon testi yapılmalıdır.
Sonucu etkiyen faktörler:
Progestin ve östrojen testosteronu baskılayabilir.
Kastrasyon, serum testosteronunda anlamlı azalmaya neden olur.
Östrojen üreten testis tümörü testesteronu baskılar.
Yetersiz beslenme
Test yöntemi (köpek, kedi):
1. İlk kan örneği bazal testosteron değerini gösterir
2. 50 IU / kg i.v. hCG enjeksiyonu yapılır
3. Uygulamadan 1 saat sonraki kan örneği stimülasyon değerini gösterir
Test yöntemi (atlar):
1. İlk kan örneği bazal testosteron değerini gösterir
2. 5,000 – 10,000 IU hCG i.v. uygulanır.
3. Uygulamadan 1 saat sonraki kan örneği stimülasyon değerini gösterir
Yorumlama:
Hafif bir uyarım ya da uyarımın olmaması fonksiyonel testis dokusunun olmadığını gösterir.
Belirgin bir uyarım fonksiyonel testis dokusu olduğunu gösterir.
Not: Bazı atlarda stimülasyon hCG uygulamasından sonra 120 dakikaya kadar sürebilmektedir. Bir diğer pik nokta uygulamadan 24 saat sonra gerçekleşir.
Vazopressin hipofizden üretilerek böbreklerden suyun geri emilimini düzenler. Diyabetes insipidus vakalarında ADH miktarı azalır ve böbrekler ADH’ a yanıt veremediği için idrarın yoğunluğu azalır, kanın yoğunluğu artar. Bunun sonucu olarak susuzluk ve sık sık idrar yapma gerçekleşir. Diyabetes insipidus’ un nefrojenik formunda ekzojen ADH’ a yanıt alınmaz ve idrarın yoğunluğu azdır. Sentral diyabetes insipidus formunda primer problem ADH salgılanması eksikliği olduğundan ADH’ a yanıt alınır ve idrar konsantrasyonu normale döner.
Endikasyon:
Hiponatremi
Diyabetes insipidus
Böbrek hastalığı ve hipokalemi ile ilişkili sistemik hipertansiyon, aldosteronun aşırı aktivitesinden dolayı gelişen, yaşlı bireylerde önemli bir sorundur. Aldosteron seviyesinde dalgalanmaların yaşanabildiği ve bu analizin yorumunun zor olduğu unutulmamalıdır.
Endikasyon:
Seçici aldosteron eksikliği (hiponatremi ve ACTH stimülasyon testinden sonra normal kortizol bazal seviyesi ile seyreden hiperkalemi)
Primer hiperaldosteronizm
Artma:
Aşırı uyarılması: böbreküstü bezinin hiperaktivitesi; hiperaldosteronizm
Azalma:
Hipoaldosteronizm
Not: ACTH stimülasyon testi uygulaması sonrası aldosteronun <5 pg / ml olması primer hipoadrenokortisizm olasılığını gösterir.
Endikasyon:
Gastrinoma; mide asidini arttırarak mide ve duodenum ülserlerine neden olup, kronik kusma, kilo kaybı ve kronik üst GİS hastalığı belirtilerine neden olabilir.
Artma:
Gastrinoma / mide kanseri
Kronik böbrek yetmezliği / karaciğer hastalıkları
Gastrik çıkış obstrüksiyonu
İnce bağırsak rezeksiyonu
Basenji köpeklerinin immünoproliferatif enteropatisi
Gastrik dilatasyon volvusu
Proton pompa inhibitörlerinin uygulanması
Hiperkalsemi
Atrofik gastrit
Helicobacter pylori infeksiyonu
Hiperparatiroidizm
Sonucu etkiyen faktörler:
Lipemi, hemoliz ve ikterus
Gastrin oda sıcaklığında stabil değildir. Aç karnına serum örneği alınmalı ve en kısa sürede dondurularak buz aküleri ile birlikte laboratuvara ulaştırılmalıdır. Buzdolabı sıcaklığında sadece 4 saat boyunca stabildir. Tekrarlanan dondurma ve çözdürmeden etkilenir.
Proton pompası inhibitörleri ve histamin antagonistleri gastrin sekresyonunu artırır.
İnsülin gastrin sekresyonunu uyarabilir.
Gastrinomalı köpeklerin yaş ortalaması 9 yıl, kedilerin ise 10-12 yıldır.
Lütfen dikkat: Köpeklerde serum gastrin konsantrasyonu alt referans aralığı <28 pg / ml olarak belirlenmiştir, ancak çoğu normal köpekte serum gastrin konsantrasyonu saptanamayan değerlerde olabilir. Gastrin konsantrasyonu referans aralığın üst sınırının 10 katı olduğunda gastrinoma tanısı yapılabilir.
Gastrinoma ile ilişkili diğer laboratuvar bulguları şunlardır:
– Üst GI obstrüksiyonunu düşündüren hipokalemi, hipokloremi ve metabolik alkaloz
– Hipoproteinemi, hipoalbüminemi ve kronik kan kaybına bağlı anemi
– Karaciğer metastazı sebebiyle artmış ALP ve ALT aktiviteleri
Endikasyon:
Hipofizer cücelik: plazma IGF-1 konsantrasyonları düşüktür, ortalama yaklaşık 60 ng / ml’ dir.
Akromegali: >100 ng / ml, uygun bulgular varsa akromegali tanısı ile uyumludur.
Sonucu etkiyen faktörler:
Kronik glukokortikoid uygulamaları, hipotalamustan somatostatin salımını artırarak büyüme hormonu ve mide salgısı sekresyonunu, IGF-I konsantrasyonunu azaltır.
Gebelik, yalancı gebelik, östrus döngüsünün progesteron-baskın fazında ve östrusun önlenmesi için uygulanan progestin tedavisinden dolayı meme bezlerinin aşırı GH salgılanması sonucu sağlıklı dişilerde akromegali bulguları görülebilir.
Hipotiroidizmde yüksek GH ve IGF-I konsantrasyonları bulunur.
Alman Çoban Köpeklerinde cücelik, otozomal resesif kalıtsal bir anormalidir.
Diyabet, karaciğer hastalıkları veya yetersiz beslenen bireylerde yüksek IGF-1 konsantrasyonları bildirilmiştir, bu nedenle yanlış pozitif test sonuçları ortaya çıkabilir.
Lütfen dikkat: Kedilerde akromegali, GH üreten hipofiz tümöründen kaynaklanır (>1000 μg/l).
Anormal derecede yüksek IGF-1 konsantrasyonu akromegaliyi göstermektedir.
GH eksikliği, IGF-1’ in dolaşımda azalmasına neden olur. Bir hayvanın GH durumunu dolaylı olarak değerlendirmek için IGF-1 konsantrasyonu ölçülmesi önerilebilir.
Endikasyon:
İnsülinoma (köpek)
İnsülin direnci (At Metabolik Sendromu / At Cushing Sendromu) (atlar)
Sonucu etkiyen faktörler:
Köpek: Hasta kan alınma anına kadar aç olmalıdır (Glikoz değeri <60 mg / dl olmalıdır).
İnsülin enjeksiyonundan 24 saat sonra insülin testi yapılabilir.
İnsülin salınımı bazı ilaçlarla uyarılır: Sülfonilüreler veya izoproterenol.
İnsülin salınımı bazı ilaçlarla inhibe edilir: dilantin, fenotiyazin, epinefrin, norepinefrin.
Kediler, köpeklerden daha yüksek insülin konsantrasyonlarına sahip olma eğilimindedir.
Pet hayvanlarında değişen kalsitonin salgısı bozuklukları tam olarak tanımlanmamıştır. Kalsitoninin temel işlevi, hiperkalsemi ve osteoklastik kemik rezorbsiyonunu inhibe etmek, böbrek tübülleri ile kalsiyum ve fosforun emilimini azaltmaktır. Genel etkisi ise, serum kalsiyum ve fosfor konsantrasyonlarını azaltmaktır. Kalsitonin, PTH’ ın antagonistik hormondur.
Hipokalsemi durumunda; kalsitonin salgısı serum kalsiyum ve fosforu aşağıdaki şekilde azaltır:
- Kemik emilimi engellenir
- Kalsiyum ve fosforun renal tübüler rezorbsiyonu azalır.
Artan kalsitonin değerleri ile ilgili olarak köpeklerde tiroid bezinin medüller karsinomu bildirilmiştir. Olguların çoğunda klinik tablo malign bir tiroid tümörüdür. Artan kalsitonin salınımı ve ardından gelişen hipokalsemi ile ilişkili klinik bulgular nadiren fark edilir.
Paratiroid hormonu (PTH), paratiroid bezlerinden salınır, plazma kalsiyum seviyesi ile genellikle PTH salınımı üzerinde negatif “feedback” mekanizması etkilidir. Analiz kalsiyum veya tercihen iyonize kalsiyum ile birlikte yorumlanmalıdır.
Endikasyon:
Primer hiperparatiroidizm (Hiper-PTH)
Böbreğe bağlı (sekonder) hiperparatiroidizm
Diğer nedenlere bağlı hiperkalsemi
Primer hipoparatiroidizm (Hipo-PTH)
Paratiroid hastalığı olmayan Hiperkalsemik hayvanlar düşük PTH değerleri gösterir. Paratiroid hastalığı olmayan Hipokalsemik hayvanlarda yüksek PTH değerleri görülür.
Hiperkalsemi ve yüksek PTH değerleri gösteren hayvanlarda hiperparatiroidizm olasılığı vardır. Hipokalsemi ve düşük PTH değerleri gösteren hayvanlarda hipoparatiroidizm olasılığı vardır.
Sonucu etkiyen faktörler:
Lipemi, hemoliz
Serumun ayrılmasının gecikmesi ve uygun olmayan şartlarda depolama, i.v. Ca glukonat veya D vitamini uygulamaları, sağlıklı hastalarda PTH seviyesini etkileyebilir.
Lütfen dikkat: Primer Hiper-PTH köpeklerde daha yaygındır; Labrador, Alman çoban, Keeshond, Shih tzu, Golden retriever, Cocker Spaniel, Rhodesian Ridgeback, Avustralya Çoban Köpeği, Doberman Pinscher, Poodle ve Springer Spaniel ırklarında insidansı yüksektir; ağırlıklı olarak 7 yaşından büyük köpeklerde görülür.
Primer Hipo-PTH; Poodle, Minyatür Schnauzer, Retriever, Alman çoban Köpeği ve teriyerlerde sıklıkla bildirilmiştir.
Endikasyon: Kalıcı anöstrus, hayali gebelik, kısırlık ve uzun süren interoestrus aralığı gibi klinik üreme anormallikleri, erkeklerde infertilite bozuklukları ve libido azalması, hiperprolaktinemi.
Alman Çoban köpeklerinde kalıtsal hipofizel cücelik, kombine hipofiz hormonları eksikliğinden kaynaklanır, Eş zamanlı olarak GH, TSH ve prolaktin eksikliği görülmektedir.
Prolaktin gebe ve gebe olmayan dişi köpeklerde salınır, ancak prolaktin konsantrasyonu gebelik sırasında daha fazladır. Erkeklerde infertilite durumunda, prolaktin seviyesi artar, Azospermi durumunda prolaktin düzeyleri incelenmelidir.
T3 moleküllerinin yüzde 0,1′ den daha azı kanda serbest bir şekilde bulunur. Free T3, hipofiz bezinden TSH salınımına ihtiyaç olduğunu belirtir. Total T3 ve free T3 hipotiroidizm vakalarında normal olarak seyredebilir ya da bazı sağlıklı hayvanlarda düşük düzeylerde de olabilir. Ancak, Total T3 gibi tiroid profili veya tarama panellerinin bir parçası olduğunda yararlıdır.
Sonuçlarının yorumlanması
Artan TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı
Artan TSH ve normal T4:
Hipotiroidizm olasılığı daha az (istisna: T4 antikorları varlığında gelişebilir)
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
Free T4 ve NTH’ a yönelik testlerin yapılması önerilir.
Normal TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı muhtemeldir.
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
NTH’ a yönelik testlerin yapılması,
TSH stimülasyon testi yapılması önerilir.
T4′ ün proteinlere bağlanmamış kısmını ifade eder [serbest T4 (fT4)].
Endikasyon:
Hipotiroidizm
T4’ ü düşük ya da yüksek bireylerin tiroid fonksiyonunun değerlendirilmesi
Sonucu etkiyen faktörler:
Lipemi veya hemoliz
Levotiroksin (artma), glukokortikoid, fenobarbital ve sülfonamid (azalma).
Greyhound ırkı köpekler daha düşük fT4 konsantrasyonuna sahip olabilir.
Gebelik T4 ve fT4 seviyelerini artırabilir.
Sonuçlarının yorumlanması
Artan TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı
Artan TSH ve normal T4:
Hipotiroidizm olasılığı daha az (istisna: T4 antikorları varlığında gelişebilir)
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
Free T4 ve NTH’ a yönelik testlerin yapılması önerilir.
Normal TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı muhtemeldir.
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
NTH’ a yönelik testlerin yapılması,
TSH stimülasyon testi yapılması önerilir.
Hipotiroidizmli köpeklerin çoğunda serumda açlık kolesterol düzeyi artar (hayvanın aç karnına test edilmesi önemlidir). Larsson’ un formülü, hastaya hipotiroidizm tanısı koymada yardımcı bir araçtır. Fakat her hipotiroidizm vakasının hiperkolesterolemi ile birlikte seyretmeme olasılığı unutulmamalıdır ve diğer taraftan yüksek kolesterol düzeyinin, NTH nedeniyle de gelişebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Larsson’ un formülü: K-değeri hesaplama
K = 0,7 x Free T4 (pmol / L) – serum kolesterol değeri (mmol / l)
Hesaplama faktörleri:
Free T4 (ng / dl); ng / dl x 12,78=pmol / l
Kolesterol (mg / dl); mg / dl x 0,02=mmol / dl
Yorum:
K = < – 4 Hipotiroidizm şüphesi
K = – 4 – 1 şüpheli sonuç
K = > 1 fizyolojik aralık
T3; T4’ ün hücre içi iyonizasyonu ile üretilir. Eğer sentez azalırsa, telafi edici bir mekanizma ile T3 dönüşümü artırılabilir. Total T3; total T4 gibi, serbest ve proteine bağlı fraksiyonları temsil eder. Hipotiroidizm nedeniyle T4′ ün T3′ e dönüşümünde bozukluklar meydana gelebilir. Fakat T3 değerleri hipotiroidizmli hastalarda referans değerler içinde kalabilir. T3 düzeyi büyük ölçüde dış etkenlerden etkilediğinden dolayı, bu parametre köpek hipotiroidizm tanısında sadece yardımcı görevindedir. T3, doku tiroid aktivitesini göstermektedir, fakat genellikle NTH’ dan etkilenir, bu yüzden tek başına T3 değeri belirlenmesi köpek tiroid hastalıkları teşhisinde yeterli değildir. Ancak, tiroid profili veya tarama panellerinin bir parçası olduğunda yararlıdır.
Sonuçlarının yorumlanması
Artan TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı
Artan TSH ve normal T4:
Hipotiroidizm olasılığı daha az (istisna: T4 antikorları varlığında gelişebilir)
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
Free T4 ve NTH’ a yönelik testlerin yapılması önerilir.
Normal TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı muhtemeldir.
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
NTH’ a yönelik testlerin yapılması,
TSH stimülasyon testi yapılması önerilir.
Total T4; free (serbest) ve proteine bağlı fraksiyonlardan oluşur. Endojen T4 sadece tiroid bezinde üretilir. Kedilerde hipertiroidizm, köpeklerde ise hipotiroidizm tanısı koymada önemli bir göstergedir. Bazı hipotiroidizmli köpeklerde referans değerler arasında T4 seviyeleri belirlenmiştir (Hipotiroidizmin erken aşamalarında normal T4 değerleri mümkündür).
Buna ek olarak, bazı hipotiroidizmli köpeklerde T4 antikorları gelişebilir. Böylece, bu antikorların yanlış yüksek T4 sonuçlarına neden olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Endikasyon:
Köpeklerde Hipotiroidizm
Tiroid hormon takviyesi alan hipotiroidizmli köpeklerin takibi
Kedilerde Hipertiroidizm
Radyoaktif iyot veya metimazol tedavisi alan hipertiroidizmli kedilerin takibi
Sonucu etkiyen faktörler:
Lipemi, hemoliz ve oda sıcaklığında uzun süreli depolama yanlış sonuçlara neden olabilir.
Levotiroksin, Kortikosteroid, fenobarbital, sülfanomid, Asetilsalisilik asit, furosemid, progestajen kullanımı T4 ölçümünü değiştirebilir.
Küçük ırk köpeklerde T4 seviyeleri daha yüksekolup referans değerler içindedir.
Greyhound ırkı köpekler daha düşük T4 konsantrasyonuna sahip olabilir.
Sprint koşularda T4 seviyesi artar, Uzun mesafelere yarışlarında (kızak köpekleri) azalır.
Gebelik T4 ve fT4 seviyelerini artırabilir.
Sonuçlarının yorumlanması
Artan TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı
Artan TSH ve normal T4:
Hipotiroidizm olasılığı daha az (istisna: T4 antikorları varlığında gelişebilir)
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
Free T4 ve NTH’ a yönelik testlerin yapılması önerilir.
Normal TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı muhtemeldir.
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
NTH’ a yönelik testlerin yapılması,
TSH stimülasyon testi yapılması önerilir.
Bu test ile TRH uyarımı yapılarak T4 serum düzeyleri değerlendirilir.
Lütfen dikkat: NTH ve ilaçlar T4 uyarımını etkileyebilir. Buna ek olarak, sağlıklı köpeklerde yetersiz uyarım gelişebilir. Bu yüzden, TRH stimülasyon testi hipotiroidizm tanısında onaylanmış değil, yalnızca tavsiye edilen bir yöntemdir.
Test yöntemi:
1. İlk kan örneği, T4 bazal değerini gösterir.
2. TRH enjeksiyonu i.v. [Thyroliberin],
3. Enjeksiyondan 2 saat sonra kan örneği, 1. stimülasyon değeri,
4. Enjeksiyondan 4 saat sonra kan örneği alınır, 2. stimülasyon değeri.
Yorumlama:
stimülasyon değeri > 1,5 μg / dl: NTH şüphesi
bazal ve stimülasyon değeri < 1,5 μg / dl: hipotiroidizm tanısı
TSH stimülasyon testi, köpeklerde hipotiroidizm teşhisinde altın standart olarak kabul edilir, hipotiroid köpekler ile düşük T4’ e sahip ötiroid köpekleri kesin olarak ayırt eder. Ötiroid köpeklerde, TSH uygulanması T4′ ün artışına neden olur. Hipotiroidili köpeklerde TSH’ ye yanıt olarak T4′ te artış gelişmez.
Test prensibi:
TSH uygulaması yüksek seviyede tiroid stimülasyonuna neden olur.
Uygulamadan sonra T4 seviyesinin belirlenmesi ile tiroid bezinin fonksiyonel kapasitesi hakkında bilgi edinilir.
Test yöntemi:
1. İlk kan örneği, T4 bazal değerini gösterir.
2. 75 µg rhTSH (rekombinant human TSH) enjeksiyonu i.v. / i.m.
3. Enjeksiyondan 6 saat sonra örnek alınır, T4 stimülasyon değerini gösterir.
Yorum:
T4 stimülasyon değeri
> 2,5 µg / dl; normal
< 1,5 μg / dl; hipotiroidizm
Ara değerler; anlamsız (erken hipotiroidizm, NTH, ilaçlar)
TSH stimülasyon testi NTH ve ilaç etkisinden daha az etkilenmektedir. En iyi sonuçlar yine de NTH’ a sahip olmadığı bilinen ve belirli ilaçları (levotiroksin, fenobarbital, glukokortikoid, sülfonamid, furosemid, metimazol, fenilbutazon, progestajen) kullanmayan hayvanlardan alınabileceği unutulmamalıdır. Bu testin bir dezavantajı ise rhTSH’ ın pahalı olmasıdır.
Primer hipotiroidizm durumunda T4, fT4 azalır ve TSH artar. Hipotiroidizmli köpeklerin yaklaşık %20-40’ ında TSH referans değerler arasında kalır (duyarlılık %63-82).
Sonucu etkiyen faktörler:
Lipemi veya hemoliz
Nontiroidal hastalığa sahip hayvanlarda TSH değerleri değişkenlik gösterebilir (örn. hipotiroidizmin erken dönemlerinde, Hiperadrenokortisizm vakalarında, bazı ilaç uygulamaları {glukokortikoidler, dopamin, fenobarbital, sülfonamidler, kronik levotiroksin} boyunca).
Lütfen dikkat: TSH tek başına sınırlı bir tanı aracıdır ve eş zamanlı T4 / fT4 değerleri ile birlikte yorumlanmalıdır. Primer hipotiroidizmin erken dönemlerinde hormon seviyeleri normal seyredebilir; 2-4 ay içinde yeniden test etmek gerekmektedir.
Artan TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı
Artan TSH ve normal T4:
Hipotiroidizm olasılığı daha az (istisna: T4 antikorları varlığında gelişebilir)
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
Free T4 ve NTH’ a yönelik testlerin yapılması önerilir.
Normal TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı muhtemeldir.
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
NTH’ a yönelik testlerin yapılması,
TSH stimülasyon testi yapılması önerilir.
Hipo ve hipertiroidizm tanısında ve tiroid tedavisinin ilerleyişini izlemek için yapılır.
Sonuçlarının yorumlanması
Artan TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı
Artan TSH ve normal T4:
Hipotiroidizm olasılığı daha az (istisna: T4 antikorları varlığında gelişebilir)
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
Free T4 ve NTH’ a yönelik testlerin yapılması önerilir.
Normal TSH ve azalan T4:
Hipotiroidizm olasılığı muhtemeldir.
NTH tedavisi veya ilaçlar kesildikten sonra testlerin tekrarı,
NTH’ a yönelik testlerin yapılması,
TSH stimülasyon testi yapılması önerilir.
Hemogram, Glikoz, Üre (BUN), Kreatinin, AST, ALT
Tam Kan Sayımı, Üre (BUN), Kreatinin, Total Protein, Sodyum (Na), Potasyum (K), Fosfor (P), Bilirubin (total), ALT, ALP, AST, Glikoz, α-Amilaz, Kolesterol, CK (kreatinin kinaz), LDH (Laktik Dehidrogenaz), Kalsiyum (Ca), Magnezyum (Mg)
Böbrek
Üre (BUN), kreatinin, sodyum, potasyum, fosfor
Karaciğer
Bilirubin (total), ALT (GPT), ALP, γ-GT (GGT), AST (GOT), total protein, albumin
Pankreas
Glikoz, amilaz, lipaz, kolesterol, fruktozamin, amilaz
Kas
CK, LDH, kalsiyum, magnezyum
Metabolizma
Trigliserid
Hematoloji
Geniş kan sayımı (Tam kan sayımı + formül lökosit)
Tam Kan sayımı, Glikoz, Üre (BUN), Kreatinin, Kolesterol, Total Protein, Albumin, AST, ALT, ALP, GGT, Kalsiyum (Ca), Fosfor (P)
Hemogram, Formül Lökosit, Retikülosit, Total Protein, Bilirubin (total), Demir, Demir Bağlama, Ferritin, Antinüklear Antikor (ANA) testi-sadece kedi ve köpekler için
Glikoz, İnsulün, Fruktozamin, HbA1C, TİT (Tam idrar analizi)
Hemogram, TİT (Tam idrar analizi), AST, ALT, CRP
Anaplasma spp. / kan frotisi,
Babesia spp. IgG-IgM / IFA,
Ehlichia spp. IgG-IgM / IFA,
Leishmania spp. IgG-IGM / IFA,
Borellia burgdorferi IgG-IgM / IFA,
Drofilaria immitis Antijen / ELISA
2 ml EDTA’ lı tam kan, 2 ml Serum
Kan parazitlerinin kanda aranması (yayma froti): Haemobartonella canis, Anaplasma spp., Babesia spp., Ehrlichia spp. ve Theileria spp.
Serolojik testler:
– Babesia spp. (Antikor) IgG / IgM – IFA
– Leishmania spp. (Antikor) IgG / IgM – IFA
– Ehrlichia spp. (Antikor) IgG / IgM – IFA
– Kalp kurdu (Heartworm – Dirofilaria immitis) (Antijen) – ELISA)
APTT (Aktif parsiyel tromboplastin zamanı), D-Dimer, Faktör VIII, Fibrinojen, PT (Protrombin Zamanı)
Üre, Kreatinin, Glikoz, Fruktozamin, Kolesterol, ALP, ALT, Kalsiyum (Ca), Fosfor (P), Total T4, Hemogram
Kanda İncelenen Etkenler:
– Kist Hidatik – Echinococcus granulosus (Antikor) IgG – IFA
– Toksoplazmozis – Toxoplasma gondii (Antikor) IgG – ELISA / IgM – IFA
– Neospora caninum (Antikor) IgG / IgM – IFA
– Kalp kurdu (Heartworm – Dirofilaria immitis) (Antijen) – ELISA
Dışkıda İncelenen Etkenler:
– Toxocara spp., Isospora spp. Ancylostoma spp., Taenia spp., Entamoeba histolytica, Trichomonas spp. – Gaitada Parazit İncelemesi
– Helicobacter pylori (Antijen) – Hızlı Test
– Giardia spp. (Antijen) – Hızlı test
– Deri Parazitleri – Sarcoptes spp., Demodeks spp., pire
– Mantar Kültürü – Microsporum spp., Trichophyton spp.
– Deriden Kültür ve Antibiyogram
Kültür ve Antibiyogramda İncelenen Etkenler:
– MRSA (Metisilin Dirençli Stafilokoklar), GSBL (Geniş Spektrumlu Beta Laktamaz Dirençli Enterobacteriaceae üyeleri), Pasteurella multocida, Salmonella spp.)
Kanda İncelenen Etkenler:
– Brucella canis (Antikor) IgG / IgM – IFA
– Leptospira spp. (Antikor) IgG / IgM – IFA
– Lyme – Borrelia burgdorferi (Antikor) IgG / IgM – IFA
Antitrombin III (ATIII) karaciğerde sentezlenen ve glomerüler hastalıklarda idrardan atılımı artan globulindir. Koagülasyonun en önemli faktörlerindendir. Normal hemostazda ATIII, vasküler hasar alanının çevresindeki pıhtılaşma sürecini kontrol eder. ATIII, koagülasyon faktörlerine bağlanarak, VIIa, IXa, Xa ve XIa’ nın etkisini inhibe eder. ATIII-faktör kompleksleri daha sonra dolaşımdan hızla temizlenir. Endojen ve tedavi edici heparin ATIII’ ün antikoagülan etkisini büyük ölçüde artırır.
Endikasyon:
Trombozun nedenini araştırma amacıyla,
Hiperkoagülasyon durumunu belirlemek amacıyla,
Karaciğer fonksiyonunu değerlendirmek amacıyla,
DIC teşhisi koymak amacıyla.
Azalma:
Sentezin azalması
Karaciğer hastalıkları
Artan tüketim
DIC
Heparin tedavisi
Protein kaybettiren nefropatiler / enteropatiler
Lütfen dikkat: DIC teşhisinde; anormal pıhtılaşma testleri (aPTT, PT, fibrinojen), düşük ATIII, D-dimer, düşük trombosit sayısı ve şistositoz bulguları mevcut olmalıdır.
İntrinsik (Faktör VIII, IX, XI, XII) ve ortak (Faktör II, V ve X) pıhtılaşma faktörlerinin aktivite testidir. Faktör eksikliği, koagülasyon inhibisyonu ve antikoagülan tedavisi izlemede kullanılır. Spesifik Koagülasyon inhibitörleri, bir pıhtılaşma faktörü üzerindeki antijenik bölgeye yönelik immünoglobulinlerdir. Bunlar genellikle immün aracılı hastalıklarla (örn. Sistemik lupus eritematozus), lenfoproliferatif hastalıklarla veya transfüzyondan sonra gelişebilir. Spesifik olmayan koagülasyon inhibitörleri, faktör eksikliği, hayvan zehirleridir.
Endikasyon:
Koagülasyon faktörü eksikliklerini tespiti için tarama testi
Akut veya kronik kanama, özellikle vücut boşluğu kanaması, büyük hematom ve / veya eklem içi kanaması bulunan hayvanların değerlendirilmesi
Koagülasyon inhibitörü tespiti için tarama testi
Fraksiyone olmayan heparin tedavisinin izlenmesi
Azalma:
Klinik olarak anlamlı değildir, uygun olmayan örnek alımından kaynaklanır.
Artma:
• Edinilmiş faktör eksiklikleri
K vitamini eksikliği (Malabsorpsiyon, maldigestion, kronik oral antibiyotik)
Koumadin tedavisi (hedef terapötik aralığın fazlasında doz aşımı)
Kolestatik hastalık
Karaciğer yetmezliği
Antikoagülan rodentisit yutulması (örn., K vitamini antagonizması)
Tromboembolik hastalık (lokal veya yaygın; faktör tüketimi)
Heparin tedavisi
• Kalıtsal faktör eksiklikleri
Faktör VIII eksikliği (hemofili A): en yaygın koagülopati; sporadik olgular, X’e bağlı resesif
Faktör IX eksikliği (hemofili B): sporadik olgular, X’e bağlı resesif
Faktör XI eksikliği: Domestik kısa tüylü kedi; Kerry Blue Terrier ve Springer Spaniel
Faktör XII eksikliği (Hageman özelliği): Domestik kısa tüylü kedi, Siyam ve Himalaya; Shar-Pei ve Minyatür Poodle; kanama eğilimi göstermeyebilir
K vitaminine bağlı faktör eksikliği: Devon Rex; Labrador Retriever; PT uzaması ile birlikte
• Edinilmiş koagülasyon inhibitörleri
Pıhtılaşma faktörlerine karşı gelişen antikorlar
Artan fibrin ve fibrinojen bozunma ürünleri
Yılan zehiri
Sonuçları etkiyen faktörler:
Hemoliz veya lipemi
Antikoagülant ilaçlarla yapılan tedaviler aPTT’yi uzatabilir.
Uygun örnek toplama koşulları, geçerli aPTT (ve diğer pıhtılaşma testleri) sonuçları için kritik öneme sahiptir. Sodyum sitrat antikoagülant olarak kullanılmalıdır. Yüksek veya düşük Hct, yetersiz kan alınması, aşırı veya yetersiz sitrat kullanımı hatalı sonuçlara neden olmaktadır.
Lütfen dikkat: Hemofili A (faktör VIII eksikliği) ve hemofili B (faktör IX eksikliği) hem X’e bağlı resesif özelliktedir ve bu nedenle erkek köpeklerde daha yaygındır.
Kan transfüzyonu öncesi bireylerin serolojik uyumluluğu değerlendirilir. Aglütinasyon ve hemoliz gelişmesi donörün hasta ile uyumsuzluğunu gösterir.
Lütfen dikkat: Hemoliz, hemolitik anemi çapraz eşleşmeyi önler, bu örnekler her zaman uyumsuz görünürler.
Köpek: İlk transfüzyondan önce cross-match gerekli değildir. Köpekler oluşabilecek alloantikorlara sahip olmadıklarından, her zaman kan transfüzyonu yapılmamış 2 köpek arasında çapraz eşleşme uyumlu olacaktır.
Kedi: İlk transfüzyondan önce yapılan cross-match, kedilerde doğal olarak bulunan allo-antikorlar nedeniyle uyumsuz olabilir. Güçlü anti-A alloantikorların oluşma riskinden dolayı testin yapılması gereklidir.
Uyumlu bir cross-match gecikmiş transfüzyon reaksiyonlarının gelişmeyeceği anlamına gelmez. Sadece şu anda, RBC’ ye karşı önemli bir antikorun olmadığını gösterir. Daha önce bir kan nakli yapılan köpek ve kediler, aynı verici kullanıldığında dahi çapraz uyuşmalıdır. Alloantikorlar 4 gün içinde gelişir ve uzun yıllar kalıcı olabilir.
D-dimer bir fibrin bozunma ürünüdür. Bu test fibrinolitik aktivasyonunun testi için kullanılır. Artan D-dimer konsantrasyonu DIC, tromboembolizm olan köpeklerde ve aynı zamanda, akut böbrek yetmezliği, neoplazi, immün aracılı anemi ve başka hastalıklarda görülür.
Artma:
Tromboz
DIC
Hiperadrenokortisizm, kortikosteroid tedavisi
Protein kaybettiren nefropati veya enteropati
Neoplazi
Amiloidoz
Vaskülit
Fizyolojik pıhtılaşma ve fibrinoliz
Yara iyileşmesi
Cerrahi müdehaleler
Patolojik koagülasyon ve fibrinoliz
Kalp yetmezliği, Kedilerde kardiyomiyopati
Karaciğer hastalığı
Akut ve kronik böbrek yetmezliği
Ekstravasküler fibrinoliz
Vücut boşlukları veya dokularda kanama; örneğin travma
Azalma:
Kronik veya lokalize tromboz
Kedilerde arteriyel tromboembolizm
DIC tanısı (Duyarlılık: %77-100; Özgüllük: %47-95): D-dimer DIC için duyarlı olmasına rağmen, tek başına yüksek D-dimer sonuçları ile DIC tanısı koyulmamalıdır, çünkü tromboz veya fibrinolizin herhangi bir nedeni de konsantrasyonu artırabilir. DIC tanısı klinik ve laboratuvar bulgularla bağlantılı olarak koyulabilir.
Tromboz tanısı = >0,25 μg / ml (Duyarlılık: %83-100; Özgüllük: <%50): Hassas bir test olmasına rağmen, özgüllüğü düşüktür. Çünkü trombozdan bağımsız, koagülasyon ve fibrinoliz (örn. Karaciğer hastalığı, kanama) ile ilişkili durumlara sahip köpeklerde artan seviyeler görülür.
D-dimer testi kedilerde valide edilememiştir. Bununla birlikte, DIC’ li kedilerde (örn. FIP infeksiyonuna sekonder olarak) ve kardiyomiyopatide (akut aortik tromboemboli) yüksek konsantrasyonlar görülür ve bu testin bu konularda faydalı olabileceği düşünülmektedir.
Hemofili B tanısı (Faktör IX eksikliği)
Karaciğer yetersizliği ve K vitamin yetersizliği, ameliyat öncesi (Eksikliği yaralanma veya ameliyat sonrası uzun süreli kanamaya neden olan bir kanama bozukluğudur).
Hemofili A tanısı (Faktör VIII eksikliği)
K vitamin yetersizliği ve genetik defekt
Endikasyon:
Pıhtılaşma bozukluklarının değerlendirilmesi (DIC, hepatopati, fibrinojen eksikliği, koagülopati tüketimi veya hiperfibrinolizis)
İnflamasyon varlığı (İnflamasyon sırasında akut faz proteinleri markeri olarak)
Artma:
İnflamasyon, Doku nekrozu
Azalma:
Dissemine intravasküler koagülasyon (DIC)
Şiddetli karaciğer hastalığı
Şiddetli malnütrisyon
Konjenital afibrinojenemi (nadir)
Transfüzyondan sonra fibrinojen antikor oluşumu
Yılan zehirlenmeleri
Sodyum valproat uygulaması (nadir)
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz ve lipemi sonuçları değiştirebilir.
Heparinli tüp kullanımı fibrinojen değerini azaltabilir.
Fenobarbital, asparaginaz ve fibrinolitik ilaçlar (örn., Streptokinaz, ürokinaz) fibrinojeni azaltabilir.
Köpeklerde fibrinojen, diğer akut faz proteinleri gibi gebeliğin 30-50. günlerinde artmaktadır.
Lütfen dikkat: DIC’ de görülen fibrinojen tüketiminin artması, fibrinojen üretimini daha fazla artıran eşzamanlı inflamasyon tarafından maskelenebilir. Bu nedenle DIC’ li hastalarda normal veya artmış fibrinojen değerleri görülebilmektedir. Fibrinojenin azalması karaciğer hastalıklarından kaynaklanırsa; safra asidi artışı ve albumin, üre ve diğer pıhtılaşma faktörlerinin azalması gibi diğer göstergelerin varlığı araştırılmalıdır.
Tam kan sayımı (2 ml EDTA’ lı kan) Cell counter
Eritrosit (RBC), Ort. hücre hacmi (MCV), Ort. hücre hemoglobini (MCH), Ort. hücre hemoglobin konsantrasyonu (MCHC), Hemoglobin (Hgb), Hematokrit (Hct), Lökosit (WBC), Trombosit (PLT)
Eritrosit (RBC): RBC’ ler eritropoietin uyarımı ile kemik iliğinde üretilir. Normalde, dolaşımda birkaç ay boyunca bulunurlar (köpek, 120 gün; kedi, 70 gün) ve dalak makrofajları tarafından kaldırılırlar. Otomatik hücre sayıcılar en doğru RBC sayılarını bildirir. Manuel sayımlarda hata olasılığı artar. RBC sayısı, hemoglobin konsantrasyonu ve PCV tüm eritrosit kitlesinin total ölçümüdür ve genellikle birlikte artar ve azalır.
Artma (polisitemi, eritrositoz):
Hemokonsantrasyon
Dalak kasılması
Hipoksi (kalp ya da akciğer hastalığı)
Yüksek rakım
Eritropoietin üreten tümörler
Azalma (anemi):
Kronik hastalıklara bağlı anemi
Eritropoietin eksikliği (kronik böbrek yetmezliği)
Kan kaybı (Travma, ameliyat, GI ülserasyon, neoplazma, Parazitizm)
Hemoliz
İmmün aracılı (primer veya sekonder)
RBC parazitleri
Çinko veya bakır toksisitesi, Yılan zehirlenmesi
Parçalanma (Tromboz, neoplazma, kalp kurdu)
Endokrinopati (örn. Hipotiroidizm)
Demir eksikliği
Kemik iliği hastalıkları
İnfeksiyon (örn. FeLV, FIV, panleukopenia, parvovirus, Ehrlichia canis)
Zehirin neden olduğu kemik iliği hasarı
Eritroid miyeloproliferatif veya miyelodisplastik hastalıklar
Sonucu etkiyen faktörler:
Kemik iliğine zarar veren ilaçlar (albendazol, sülfonamid, östrojen, fenobarbital [köpek], griseofulvin ve kloramfenikol [kedi]); RBC’ yi azaltır.
Kronik yüksek doz glukokortikoid kullanımı RBC sayısını artırabilir.
Aşırı hidrasyon nedeniyle azalabilir, Dehidrasyon nedeniyle artabilir.
Hemoliz ve donma etkisi ile azalma meydana gelir.
Pıhtılaşan kan örneklerinde trombosit, RBC ve WBC sayıları yapay olarak düşük görülebilir.
Örneğin tekrar işleme alınması yapay olarak azalmış RBC sayımına neden olabilir.
Bazı ırkların (Greyhound, Dakhund) RBC sayımları ortalamanın üzerindedir.
Genç hayvanlar düşük RBC sayımlarına sahip olabilir.
Gebeliğe bağlı plazma hacmi genişleyerek ve RBC konsantrasyonu düşebilir.
Lütfen dikkat: Kemik iliği hastalıklarında sıklıkla anemiden önce lökopeni ve trombositopeni görülür (RBC’ lerin yaşam süresinin uzun olmasından dolayı).
Hem Hct hem de total proteinin azalması kan kaybını işaret eder, fakat stresli köpeklerde dalak kasılması nedeniyle Hct’ in azalması maskelenebilir. Hem Hct hem de total proteinin artması hemokonsantrasyonu (dehidrasyon) işaret eder.
Ortalama hücre hacmi (MCV), [PCV (%) × 10 / RBC sayısı = MCV fL (10−15 L)], ortalama RBC boyutunu ifade eder. Artan MCV’ ye makrositoz denir ve ortalamadan büyük olan RBC’ leri gösterir. Azalan MCV’ ye mikrositoz denir ve ortalamadan küçük olan RBC’ lerin varlığını gösterir.
Ortalama hücre hemoglobin konsantrasyonu (MCHC), [Hgb (g / dL) × 100 / PCV (%)], ortalama bir RBC içindeki Hgb seviyesini gösterir. Azalan MCHC, hipokromazi olarak adlandırılır ve örnekte eritrositlerin hacim başına daha az Hgb içerdiğini gösterir. Artan MCHC hiperkromazi olarak adlandırılır ve genellikle yapay olarak gelişir, çünkü Hgb sentezi optimal bir Hgb seviyesine ulaştığında durur. Gerçek bir hiperkromazi, Hgb kaybı olmadan gelişen hücre hacmi kaybı nedeni ile (örn. Sferositler, eksantrositler, piritler) nadiren görülebilir.
Ortalama hücre hemoglobini (MCH), [Hgb (g / dL) x10 / RBC sayısı], MCHC’ ye ek bilgi sağlamaz ve yorumlanamaz. MCHC, RBC başına Hgb seviyesinin daha doğru bir tahminidir.
MCV
Artma:
Retikülositoz
FeLV infeksiyonu
Konjenital poodle makrositozis
RBC aglütinasyon
Azalma:
Demir eksikliği
Portosistemik venöz şantlar
Karaciğer yetmezliği
MCHC
Artma:
Şiddetli lökositoz
İşaretli sferositoz
Azalma:
Retikülositoz
Demir eksikliği
Karaciğer yetmezliği (nadir)
Sonucu etkiyen faktörler:
İatrojenik veya patolojik hemoliz / lipemi MCHC’ yi artırır.
Eritrositlerin aglütinasyonu MCV’ yi artırabilir.
Kedilerin trombositleri büyük ve RBC’ leri küçüktür, otomatik analizörler bu hücreleri ayırt etmekte zorlanabilir; Trombositlerin RBC olarak sayılması MCV’ yi azaltır, MCHC’ yi artırır.
Hiperozmolarite, RBC şişmesine yol açar, artan MCV ve azalan MCHC ile sonuçlanır. Hipoozmolaritede ise, RBC’ ler büzülerek tam tersi sonuçlar alınır.
Uygun olmayan numune alma, kullanma veya depolama nedeniyle RBC’ lerin şişmesi veya kasılması; sırasıyla artan veya azalan MCV ile sonuçlanır.
EDTA tüpüne yetersiz kan alınması, kanın yoğun miktarda EDTA’ ya maruz kalmasına yol açar; MCV azalır, MCHC artar.
Kedi RBC’ leri, köpek RBC’ lerinden daha küçüktür ve daha düşük MCV’ ye neden olurlar.
Sağlıklı Shiba Inu, Akita, Jindo ve diğer Asya kökenli köpekler daha düşük MCV’ ye sahiptir, Greyhoundlar daha yüksek MCV’ ye sahiptir.
Genç hayvanlar (<3-4 aylık) düşük MCV’ ye sahiptir.
Lütfen dikkat: Makrositik-hipokromik anemi, çoğunlukla büyük ve az hemoglobin içeren çok sayıda olgunlaşmamış dolaşımdaki retikülositlerden kaynaklanır. Tipik olarak akut hemoraji veya hemolizi gösterirler.
Normositik-normokromik anemi, tipik olarak non-rejeneretiftir; kronik hastalık anemisi, eritropoietinin eksikliği (kronik böbrek hastalığı), endokrinopati (hipotiroidizm) veya kemik iliği hastalığı / hasarına bağlı gelişebilir. Genellikle, azalan WBC ve / veya trombosit eşlik eder.
Hipokromazik olan veya olmayan mikrositik anemi, tipik olarak kronik dış kanama (sıklıkla GI kanal) sonucu olarak gelişebilecek demir eksikliğine bağlıdır.
Artan MCHC’ nin en yaygın nedeni hemoliz veya lipemidir.
Hemoglobin (Hgb): Hgb seviyesi, RBC sayısı ve PCV; RBC kitlesi ölçümleridir ve genellikle birlikte artar ve azalır. Hgb, kanın oksijen taşıma kapasitesinin ölçüsüdür, ancak bu ölçüm, PCV veya RBC sayımından daha fazla bilgi sağlamamaktadır. RBC boyutu normal sınırlar içinde ise, Hgb, belirlenen Hct veya PCV’ nin yaklaşık üçte biri olmalıdır.
Artma:
Hemokonsantrasyon
Dalak kasılması
Hipoksi (Kalp ya da akciğer)
Yüksek rakım
Eritropoietin üreten tümorler
Primer eritrositoz
Azalma:
Kronik hastalık anemisi
Eritropoietin eksikliği (kronik böbrek hastalığı)
Kan kaybı (Travma, Neoplazma, Cerrahi müdehale, GI ülserasyon, Parazitizm)
Hemoliz
İmmün aracılı (primer veya sekonder)
RBC parazitleri
Çinko veya bakır toksisitesi
Parçalanma (Tromboz, neoplazma, kalp kurdu)
Yılan zehirlenmesi
Demir eksikliği
Endokrin bozukluklar (Hipotiroidizm)
Kemik iliği hastalığı (üretimin azalması)
İnfeksiyonlar (FeLV, FIV, panlökopeni, parvovirus, Ehrlichia canis)
Zehirin neden olduğu kemik iliği hasarı
Eritroid miyeloproliferatif veya miyelodisplastik hastalıklar
Beslenme eksiklikleri (nadir)
Sonucu etkiyen faktörler:
İatrojenik veya patolojik hemoliz / lipemi artışa neden olabilir.
Uygun olmayan kan örneği alma teknikleri ve bu örneklerin işleme alınması, hemoliz nedeni ile sonuçların artmasına neden olur.
Bazı ırkların Hgb seviyeleri (Greyhound ve Dakhund), ortalamadan daha yüksek olabilir.
Gebe köpeklerde hemoglobin konsantrasyonu azalabilir.
Yenidoğan hayvanlar (<6 aylık) yetişkinlere göre az Hgb konsantrasyonlarına sahiptir.
Kediler köpeklerden daha düşük hemoglobin konsantrasyonlarına sahiptir.
Lütfen dikkat: Plazma hacmindeki değişimler PCV ve Hgb konsantrasyonlarını etkileyeceğinden, yorumlama hastanın hidrasyon durumu ile birlikte yapılmalıdır.
Hemotokrit (Hct): Hücre hacmi (PCV) ve hematokrit (Hct) terimleri eş anlamlı olarak kullanılsa da değerleri farklıdır. PCV, tam kandaki RBC’ lerin yüzdesini temsil eder. Kanla dolu mikrokapiler tüp santrifüj edilir ve RBC’ nin yüksekliği ölçülür. Hct, otomatik hematolojik analizörlerin hesapladığı bir sayıdır. Hematolojik analizörler RBC ve MCV’ yi ölçer ve
Hct%= RBCs × 106 / μL × MCV (fL) / 10 formülü ile Hct hesaplanır.
PCV azalırsa anemi, artarsa polisitemi veya eritrositoz mevcut olduğu anlaşılır. PCV, eritrosit kütlesindeki anormalliğin varlığını belirler, ancak altında yatan nedeni belirleyemez. PCV ölçümü ve otomatik analizör tarafından üretilen Hct’ nin karşılaştırılması ile analizörün kalite kontrolü yapılır. İki yöntem arasında %3-5′ in üzerinde varyasyon varsa yöntemlerden birinde teknik bir sorun olduğu kabul edilir.
Artma:
Hemokonsantrasyon
Dalak kasılması
Hipoksi (Kalp ya da akciğer)
Yüksek rakım
Eritropoietin üreten tümorler
Primer eritrositoz
Azalma:
Kronik hastalık anemisi
Eritropoietin eksikliği (kronik böbrek hastalığı)
Kan kaybı (Travma, Neoplazma, Cerrahi müdehale, GI ülserasyon, Parazitizm)
Hemoliz
İmmün aracılı (primer veya sekonder)
RBC parazitleri
Çinko veya bakır toksisitesi
Parçalanma (Tromboz, neoplazma, kalp kurdu)
Yılan zehirlenmesi
Demir eksikliği
Endokrin bozukluklar (Hipotiroidizm)
Kemik iliği hastalığı (üretimin azalması)
İnfeksiyonlar (FeLV, FIV, panlökopeni, parvovirus, Ehrlichia canis)
Zehirin neden olduğu kemik iliği hasarı
Eritroid miyeloproliferatif veya miyelodisplastik hastalıklar
Beslenme eksiklikleri (nadir)
Sonucu etkiyen faktörler:
MCV ya da RBC sayımında gerçekleşen hatalar Hct’ i de etkiler.
RBC’ lerin aglütinasyonu Hct’ in azalmasına neden olabilir.
Kedilerin trombositleri büyük ve RBC’ leri küçüktür, otomatik analizörler bu hücreleri ayırt etmekte zorlanabilir; Trombositlerin RBC olarak sayılması Hct’ in artmasına neden olur.
EDTA tüpüne yetersiz kan alınması, kanın yoğun miktarda EDTA’ ya maruz kalmasına yol açar.
Kediler köpeklere göre daha düşük PCV’ ye sahiptir.
Bazı köpek ırklarının PCV’ si (Greyhound ve Dakhund) ortalamanın üstünde olabilir.
Yenidoğan hayvanların (<6 aylık) yetişkinlerden daha düşük PCV değerleri bulunur.
Gebe köpeklerde artan plazma hacmi nedeniyle PCV %29-35′ e düşebilir.
Lütfen dikkat: Azalan Hct (PCV) değerlerinin kategorizasyonu;
Köpek: hafif, %30-37; orta, %20-29; şiddetli, %13-19
Kedi: hafif, %20-26; orta, %14-19; şiddetli, %10-13
Plazma hacmindeki değişimler PCV ve Hgb konsantrasyonlarını etkileyeceğinden, yorumlama hastanın hidrasyon durumu ile birlikte yapılmalıdır. Aynı zamanda Hct ve Total Protein (TP)’ in birlikte yorumlanması faydalı olabilir. Hem Hct hem de total proteinin azalması kan kaybını işaret eder, fakat stresli köpeklerde dalak kasılması nedeniyle Hct’ in azalması maskelenebilir. Hem Hct hem de total proteinin artması hemokonsantrasyonu (dehidrasyon) işaret eder.
Lökosit (WBC): Tüm hücre tipleri kemik iliğindeki pluripotential hücreden köken alır. Sitokin ve büyüme faktörlerinin etkisiyle lökosit üretimi artar; infeksiyon, doku hasarı, alerjik reaksiyonlar ve immün aracılı hastalıklar gibi çeşitli koşullarda üretimi tetiklenir. Ayrıca, lenfoma veya lösemide hematopoietik hücreler kontrolsüz çoğalırlar.
WBC’ ler granülosit ve agranülositlere ayrılabilir. Granülositler (Nötrofil, eozinofil ve bazofil) sitoplazmik granüller ve multiloid çekirdeklere sahiptir. Agranülositler, monosit ve lenfositleri içerir. Bu hücreler sitoplazmik granüllerden yoksundur ve genellikle düzensiz yuvarlak, fasulye şekilli çekirdeğe sahiptir.
Endikasyon:
İnflamasyon veya alerjik reaksiyonlar
Hematopoetik neoplazi / lösemi
İmmun sistemin baskılanmasının değerlendirilmesi
İlik fonksiyonunun değerlendirilmesi
Artma:
İnflamasyon / Doku nekrozu
Kortikosteroid etkileri
Hiperadrenokortisizm
Glukokortikoid tedavisi
Strese bağlı endojen kortizol salınımı
Epinefrin etkileri
Akut lenfoblastik / miyeloid-Kronik lenfositik / miyeloid lösemi
Lenfoma
Lökosit adezyon molekülü eksikliği
Azalma:
Aşırı periferik ihtiyaç durumu (Şiddetli inflamasyon ve / veya endotoksemi)
Azalan üretim
Aşırı kansızlık
İmmün aracılı prekursör hücre yıkımı
Akut lösemi
İnfeksiyöz hastalıklar (Parvovirüs, FeLV, FIV, Distemper, Histoplasma capsulatum, Cryptococcus neoformans, Rickettsial hastalıklar)
Sonucu etkiyen faktörler:
Glukokortikoid kullanımı lökositoza neden olabilir.
Lökopeni / pansitopeni ile ilişkili ilaçlar; albendazol, sefalosporinler, kloramfenikol, simetidin, östrojen, griseofulvin, fenobarbital, fenilbutazon, propranolol, sülfonamid ve kemoterapi ilaçları.
WBC sayısı, hiperlipidemi veya kümelenen trombositler tarafından artabilir.
Antikoagülan ile kötü karıştırılmış veya pıhtılaşmış kan kullanımı WBC sayısını azaltır.
Saklama süresinin artması veya uygun olmayan depolama koşulları WBC sayımını etkiler.
Belçikalı Tervuren ve Greyhoundlarda düşük WBC sayımları normaldir.
2 aylıktan küçük bireylerde WBC sayısı yükselebilir. Genç hayvanlar aşılama gibi antijenik uyarılara belirgin bir lenfositoz gösterebilirler. Bu gibi durumlarda klinik belirti görülmez ve zamanla normal aralıklarda sonuç alınır.
WBC sayımı gebelik sırasında hafifçe artabilir.
Lütfen dikkat: WBC sayımındaki anomaliler patolojik bir süreci gösterir, ek testler olmadan spesifik bir tanı sağlanamaz.
İnfeksiyöz, inflamatuvar ve ilaca bağlı değişimler; kalıtsal ve neoplastik vakalardan daha yaygındır.
WBC sayısında ciddi bir azalma kemik iliği yetmezliğine işaret edebilir.
Sürekli WBC sayımı yapılması ve formül lökosit uygulanması prognostik değere sahiptir.
Trombosit (PLT): Trombosit sayısı tayini ile trombosit üretmek üzere kemik iliğinin yeterliliği ile ilgili önemli bilgiler sağlanır ve trombosit tüketimi veya yıkımı gibi sürecin varlığı ortaya konur. Trombosit sayımı genellikle otomatik analizörlerle, hemositometre ile manuel olarak sayılarak veya kan smearleri ile tahmin edilerek yapılır.
Endikasyon:
Birçok hastalık ile ilgili veritabanı oluşturmak üzere
Primer hemostazis bozukluklarını gösteren bulgular (peteşiler, ekimozlar, mukozal kanama, burun kanaması)
Cerrahi müdehale veya organ biyopsi alımından önce
Artma:
İnflamasyon
Demir eksikliği
Neoplazmalar
Cerrahi müdehale / travma
Hiperadrenokortisizm
Splenektomi
Akut megakaryositik lösemi
Diğer miyeloproliferatif bozukluklar
Azalma:
Bağışıklık sistemin yıkımlanması
Trombosit tüketimi
Kanama
İnfeksiyon (Babesia spp., Ehrlichia canis, Anaplasma spp., Histoplasma spp., Rocky Dağı ateşi, Leishmania spp.)
Tromboembolik hastalıklar (DIC)
Hemodilüsyon
Bozulmuş üretim (kemik iliği hastalığı)
Sonucu etkiyen faktörler:
Kemik iliği supresyonu yoluyla trombositopeniye neden olan ilaçlar; kemoterapötik ajanlar, östrojenler (köpeklerde), fenilbutazon, sülfonamidler ve griseofulvin’ dir. Sekonder immün aracılı trombositopeni (IMT)’ ye neden olan ilaçlar; altın tuzları ve sülfonamidlerdir.
Şiddetli lipemi sonucu örnekte lipit damlacıkları mevcutsa PLT yapay olarak artabilir.
Kan ile antikoagülanın uygun olmayan bir oranı sonuçları etkiler.
12 saatten fazla süre bekletilmiş kan örneğinde trombosit yığınları görülür.
Kan örneği alınırken yaşanan problemler, trombositleri aktive eder, pıhtılaşmaya neden olur.
Travma ve / veya uzun süren kan alım süreçleri trombosit kümelenmesini tetikleyebilir.
Greyhoundlarda daha düşük PLT bulunur (80,000–148,000 / μL). Cavalier King Charles Spaniel ırkında da düşük sayımlar elde edilir. Otomatik analizörlerde genellikle bu ırkların bireylerinde bulunan dev trombositler ekarte edilir.
Otterhound (Su Samuru Tazısı) trombopatisi, genişleyen trombosit hacmi ile ilişkilidir.
Gebeliğe bağlı, plazma hacmi genişler, trombosit sayısı azalır.
Lütfen dikkat: Dalak hastalıkları ve neoplaziler ve trombosit sayılarını önemli ölçüde azaltabilir, inflamatuvar bozukluklar ise artırabilir.
Hafif trombositopeni (<100,000 / μL), üretim veya tüketimi etkileyen trombositopeniyi gösterir.
Orta trombositopeni (50,000–100,000 / μL), tüketimi (Hemoraji, tromboz, vaskülit, infeksiyon) göstermektedir.
Ağır trombositopeni (<20,000 / μL) tipik immün aracılı trombositopeni (IMT)’ dir.
Kemik iliği hastalığına bağlı trombositopenide, eş zamanlı olarak diğer sitopeniler de mevcuttur.
Trombosit sayısı >800.000 / μL olduğunda, genellikle trombositin aşırı üretimi veya kemik iliği stimülasyonunun bulunduğunu gösteren anlamlı bir trombositozu işaret eder.
Trombosit kümelerinin varlığında trombosit sayısı anlamlı bir biçimde düşük görülür. Küçük trombosit kümeleri veya fazla sayıda geniş hacimli trombosit mevcutsa, manuel sayım önerilir. Büyük trombosit kümeleri mevcut ise, herhangi bir yöntemle doğru bir sayım mümkün değildir.
Lökosit, eritrosit, hemoglobin, hematokrit, MCV, MCH, MCHC, trombositler
Köpekler
Köpeklerde bilinen 13 kan grubu bulunmaktadır. Bunlar DEA (köpek eritrosit antijen) 1.1,1.2, vs. olarak bilinir. Köpeklerde klinik olarak önemli antikor içeren kan grubu bulunmamaktadır. İlk kan transfüzyonunda transfüzyon reaksiyonunun (hemoliz) gelişmemesinin nedeni budur. Güçlü antijenik potansiyeli olan kan grubu DEA 1.1 ve DEA 1.2’ ye ait testler kullanılmaktadır.
Daha önce kan transfüze edilmemiş bir hayvanda, klinik açıdan anlamlı antikorlar meydana gelmemiştir. DEA 3, 5 ve 7 antikorlarının prevalansı düşüktür ve bu hayvanlarda gecikmeli hafif, akut olmayan transfüzyon reaksiyonları gelişir. DEA 4 köpeklerin çoğunda mevcut olabilir fakat doğal olarak gelişen antikor içermezler. Ancak bir DEA 1.1 negatif hayvana, DEA 1.1 pozitif hayvandan transfüzyon yapılmış ise, bu hayvana tekrar DEA 1.1 pozitif transfüzyon yapılması akut hemolitik reaksiyona neden olabilir.
Daha önce transfüze edilen bir Dalmaçyalının birçok donöre tepki göstermesi ile ek bir kan grubu antijeni (dal) keşfedilmiştir. Bu antijen, çoğu köpekte ortak olarak bulunurken bazı Dalmaçyalılarda eksiktir. Dal negatif bir Dalmaçyalıya ikinci transfüzyonda yalnızca Dal negatif donörden transfüzyon yapılması gereklidir.
Kediler
Kedilerde A, B ve AB kan grupları vardır. En yaygın kan grubu A (%96)’ dır. A grubu Domestik Kısa tüylü kedilerde yaygındır. B kan grubu, ırklara göre yatkınlık gösterir (Devon Rex, Cornish, Birman Kedileri ve British Shorthair). AB kan grubu ise son derece nadirdir. Kedilerde doğal olarak diğer kan gruplarına karşı antikorlar mevcuttur, bu nedenle donör ve alıcının kan grubu, herhangi bir transfüzyon öncesi kontrol edilmelidir. Kan grubu testi üreme öncesinde test edildiğinde, yeni doğanlarda eritroliz gerçekleşme olasılığı azalır. Örn. B kan grubu anneden doğmuş, A (veya AB) kan grubundaki bir yavruda eritroliz oluşma riski çok fazladır. Köpeklerin aksine kediler, eksik olan kan grubuna karşı doğal olarak bulunan alloantikorlara sahiptirler. Tüm B tipi kedilerde doğal anti-A antikorları yüksek seviyede mevcuttur. B tipi kediye, A tipi kediden kan transfüzyonu yapılırsa, hayatı tehdit eden reaksiyonlar gerçekleşir. A tipi kedilerin bir kısmı doğal anti-B antikorları taşır, bu özelliği taşıyan A tipi kediye, B tipi kan verilirse hafif / gecikmeli transfüzyon reaksiyonu gelişir.
Lütfen dikkat: Şiddetli anemi, yanlış negatif sonuçlara neden olabilir, çünkü RBC’ lerin az olması antiseruma yanıt olarak gelişen aglütinasyonun yetersiz olmasına yol açar. Hemolitik anemi gibi otoaglutinasyon problemleri, test sonucunu etkiler, bu örnekler her zaman pozitif görünür.
Kan yayması mikroskobisinde; Haemobartonella spp. (Mycoplasma spp.), Babesia spp., Ehrlichia spp., Cytauxzoon felis, Anaplasma spp. yönünden inceleme yapılır. Direkt patojen tespiti sadece parazitemi veya bakteriyemi aşamasında mümkündür; bu nedenle hastalık şüphesini tamamen ortadan kaldırmak için çoklu testler gerekli olabilir. Kan frotisi örneğinin kılcal damarlardan alınması yararlıdır. Sonucun negatif çıkması parazit infeksiyonun olmadığı anlamına gelmez. Yalnızca paraziteminin bulunmadığı anlamını taşıyabilir. Bknz. Parazitoloji bölümü
Periferal kan yayması ile kan hücre tiplerini etkileyen koşulları kategorize ve / veya identifiye etmek için ve ayrıca bu koşullara yönelik tedavi gören bireyleri izlemede kullanılır. Kan hücrelerinin sayısı, tipleri ve fonksiyon türlerini etkileyebilecek birçok hastalık, bozukluk ve eksiklik vardır. Örn. anemi, neoplazi, kemik iliği bozuklukları ve lösemi. Bknz. Patoloji bölümü
Ekstrinsik pıhtılaşma bozuklukları şüphesine yönelik tarama testidir. PT sonucu, faktör VII’ nin aktivasyonu ile pıhtılaşma sürecinin başladığı süresidir.
Endikasyon:
Koagülasyon faktörü (Faktör VII) eksiklikleri (kalıtsal / edinilmiş) taraması,
K vitamini antagonisti zehirlenmesi, K vitamini yetersizliği,
Hepatopati, Kolestatik hastalık,
DIC tanısı ve takibi,
Koumadin tedavisini izlemek
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoliz ve lipemi
Geçerli sonuçların alınmasında kanın sitrat ile oranı (9 kısım: 1 kısım) kritik öneme sahiptir
Koumadin, Antikoagülant ilaç veya rodentisitler PT’ yi uzatabilir
Heparin, EDTA, düz cam tüp, serum-ayırıcı veya pıhtı aktivatörü içeren tüplere kan alınması
Yüksek veya düşük Hct, yetersiz kan alınması, sitratın fazla ya da yetersiz kullanılması
Damara girme tekniğinde yaşanan problemler nedeni ile oluşan ex vivo faktör aktivasyonu
Kalıcı kateterle alınan örneklerde heparin kontaminasyonu
Herediter faktör VII eksikliği; Beagle, Alaska Kurdu, Alaska Klee Kai, İskoç Geyik Tazısı ve domestik kısa tüylü kedilerde otozomal bir özellik olarak rapor edilmiştir.
Lütfen dikkat: Erken dönem K vitamini eksikliğinde aPTT’ den önce PT süresi uzar. K vitamini eksikliğinin neden olduğu aktif kanamalı köpek ve kedilerde tipik olarak uzun süreli aPTT ve PT bulunur. Trombin zamanı ve fibrinojen, K vitamini eksikliğine karşı duyarsızdır.
aPTT, PT ve Trombin zamanı (düşük fibrinojen ile birlikte), sıklıkla şiddetli karaciğer yetmezliği veya hemorajik dissemine intravasküler koagülasyon (DIC) ile uzar.
Kalıtsal faktör VII eksikliği olan köpek ve kedilerde uzamış PT, fakat normal aPTT bulunur.
Endikasyon:
Anemik hayvanlarda kemik iliğinin rejeneratif yeteneğini belirlemek
Kan yaymasında, restikülositler eritrositlerden daha büyüktür, hem eozinofilik hemoglobin ve dağılmış bazofilik ribozomları içerdiği için polikromatofilik olarak ifade edilir. Polikromatofil ve retikülosit terimleri eş anlamlıdır ve artan retikülosit sayısı retikülositoz olarak adlandırılır.
Köpek ve kedilerin retikülosit sayısının artması, en az 3-4 hafta öncesinde başlayan anemiye karşı aktif bir rejeneratif yanıtı gösterir. Sonuç olarak daha az hemoglobin içeren, daha büyük ve olgunlaşmamış eritrositlerin salınması nedeniyle makrositik ve hipokromik anemi gelişir. Retikülositlerin yokluğu, aneminin azalan eritrosit üretimine bağlı olduğunu düşündürür. Bununla birlikte, kemik iliğinin anemiye cevap vermesi için 3-4 gün gereklidir, akut hemoraji veya hemolizden hemen sonra retikülositler görülmeyebilir.
Tek başına retikülosit yüzdesinin yorumlanması önerilmez, çünkü anemi derecesi belirlenemez, olgunlaşmış eritrositlerin azalması nedeniyle yükselir. Tüm türlerin retikülosit olgunlaşma süreleri bilinmediği için, retikülosit yorumlamalarına daima şüphe ile yaklaşılmalıdır.
Artma:
Akut kan kaybı
Travma
Neoplazmalar
Cerrahi müdehale
GI ülserasyonu
Hemostazis defektleri
Hemoliz
İmmün aracılı (primer / sekonder)
Kan parazitleri
Oksitleyiciler (örn. Asetaminofen, soğan)
Çinko veya bakır toksisitesi
Parçalanma (örn. DIC, neoplazma, kalp kurdu)
Yılan zehirlenmesi
Azalma:
Kemik iliğinin yanıt vermeden önce akut hemoraji veya hemoliz (<1–2 gün)
Kronik hastalık anemisi
Eritropoietin eksikliği (kronik böbrek hastalığı)
Endokrinopatil (örn. Hipotiroidizm)
Demir eksikliği (sekonder olarak kronik eksternal hemoraji ve mikrositer)
Kemik iliği hastalıkları (üretimin azalması)
İnfeksiyonlar (örn. FeLV, FIV, panlökopeni, parvovirus, Ehrlichia canis)
Zehir kaynaklı kemik iliği hasarı
Saf RBC aplazisi
Eritroid miyeloproliferatif veya miyelodisplastik hastalıklar
Beslenme eksiklikleri (nadir)
Sonucu etkiyen faktörler:
Çoğu mikoplazma etken veya büyük miktarda leke çökeltisi varlığı, retikülositlerin algılanmasını zorlaştırabilir.
Sağlıklı kedilerin dolaşımında çok sayıda retikülosit bulunabilir.
Köpeklerin kedilere göre daha fazla retikülosit cevabı vardır.
Lütfen dikkat: Altta yatan nedenin bulunamaması halinde; kronik non-rejeneratif, normositik, normokromik anemi vakalarında kemik iliği aspirasyonu ve biyopsisi, Demir eksikliği anemisi göz önüne alınarak demir analizleri, Kan kaybı kaynağını aramak için dışkıda gizli kan testi, İmmun aracılı hemolitik anemi tanısı için Coombs testi ek olarak yapılmalıdır.
Endikasyon: Koagulopati değerlendirilmesi için tarama testi, Vücut boşlukları, eklemler veya cilt altı dokularında kanama, Travma veya ameliyat sonrası kanamanın uzaması, Antikoagülant geçmişi [protrombin zamanı (PT) ile birlikte], Ameliyat öncesi değerlendirme, Karaciğer hastalığı, neoplazi veya DIC’ de olası koagülopatinin değerlendirilmesi, Fibrinojen eksikliği şüphesi ya da rahatsızlıkları, Fibrinojen üretimi, Heparin tedavisi izleme.
Faktör VII dışındaki faktörlerin değerlendirilmesine yarar. Kalıtsal veya edinilmiş pıhtılaşma bozuklukları için tarama testidir. Genellikle ön tanı elde edilebilir. Hasta stabilize edildikten sonra, daha hassas testlerle spesifik hastalık tanısı koymak üzere faktör eksikliğini daha ayrıntılı olarak tanımlamak için faktör analizleri yapılmalıdır.
Sonucu etkiyen faktörler:
Heparin kullanımı sonuçları değiştirir.
<10,000 trombosit sayısı, pıhtı oluşumunu geciktirir.
Lütfen dikkat: Bazı kedilerde XII faktörü eksikliği, uzayan trombin zamanına neden olur, ancak klinik bulgulara neden olmaz. Normal trombin zamanı olan hastada koagülopati şüphesi varsa faktör analizi için diğer testler düşünülmelidir.
Von Willebrand faktörü (vWF), trombosit kümelenmesi ve kılcal damar kanama kontrolünde rol alan adezif bir glikoproteinidir. Ayrıca faktör VIII için taşıyıcı protein olarak görev alır, böylece trombosit oluşumu ve aktivasyonunu sağlar. Kalıtsal vWF eksikliği köpeklerde yaygın bir kanama bozukluğudur, kedilerde nadir olarak görülür.
Endikasyon:
Kalıtsal Von Willebrand faktör eksikliğini teşhis etmek
vWF eksikliği olan hastalarda tedavinin etkinliğini belirlemek
Bazı ırklarda tarama yapılması tavsiye edilir; İskoç Teriyeri, Hollanda Kooikerhondje, Bernese dağ köpeği, Dobermann Pinscher, Dakhund, Minyatür Pinscher, Schnauzer, King Charles Spaniel.
vWF eksikliğinin tipik bulguları; mukozal hemoraji (epistaksis, dişeti kanaması, GI kanama) ve uzayan travma veya cerrahi sonrası kanamadır.
Artma: Sistemik inflamatuvar sendromlar (vWF bir akut faz proteinidir) ve gebelikte yüksek değerler elde edilebilir.
Azalma: Endokrinopati (hipotiroidizm), immün aracılı hastalıklar, azalan sentez veya artan vWF klerensi ile ilişkili kardiyak kapak defektleri gibi vakalarda düşük değerler elde edilebilir.
Anaplasma spp.’ e yönelik antikorları kalitatif olarak tespit eden immünokromatografik hızlı test kitleri mevcuttur. Örnekte yeterli miktarda antikor mevcutsa, pozitif reaksiyon gözle görülür. Antikor belirlemede hassasiyeti düşüktür, yanlış sonuçlar alınması olasıdır. Ehrlichia türleri ile çapraz reaksiyon görülme olasılığı mevcuttur. Diğer hızlı test kitlerinde olduğu gibi kesin bir klinik tanı aracı değildir, tüm klinik ve laboratuvar bulguları ile birlikte değerlendirilmelidir. İnfekte köpekler, hastalığın klinik bulguları ilk ortaya çıktığı dönemde seronegatif olabilir ve yaklaşık 2 hafta içinde tekrar serolojik testin yapılması gerekebilir. A. phagocytophilum antikorları hem sağlıklı hem de klinik hasta köpeklerde tespit edilebilir ve bu nedenle pozitif test sonuçları klinik hastalığı kanıtlamamaktadır.
Borrelia burgdorferi’ ye yönelik antikorları kalitatif olarak tespit eden immünokromatografik hızlı test kitleri mevcuttur. Eğer örnekte yeterli miktarda antikor mevcutsa pozitif reaksiyon gözle görülür. Antikor tespitinde hassasiyeti düşüktür, yanlış sonuçlar alınması olasıdır. Hastalık tanısınun onaylanmasında diğer serolojik testler gereklidir.
E. canis’ e yönelik antikorları kalitatif olarak tespit eden immünokromatografik hızlı test kitleri mevcuttur. Örnekte yeterli miktarda antikor mevcutsa, pozitif reaksiyon gözle görülür. Antikor belirlemede hassasiyeti düşüktür, yanlış sonuçlar alınması olasıdır. Hastalık tanısının onaylanmasında diğer klinik testler gereklidir. Diğer Ehrlichia türleri ile çapraz reaksiyon görülme olasılığı mevcuttur. Belirli bir titrenin üzerinde pozitif değer alınmasının anlamlı olmasından dolayı IFA ya da ELISA gibi yöntemlerin uygulanması tavsiye edilir.
Genç hayvanlarda fazlaca rastlanır. Trofozoitleri ince bağırsak mukozasında bulunur. 3-10 günde kistleri dışkı ile atılmaya başlar. Trofozoitleri çevrede birkaç hafta yaşayabilir. Bulaşma doğrudan temas yoluyla veya kontamine materyallerin feko-oral yolla alınması ile gerçekleşir. Özellikle kronik infeksiyon aşamasında, Giardia kistleri aralıklı olarak atıldığından 3-5 gün boyunca toplanan örneklerin gün aşırı olarak incelenmesinde fayda vardır.
Köpek ve kedilerde Giardia antijeni saptayan hızlı teşhis kiti mevcuttur. Bilinmeyen bazı nedenlerle, tedaviden sonra klinik olarak normal hayvanlar Giardia Antijen Hızlı Testi’ nde pozitif olarak kalmaktadır. Dışkının tuzlu sıvıda flotasyon yöntemi ile kombine uygulanması semptomatik hayvanların teşhisinde faydalıdır.
Hızlı test kitleri ile yapılan dışkıda Parvovirus antijen testinde yanlış sonuçlar olasıdır. Tüm hızlı test kitlerinde olduğu gibi, kesin klinik tanı, ancak klinik ve diğer laboratuvar bulguları ile birlikte değerlendirdikten sonra yapılabilir.
Transizyonel hücre karsinomu (TCC) köpeklerin alt üriner sisteminde sıklıkla rastlanan malign tümörlerindendir. Sonraki aşamalarında bölgesel lenf düğümlerine ve diğer organlara metastaz yapma özelliğindedir. V-BTA aglütinasyon testi (duyarlılık %90, özgüllük %78) tümör ile ilişkili idrar protein komplekslerini belirlemektedir.
Lütfen dikkat: Aşağıdaki nedenlerle yanlış pozitif sonuçların mümkün olduğunu unutmayınız:
hematüri
Şiddetli proteinüri
Şiddetli glikozüri
piyüri
Glomerülonefrit, Diyabet, Hiperadrenokortisizm, Meme septal pannikülit, Diş hastalığı vakalarında da pozitiflikler görülebilir.
Örnek stabilitesi: 48 saat (idrar örneğinin bu süre içinde laboratuvara ulaştırılamayacağı durumlarda, örneği dondurulmuş olarak gönderiniz)
Bknz. Mikrobiyoloji bölümü
***ÖNEMLİ: İdrar örneğinin steril olduğundan emin olunuz.
Endikasyon:
Üriner sistem taşlarının bileşiminin belirlemede kullanılır
Sonuçlar:
Fiziksel ve Kimyasal Analiz (Amonyum, Magnezyum, Fosfat, Kalsiyum, Okzalat, Karbonat, Sistin Ürik Asit) şeklindedir.
Yorumlamada yardımcı kriterler:
Magnezyum veya amonyum fosfat taşları (Strüvit) sağlıklı köpek ve kedilerin alkali idrar örneklerinde görülebilir. pH, dansiteye ve örnek depolanmasına bağlı değişkenlik gösterebilir. Alkali idrar, üreaz üreten bakteri infeksiyonları ile ilşkilidir.
Sistin taşı, sistin atılımının kalıtsal olarak fazla olmasıyla ilişkilidir. Sağlıklı hayvan idrarında bulunmaz. Asitleşen idrarda, tübüler emilim defekti nedeniyle Bull Mastiff, İngiliz Bulldog, Dachshund, Chihuahua’ da görülür.
Kalsiyum oksalat veya kalsiyum fosfat taşları, gıda ile alınan kalsiyumun normalden daha fazla absorbe edilmesine neden olan kalıtsal bir eğilimden dolayı, yüksek kalsiyum veya oksalat içerikli diyetle beslenme, besin emilimi dengesizliği (bağırsak hastalığı veya bağırsak ameliyatı gibi faktörler), yüksek seviyede paratiroid hormonu (primer hiperparatiroidizm), Metabolik bozukluklar (metabolik asidoz) nedeni ile gelişebilir.
Ürik Asit taşı, asitleşen idrarda gelişir; ürik asit metabolizması bozuklukları, gut hastalığı, karaciğer hastalığı, portosistemik şant gibi koşullarda oluşması muhtemeldir. Dalmaçyalılarda metabolik defekt nedeniyle gelişimi yaygındır.
Bazı taşlar, aşırı kimyasal ve / veya konsantre idrar varlığında gelişebilir, dehidrasyon vb.
Lökosit, eritrosit, bakteri – maya hücreleri, kristal – silendir oluşumları, böbrek epitel hücreleri.
Eritrositler böbrekler, üreterler, mesane, idrar yolu veya genital bölge kaynaklı olarak idrarda görülebilir. Nötrofiller idrarda bulunan yaygın lökositlerdir, ancak makrofajlar veya lenfositler de bulunabilir. Epitelyal hücreler renal tübüler hücreler, geçiş hücreleri ve skuamöz hücrelerdir. Neoplastik hücrelerin tespit edilmesi amacıyla idrar sitolojisi talep edilmelidir. Kristal oluşumu, idrar pH’ ı, dansitesi ve kristalojenik maddelerin varlığına bağlıdır. Diyet ve bazı ilaçlar da kristal oluşumunu etkileyebilir. Kristallerin varlığı artan ürolityazis riskine işaret eder.
Endikasyon:
Rutin bir idrar tahlili
Nefrotoksik maddeye maruz kalan hayvanlar için genel tarama
Strangüri veya pollaküri
İdrar sedimenti genellikle inaktiftir, birkaç hücre oluşumunu içerir, fakat idrar toplama yöntemine bağlı olarak bazı hücreler veya belirli kristal türleri görülebilir. Sağlıklı köpek veya kedi idrarı aşağıdaki bileşenleri içerebilir:
- WBC’ler: <2–5
- RBC’ler: <2–5
- Epitel hücreleri: <2
- Kristaller: Sağlıklı hayvanlarda amorf fosfat, bilirubin (köpeklerde), kalsiyum oksalat dihidrat, kalsiyum fosfat ve strüvit yaygındır. Amonyum biürat, sodyum ürat ve ürik asit kristalleri bazen sağlıklı hayvan idrarında görülebilir.
- Bakteriler: genellikle yoktur. Genital kontaminasyon, yüzeylerden alınan örnekler nedeni ile az sayıda bakteri görülebilir.
Sonucu etkiyen faktörler:
– Asitleştirici veya alkalinize edici maddeler kristal oluşumunu ve bileşimini değiştirebilir.
– Sülfadiazin, ampisilin, allopurinol ve radyoopak kontrast ajanlar kristal oluşumu ile ilişkilidir.
– Birkaç saat beklemiş, düşük dansiteli veya alkali idrar örneklerinde özellikle RBC’ler olmak üzere bazı hücreler lize olabilir.
– Yüksek dansiteli idrarda RBC’ lerin kenarları tırtıklı görülür, bu durum tanımlamayı zorlaştırır.
– Doğal yollar ile alınmış idrarda daha fazla hücre bulunur, bakteriyel kontaminasyon görülebilir. Kateterizasyon ile alınan örnekler daha fazla RBC veya epitel hücresi içerebilir. Sistosentez ile alınan örnekler en az kontaminasyon riskine sahiptir.
– Örneğin dondurulması genellikle kristal oluşumunu arttırır.
– Kedilerde lipid damlacıkları yaygındır ve bunların herhangi bir klinik önemi yoktur.
– Sistin kristal oluşumu (sistinüri), köpeklerde daha sık görülür (özellikle Dakhund, Newfoundland, İngiliz Bulldog, İskoç Geyik Tazısı, İngiliz Mastifi ve İskoç Teriyer), kedilerde nadiren görülür.
– Dalmaçyalılarda ve İngiliz Bulldog’ larda ürik asit ve amonyum biürat kristalleri yaygındır.
– Sperm sadece kısırlaştırılmamış erkeklerde veya yakın zamanda çiftleşmiş dişilerde görülür.
Lütfen dikkat: İdrarın uzun süre beklemesi hücrelerde değişikliklere ve bakterilerin çoğalmasına yol açar. Örnek laboratuvara ulaştırılma süresine kadar buzdolabında muhafaza edilmelidir. Dondurma etkisi ile normal idrarda bulunmayan kristal oluşumu gelişebileceği unutulmamalıdır.
İdrar sedimenti sonuçlarının normal aralıklarda olması idrar yolu hastalıklarını ekarte etmez.
İdrar pH’ı, mevcut kristallerin türünü etkileyebilir, dansite idrar sedimentini etkileyebilir.
Kristallerin varlığı mutlaka ürolit varlığını göstermez, ancak yüksek kristal konsantrasyonları hayvanın ürolit oluşumuna yatkın olmasına neden olabilir. Klinik belirtiler ve hematüri ürolit tanısında yardımcı olabilir.
Bakterilerin tanımlanması zordur: Küçük parçacık hareketleri bakteri görünümünü andırır. Kesin bir bilgi ancak bakteri kültürü ile elde edilir.
Piyürinin olmaması veya bakterileri tespitinde yaşanan başarısızlıklar, gizli idrar yolu infeksiyonunu ekarte etmeza. Özellikle diyabet mellitus ve hiperadrenokortisizm vakalarında seyreltilmiş idrar nedeni ile bu problemlerle karşılaşılabilir.
|
|
Artma: köpek >1,030 / kedi >1,035 | Lökosit sayımı |
Hipovolemi | Artma: Lökositoz |
Glikoz veya protein içeriğinde belirgin artış | İdrar yolu inflamasyonu |
Azalma: köpek <1,030 / kedi <1,035 | İdrar yolu infeksiyonu |
Erken renal yetmezlik | (Lökosit yokluğu idrar yolu infeksiyonunu ekarte etmez) |
Diyabetes mellitus |
|
Hiperadrenokortisizm |
|
Böbrek yetmezliği | Pozitif: Glikozüri |
Hiperadrenokortisizm | Diyabetes mellitus |
Steroid tedavisi | Stres hiperglisemisi (kedilerde) |
Hiperkalsemi | Renal tübüler hastalık: idiyopatik |
Piyometra | Fanconi sendromu |
Piyelonefrit | Primer renal glikozüri |
Renal post-tıkanıklık | Aminoglikozid |
Hipertiroidi | Hiperadrenokortisizm |
Sıvı tedavisi |
|
Karaciğer hastalığı |
|
Sentral-Nefrojenik diyabetes insipidus | Pozitif: Ketonüri |
| Diyabetes mellitus |
| Genç hayvanlarda |
Artma: Alkaliüri | Açlık |
Üreaz içeren bakteri varlığı |
|
Bekletilmiş örnek |
|
Geçici olarak besleme sonrası-tokluk | Artma: Bilirubinüri |
Renal tübüler asidoz | Hemolitik anemi |
Metabolik alkaloz | Hepatobiliyer hastalık (özellikle kedilerde) |
Bitkisel protein açısından zengin diyet | Not: C Vitamini, güneş ışığına maruz kalma ve konsantre idrar örneği yanlış pozitiflik verebilir |
Azalma: Asidüri |
|
Asitleştirici diyet |
|
Metabolik asidoz | Artma: Hiperbilirubinemi |
Hipokloremik metabolik alkaloz (kusma) | Miyoglobinüri (kas hasarı) |
Hipokalemi | Negatif: safra yolları tıkanıklığı |
Hücreler | Referans aralıkları | Etiyoloji |
---|---|---|
Eritrositler (hematüri) | <2–5 | Normal |
>5 |
| |
Renal | Glomerulus veya tübüller kaynaklı kanama veya vasküler hasar, taş, renal ven trombozu, vasküler displazi, travma, infarktüs, inflamasyon veya infeksiyon | |
Alt idrar yolu | Akut veya kronik infeksiyon, taş, neoplazi veya hemorajik sistitis | |
Genital sistem | Kızgınlıktaki hayvanlarda | |
İatrojenik | Sistosentez veya kateterizasyon kaynaklı damar hasarı | |
Koagülopati | Trombositopeni, trombositopati, von Willebrand, kalıtsal veya edinsel koagülopati | |
Lökositler (piyüri) | <2–5 | Normal |
>5 |
| |
Renal | İnfeksiyöz olmayan nedenler: piyelonefrit, ürolitiyazis, neoplazi veya nekroz. İnfeksiyöz nedenler: piyelonefrit, bakteri, mantar veya parazit | |
Alt idrar yolu | Akut veya kronik sistit (infeksiyöz veya infeksiyöz olmayan), taş, neoplazi | |
Genital | Prostat, prepus veya vajina kaynaklı kontaminasyon | |
Epitel hücreler |
|
|
Skuamöz epitel hücreler | Doğal yollarla veya kateterizasyonla alınan örneklerde önemsizdir | |
Transizyonel (geçiş) hücreler | ||
<2 | Normal veya örnek toplama yöntemine bağlı | |
>5 | İnflamasyon, infeksiyon veya irritasyona bağlı sekonder hiperplazi veya siklofosfamid uygulaması | |
| Neoplastik hücreler | Transizyonel hücre karsinomu hücreleri; teşhis için V-BTA ve idrar sitolojisi önerilir. |
|
|
|
Kristaller (kristalüri) | Kristal türü ve tipik koşullar | Etiyoloji |
| İdrar pH; asidik / nötr | |
Amorf ürat | Sodyum, potasyum, magnezyum veya kalsiyum ürat tuzlarının çökeltileridir; sağlıklı Dalmaçyalı ve İngiliz Bulldog’ da normal olarak; karaciğer hastalığı veya portal vasküler anomalilerde görülür. | |
Bilirubin | Sağlıklı köpeklerde görülebilir; bilirubinemi veya anormal bilirubin metabolizması olan köpeklerde yaygındır; kedilerde nadirdir. | |
Kalsiyum oksalat monohidrat | Etilen glikol toksikozunda yaygın olarak görülür | |
Kalsiyum oksalat dihidrat | Sağlıklı köpek ve kedilerde, çoğunlukla kalsiyum oksalat kaynaklı ürolitli hayvanlarda, bazı etilen glikol toksikozlarında görülür. | |
Sistin | Nadirdir; sistinin renal filtrattan emilmesi ile ilişkili konjenital renal tübüler defekt nedeni ile görülür. | |
Ürik asit | Dalmaçyalı ve İngiliz Bulldog’ da normal olarak; karaciğer hastalığı veya portal vasküler anomalilerde görülür. | |
| İdrar pH; alkali / nötr | |
Amonyum ürat (biürat) | Portosistemik şant, hiperamonyemi ile ilişkili karaciğer hastalıkları; sağlıklı hayvanlarda nadiren; Dalmaçyalı ve İngiliz Bulldog’ larında yaygın olarak görülebilir. | |
Amorf fosfat | Amorf ürata benzeyen amorf kalsiyum fosfat formları sağlıklı köpek ve kedilerde görülebilir. | |
Kalsiyum fosfat | Sağlıklı köpeklerde, kalıcı alkali idrarda veya kalsiyum fosfat üroliti bulunan köpeklerde görülür. | |
Struvit (üçlü fosfat) | Alkali idrarı bulunan kedi ve köpeklerde yaygın olarak görülür; magnezyum, amonyum ve fosfordan oluşur. | |
| ||
Bakteri (bakteriüri) | İdrar yolu infeksiyonu, genital infeksiyon, beklemiş örnek veya kontaminasyon nedeni ile görülür. | |
Diğer organizmalar | Maya | Genellikle Candida spp. |
Mantar (hifa) | Blastomyces spp., Cryptococcus spp. veya Aspergillus spp. (Alman Çoban Köpeklerinde sistemik infeksiyon olabilir) | |
Nematod | Dioctophyma renale veya Capillaria plica | |
Mikrofilarya | Şiddetli hematüri ile birlikte görülür | |
Lipidler | Klinik değeri yoktur; kedilerde yaygındır | |
Mukus | Üretral irritasyon veya genital sekresyonlar nedeniyle görülebilir. | |
Kontaminantlar | Polenler | Bazı durumlarda idrar çökeltisinde bulunurlar, anlamlı değildir, ancak diğer bileşenlerle potansiyel olarak karışma ihtimali vardır. |
Sperm | ||
Eldiven tozu | ||
Lifler |
Cushing Sendromlu hayvanlarda yüksek kortizol düzeyi ve yüksek kortizol atılımı görülür. Test duyarlı bir test olup (%95-99) ve Cushing Sendromunu ekarte etmek için uygundur. Fakat düşük özgüllüğe sahiptir (diyabetes mellitus / insipidus, piyometra, hiperkalsemi, böbrek ve karaciğer hastalığı, vs. durumlarda da artabilir). Bu nedenle daha fazla fonksiyon testi ile teyit edilmelidir. İdrar örneği daima stressiz bir ortamda (tercihen ev ortamında) alınmalıdır.
Test yöntemi:
1. Gün: İlk örnek için sabah idrarı alınır
2. Gün: İkinci örnek için 2. sabah idrarı alınır
Yorumlama:
Oran <30 ise normal [kortizol] ÷ [kreatinin]
Oran >30 ise hiperadrenokortisizm şüphesi
Hesaplama: (kortizol [nmol / l] ÷ kreatinin [µmol / l]) x 1000
Kortizol → µg / dl x 27,6 = nmol / l
Kreatinin → mg / dl x 88,4 = µmol / l
İdrarda Kreatinin: Kreatinin kas ve karaciğerde üretilerek, glomerulus tarafından filtre edilir ve emilimi gerçekleşmez. Glomerüler filtrasyon hızı (GFR) azalması, idrarda kreatinin değerini artırır. Konsantrasyonu, böbrek dışı faktörlerden daha az etkilenir; GFR’ nin belirlenmesi için üreden daha güvenilir bir göstergedir.
İdrar protein / kreatinin oranı, böbrek hastalıklarının neden olduğu proteinürinin değerlendirilmesi amacıyla kullanılan bir parametredir. Günlük kreatinin atılımı çoğunlukla kas kütlesine bağlıdır ve nispeten sabittir. Sağlıklı hayvanın idrarı çok az oranda protein içerebilir. Düşük değerler normal olarak kabul edilir.
Oran glomerüler lezyonu bulunan hastalarda yüksek olma eğilimindedir. Aktif inflamasyon veya makroskopik hemoraji mevcutsa oran ölçümü önerilmez.
Normal değerler; Köpek: <0,5 / Kedi: <0,4
Endikasyon:
Proteinürinin şiddetini değerlendirmek (inflamasyon, hemoraji, bakteriyel infeksiyon haricinde)
Akut ve kronik böbrek hastalığının prognozunu ve ilerleyişini değerlendirmek
Proteinüri azaltıcı tedavinin izlenmesi
Böbrek hastalıkları açısından geriatrik hastaların taraması
Glomerüler hastalıklar ile komplike hale gelen kronik hastalık varlığında
Sonucu etkiyen faktörler:
D-penisilamin, metimazol, kaptopril, piritioksin, gentamisin, aminoglikozitler, ampisilin, sefalosporinler, rifampin, sülfonamidler, allopurinol veya bisfosfonatlar, glukokortikoid, prednizon uygulamaları saptanan protein seviyesini artırabilir.
Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri proteinüri potansiyelini azaltabilir.
Bilirubin, lipid ve asetoasetat kreatinin ölçümünü azaltabilir; glikoz ise artırabilir.
Şiddetli damar içi hemoliz veya rabdomiyoliz idrar proteinini artırabilir.
Yüksek proteinli diyet glomerüler hastalığı olan hastalarda protein atılımını artırabilir.
Aktif inflamasyon ve makroskopik hematüri proteini artırır.
Ürogenital kontaminasyon ve sistosentez ile alınan idrar örneklerinde protein artışı görülebilir.
Köpek yavrularında geçici hafif artışlar görülebilir. Benzer durum kedilerde bildirilmemiştir.
Protein ve kreatinin seviyeleri idrar hacmindeki değişikliklerden aynı oranda etkilenir; fakat birbirine oranları etkilenmez.
Lütfen dikkat: İnaktif sediment, normal / azalan serum protein, sürekli yüksek idrar protein / kreatinin oranı, böbrek hastalığını gösterir. Hafif dereceli yükselmiş oran anlamlı olmayabilir.
2–4 hafta arayla 3 veya daha fazla ardışık ölçümde 0,5–2 (köpek) veya 0,4–1 (kedi) oranları elde edilirse kalıcı proteinüri düşünülmelidir.
Yükselen protein / kreatinin oranı, böbrek hastalığının saptanmasında serum kreatinin ölçümünden daha duyarlı olabilir.
Artma:
Postrenal
Sistit: bakteriyel, mikotik (Aspergillus, Candida spp.) veya toksik (siklofosfamid), idiyopatik
Hemoraji: travma veya koagülopati
Neoplazi: transizyonel hücre karsinomu
Piyelitis
Üreteritis
Ürolitiyazis
Doğal yollar ile idrar örneği alınmışsa, genital sistem içeriği (normal sekresyonlar, inflamasyon, neoplazi) göz önünde bulundurulmalıdır.
Renal
Glomerüler
Glomerülonefrit: membranöz, mezangioproliferatif veya membranoproliferatif
İmmün aracılı: idiyopatik, neoplazi (lenfoma, mastositoz, lösemi, primer eritrositoz), bakteriyel (piyoderma, piyometra, septisemi, brusellozis, borreliyozis), riketsiyal (erlişiyozis), paraziter (dirofilaryozis, leişmanyazis, babesiyozis, tripanosomiyazis), pankreatit, viral (FeLV, FIP) veya otoimmün hastalıklar (sistemik lupus eritematozus)
Endokrin: hiperarenokortisizm
İnfeksiyöz: Canine hepatitis
Greyhound’ ların kutanöz ve renal glomerüler vaskülopatisi
İaçlar: Dobermann Pinscher ırkı için sülfadiazin kullanımı
Amiloidozis: kronik inflamatuvar hastalıklar, plazma hücresi miyelomu veya kalıtsal
Glomerüloskleroz: diyabetes mellitus, sistemik hipertansiyon, glomerüler hastalıkların son evreleri, idiyopatik
Kalıtsal glomerülopati
Tubülointerstisyel
Akut veya kronik tubülointerstisyel nefrit: Leptospirozis, Canine hepatitis, FIP veya fungal
Tübüler nekroz: hipoksi, ilaçlar (aminoglikozitler) veya etilen glikol
Piyelonefrit
Neoplazi: lenfoma veya renal karsinom
Tübüler hasar: Fanconi sendromu; edinilmiş / kalıtsal
Dioctophyma renale infeksiyonu
Diğer
Hipertiroidizm (kedilerde)
Hipertansiyon
Fonksiyonel
Egzersiz
Aşırı sıcak veya aşırı soğuk
Ateş
Nöbet
Venöz tıkanıklık
Prerenal
İntravasküler hemoliz: immün aracılı hemolitik hastalık, çinko toksisitesi, babesiozis veya hipotonik sıvı uygulamaları
Neoplazi: plazma hücreli miyelom, B hücreli lenfoma veya lösemi
Rabdomiyoliz
Görünüm, Renk, pH, Dansite, Keton cisimleri, Glikoz, Albümin, Bilirubin, Ürobilinojen, Nitrit, İdrar sedimenti testlerini içerir.
Endikasyon:
Böbrek fonksiyonunun değerlendirmesi:
Çözünen maddelerin konsantrasyonu;
Elektrolit, protein ve glikozun filtrelenmesi;
Asit baz dengesizliği yanıtı.
İdrar veya genital bölgede kanama
İnflamasyon
İnfeksiyon
Neoplazi
Sistemik bozuklukların veya hastalıkların değerlendirilmesi
Sonucu etkiyen faktörler:
İdrar, kapağı kapatılmış ve kontaminantlardan arınmış temiz ve kuru bir kaba alınmalıdır.
Örneğin labaratuvara ulaşmasında gecikme yaşanacaksa örnek buzdolabında saklanmalıdır. Fakat soğutma, bazı sonuçları değiştirebilir (örneğin, artan kristal oluşumu).
İdrarı dondurulmamalıdır, çünkü idrar sedimenti gibi testlerin sonuçları etkilenmektedir.
Taze idrar nispeten açık, sarı ve hafif bir kokuya sahip olmalıdır. Kısırlaştırılmamaış erkek kedilerin güçlü bir idrar kokusu olabilir.
Normal idrar 6,0 ile 7,5 arasında bir pH’a sahip olmalı ve protein, keton, kan, bilirubin ve glikoz içermemelidir. İdrar sedimenti birkaç hücre ve kristal içerebilir.
Albumin (idrarda)
Albüminüri, özellikle diyabetes mellitus ve hipertansiyonu olan insanlarda görülen nefropatinin erken dönem göstergesidir. Köpeklerde progresif renal hastalıkların erken dönemdeki göstergesi olduğu ve hastalığın ilerlemesi ile ilişkili olarak idrar albümin düzeyinin arttığı belirlenmiştir. Kedilerde ise benzer ilişkiler görülmemiştir. Albuminüri, glomerüler hasar geliştiğinde görülür. Glomerüler hasarlar çeşitli infeksiyöz, inflamatuvar veya neoplastik nedenlerden kaynaklanabilir.
Endikasyon:
Erken dönem böbrek hastalığı veya gizli sistemik hastalıkların saptanması
Genetik böbrek hastalıklarına yönelik taramalar
Glomerüler hasar riskini arttıran sistemik hastalıkların tanısı
Önceden tespit edilen albuminüri vakalarının prognozunu değerlendirmek
Artma:
Renal
Fizyolojik / Fonksiyonel proteinüri
Glomerüler hasar
Glomerüler kapiller hipertansiyon / Değişen glomerüler permeabilite
İnfeksiyöz / İnflamatuvar / Neoplastik hastalıklar
Diyabetes mellitus
Hiperadrenokortisizm (Glukokortikoid fazlalığı / glukokortikoid uygulaması)
Hipertansiyon
Hipertiroidizm
Postrenal
İdrar yolu infeksiyonu
İdrar yolu hemorajisi
Sonucu etkiyen faktörler:
İdrar yolu infeksiyonları albuminüriye neden olur. Bu nedenle, idrarda albümin seviyesi, idrar yolu infeksiyonu olmayan hayvanlarda değerlendirilirse anlam taşır.
Kortikosteroid uygulamaları, proteinlerin glomerüler hareketini arttırır, böylece idrarda albümin düzeyi geçici olarak artar.
Kan ile kontamine idrar örneklerinde albümin seviyesinin yanıltıcı şekilde artması olasıdır.
Albuminüri ilerleyen yaş ile birlikte artar. 12 yaşından büyük kedi ve köpeklerin, %50 veya daha fazlasında yüksek idrar albumin seviyeleri vardır. Yaşla bağlantılı gelişen bu artış; büyük olasılıkla yaşlı hayvanlarda böbrek hastalıkları, glomerüler hasara bağlı inflamatuvar, infeksiyöz ve metabolik koşulların prevalansının artması ile ilişkilidir.
Lütfen dikkat: Proteinüri ile ilişkili böbrek hastalıkları köpeklerde yaygındır. Proteinüri bulunan köpeklerde üremik kriz ve ölüm gelişme riski fazladır.
Anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörünün proteinüriyi azaltarak, böbrek hastalığının ilerlemesini yavaşlattığı düşünülmektedir.
İdrarda bulunan albüminin belirli bir durum için tanısal değeri yoktur. Klinisyene hastanın takip edilmesi gerektiğini vurgular. Bazı hayvanlarda geçici albüminüri olabilir. Postrenal nedenler ekarte edilirse, bir hafta içerisinde elde edilen ardışık pozitif test sonuçları klinisyeni renal hasar konusunda uyarmalıdır. Kalıcı yüksek pozitiflik ya da artışın devamlılığı gibi durumlarda böbrek hasarına yol açan boukluklar sistematik olarak değerlendirilmelidir.
Genetik glomerülopatiye yatkın ırklar: Bernese Dağ Köpeği, Bull Teriyer, Dalmaçyalı, Doberman Pincher, İngiliz Cocker Spaniel, Newfoundland, Rottweiler ve Yumuşak Tüylü Wheaten Teriyer. Genetik amiloidozise yatkın ırklar: Shar-Pei, Habeş Kedisi, Beagle ve İngiliz Tilki Tazısı.
Bilirubin (idrarda)
Serum bilirubini normal aralıkta olsa bile, sağlıklı köpeklerin idrarında az miktarda da olsa bilirubin görülebilir. Bilirubinüri, karaciğerin bilirubini konjuge etmesini ve boşaltımını devre dışı bırakan hemoliz nedenlerinden sonra gelişir. Benzer şekillerde, hepatobiliyer hastalıklar konjuge bilirubinin safraya geçmesini azaltır, konjuge bilirubinin kan dolaşımına ve böbrek klirensine geçmesine neden olabilir. Testte konjuge bilirubin ölçülür (konjuge olmayan bilirubin ile reaksiyona girmez).
Endikasyon:
Sarılık veya hiperbilirubineminin klinik olarak tanımlanmasından önce tespit edildiği için, bu patolojilerin erken dönem göstergesi olarak kullanılabilir.
Artma:
Prehepatik nedenler
Eritrositleri hemoliz eden hemolitik bozukluklar (İnfeksiyon, ilaç, otoantikor)
İnfeksiyon: Mycoplasma spp., FeLV, Babesia spp., Ehrlichia spp., kalp kurdu
Uzun süreli açlık
Ateş
Hepatik nedenler
Neoplazi
İnfeksiyöz köpek hepatiti
Hepatik lipidoz (kedilerde)
Karaciğer tutulumu olan sistemik hastalıklar: Leptospirozis, hipertiroidizm
Posthepatik nedenler
Pankreatit / Kolanjit / Kolanjiyohepatit
Neoplazi
Safra kesesi veya kanal ruptürü / tıkanıklığı
Sonucu etkiyen faktörler:
Sağlıklı köpeklerin idrarında (dansite; 1,025–1,040) az miktarda bilirubin (1+) bulunabilir.
>1,040 dansiteli idrar örneklerinde makul miktarlarda (2+’ ye kadar) bilirubin bulunabilir.
Seyreltik idrar örnekleri (dansite; <1,025) bilirubin negatif olmalıdır.
Kedi idrar örnekleri bilirubin negatif olmalıdır.
Askorbik asit uygulamaları, nitritlerin varlığı, örneğin uzun süreli ışığa maruz kalması yanlış negatif sonuçlara neden olabilir.
Bilirubinüri, sağlıklı erkek köpeklerde daha yaygın görülmektedir.
Lütfen dikkat: Şiddetli rejeneratif anemisi olan hayvanlarda, bilirubinürinin hemolizden kaynaklandığı varsayılabilir.
Anemi bulunmayan hayvanlarda, özellikle yüksek serum ALP ve GGT mevcutsa, bilirubinürinin hepatobiliyer hastalıktan kaynaklandığından şüphelenir.
Septisemi bilirubin alımını azaltabilir ve bilirubinüriye neden olabilir.
Glikoz (idrarda)
İdrarda glikoz konsantrasyonları saptanabilir seviyelerde olduğunda, glikozürinin altta yatan nedeni tespit edilmelidir. Hastanın normoglisemik ya da hiperglisemik durumda olduğunu belirlemek için kan şekeri düzeyi ölçülmelidir. Kanda glikoz seviyesi kedilerde >280 mg / dl ve köpeklerde >180 mg / dl’ den fazla olduğu durumlarda glikozüri gelişir. Glikozüri, böbrek tübüllerine zarar veren hastalıklarda veya glikoz atılımı ile ilgili genetik bozukluklar (Fanconi sendromu) nedeni ile gelişebilir.
Endikasyon:
Rutin idrar tahlili testi
Diyabetes mellitus’ da insülin tedavisine olan yanıtı izlemek amacıyla
Poliüri-polidipsi olan hayvanlarda endikedir.
Artma:
Hiperglisemik glikozüri
Stres (katekolamin ve glukokortikoid salınımı)
Diyabetes mellitus
Hiperadrenokortisizm
Akut pankreatit
Akromegali
Glükagonom
Kronik karaciğer yetmezliği
Normoglisemik glikozüri
Fanconi sendromu
Primer renal glikozüri
Konjenital / Edinilmiş böbrek yetmezliği
Akut / Kronik böbrek yetmezliği
Sonucu etkiyen faktörler:
Riboflavin, azo boyası veya nitrofurantoin içeren ilaçlar idrarın rengini etkiler ve testin yorumlanmasını engelleyebilir.
Klor, hidrojen peroksit, hipoklorit veya dezenfaktanlar gibi oksitleyici maddelerle kontaminasyon veya reaktif şerit ile teması yanlış pozitif sonuçlara neden olabilir.
Sefaleksin uygulamaları köpeklerde yanlış pozitif sonuçlarla ilişkilendirilmiştir.
Tetrasiklin ve salisilatların uygulamaları ile yanlış negatif sonuçlar belirlenmiştir.
Formaldehit maruziyeti yanlış negatif sonuçlara neden olabilir.
Hiperglisemik glikozüri: parenteral solüsyonlar (dekstroz, parenteral beslenme), morfin, ksilazin, fenotiazinler, asparaginaz, diazoksit, glukagon, epinefrin, ACTH, progesteron veya glukokortikoidler (daha az yaygın)
Normoglisemik glikozüri: Toksisiteye bağlı edinilmiş Fanconi sendromu ile ilişkili olarak gentamisin, sefalosporinler, amoksisilin, kurşun, civa, kadmiyum içeren dezenfektan
Şiddetli pigmentüri (bilirubinüri, hemoglobinüri), testin doğru değerlendirilmesini etkiler.
Konjenital Fanconi sendromu: Basenji, Shetland Çoban Köpeği, Minyatür Schnauzer ve Norwegian Elkhound ırklarında görülmektedir.
Primer renal glikozüri: İskoç Teriyeri
Renal disfonksiyon ile ilişkili diğer doğuştan hastalıklar: Norwegian Elkhound
Lütfen dikkat: Glikozüri, kan glikoz seviyeleri ile birlikte yorumlanmalıdır.
Glikozürinin geçici ya da kalıcı olduğunun belirlenmesi, altta yatan nedenlerin belirlenmesine yardımcı olacaktır.
Hiperglisemik glikozüri, endokrin veya metabolik hastalığı gösterir.
Normoglisemik glikozüri, böbrek tübüler hastalıkları düşündürmektedir.
Keton cisimleri (idrarda)
Keton cisimleri (asetoasetat, β-hidroksibütirat ve aseton) hızlı veya aşırı yağ asidi parçalanmasının son ürünüdür ve karbonhidratlardan enerji üretiminde ortaya çıkarlar. Köpekler ve kedilerde genellikle insülin eksikliğinden veya kortizol, büyüme hormonu veya epinefrin artışından kaynaklanır. Artan ketogenez karbonhidrat eksikliği (açlık, geç dönem gebelik) sonucu olabilir. Ketonlar glomerülus tarafından filtrelenir ve normal şartlar altında proksimal tübüllerden tamamen emilir.
Endikasyon:
Ketoasidoz için diyabetes mellituslu hastaların değerlendirilmesi
Lipidlerin aşırı katabolizması ile ilişkili hastalıkların değerlendirilmesi
Gebelik toksemisinin saptanması (hipoglisemi)
Artma:
Diyabetes mellitus
Fonksiyonel endokrin tümörleri (Hipofiz adenomları, adrenal tümörler)
Glikojen depolama hastalığı
Karbonhidrat eksikliği / kaybı
Açlık, anoreksiya ve / veya kalıcı ateş
Kalıcı hipoglisemi (İnsülinoma)
Yorucu egzersiz (köpekler için)
Düşük karbonhidratlı, yüksek yağlı diyetler
Gebelik toksemi
Renal tübüler bozukluklar
Sonucu etkiyen faktörler:
Hemoglobinüri veya miyoglobinüri, test stribinin renk değişikliğin yorumlamayı engelleyebilir.
Oda sıcaklığında bekletilmiş veya analiz süresi uzamış örneklerde yanıltıcı sonuçlar oluşabilir.
Lütfen dikkat:
Genç hayvanlar ketonüri gelişimine daha yatkındır.
Gebelik toksemisi (hipoglisemi ve ketonemi) gebe köpeklerde nadir görülen bir sendromdur.
Azalmış doku perfüzyonu (Şok) durumunda, β-hidroksibutirat üretimi artar. Şiddetli ketozis, rutin laboratuar testleri ile tespit edilemeyebilir.
Diyabetik hayvanlarda insülin tedavisi süresinde β-hidroksibutira metabolizması asetoasetata yönlendirilir. Bu nedenle, klinik iyileşmeye rağmen ketonüri derecesinin arttığı görülebilir.
pH (idrarda)
Asit-baz dengesi büyük ölçüde üriner ve solunum sistemi tarafından düzenlenir. İdrar pH’ı hastanın asit-baz durumunu tahmin etmek için kullanılabilir, ancak bu durumu değerlendirmek için kullanılan tek yöntem olmamalıdır. Anormal klorür ve potasyum seviyeleri, böbreğin asit-baz dengesizliğini telafi etme yeteneğini etkileyebilir.
İdrar pH’ı, idrarda oluşan kristal veya ürolit türlerini etkiler. Kalsiyum oksalat, amorf ürat, ürik asit kristalleri, sistin ve ürik asit ürolitleri genellikle asidik idrarda bulunur. Alkalin idrarda bulunan kristaller ise, strüvit, amorf fosfat, kalsiyum karbonat, kalsiyum fosfat, magnezyum amonyum fosfat ve amonyum birattır. İdrar pH tahlilinde reaktif şeritler yaygın olarak kullanılır. Reaksiyon oldukça hızlı bir şekilde gerçekleşir ve 60 saniye içinde okunması gerekir. Pigmentüri veya anormal idrar rengi reaksiyonun okunmasını ve sonuçların yorumlanmasını etkileyebilir.
Tipik olarak, sağlıklı köpek ve kedilerin idrar pH’sı 6.0 ile 7.5 arasındadır, ancak 5.5 – 8.0 gibi geniş aralıkta olabilir.
Endikasyon:
Rutin bir idrar tahlili
Asit-baz durumu tahmini
Ürolit oluşumu ve ürolitlerin tedavisini planlamada yararlıdır.
Artma (alkaliüri):
Sebze veya tahıl bazlı diyetler
Postprandial alkali gelgit
İdrarın oda sıcaklığında havaya maruz bırakılması veya tahlilin gecikmesi
Üreaz üreten organizmaların üriner sistem infeksiyonu (Proteus, Staphylococcus)
Alkalinize eden maddeler
Metabolik veya solunum alkalozu
Distal renal tübüler asidoz
Proksimal böbrek tübüler asidoz (erken dönem)
Azalma (asidüri):
Yüksek proteinli, et veya süt bazlı diyetler
Üreaz üretmeyen organizmalarla ilişkili idrar yolu infeksiyonu
Asitleyici maddeler
Metabolik veya solunum asidozu
Katabolik durumlar
İlerlemiş anoreksiya
Üst GI obstrüksiyonu kaynaklı metabolik alkaloz (Paradoksal asidüri)
Proksimal renal tübüler asidoz
Furosemid tedavisi
Sonucu etkiyen faktörler:
İdrar örneği hayvan sahibi tarafından alınıyorsa, deterjan, dezenfektan veya idrar pH’sını etkileyen diğer maddeler ile kontaminasyonu önlemek üzere uygun bir kap kullanılmalıdır. Deterjan veya dezenfektanlarla kontamine olan idrar alkali olabilir.
Yemekten sonra idrar örneğinin alınması, mideni hidrojen klorid salgılama artışına tepki olarak postprandiyal idrar alkalinizasyonu gösterebilir. İdrar örneği yemekten önce alınmalıdır.
Asitleyici maddeler: amonyum klorür, askorbik asit, sitrik asit, furosemid, metionin ve fosfat tuzları
Alkalinleştirici maddeler: asetazolamid, klorotiazit, potasyum sitrat, sodyum asetat, sodyum bikarbonat ve sodyum laktat
İdrar bekledikçe zamanla alkali hale gelir; bu nedenle, taze örneklerin pH’sı belirlenebilir.
Dansite (idrarda)
İdrar konsantrasyonu, sıvı alımına, glomerüler filtrelemeye, renal tübüler rezorpsiyon ve sekresyona, vazopressin salınımına ve sıvı kaybının derecesine bağlı olarak değişir. İdrarda çözünen maddeler elektrolitler (sodyum, potasyum, klorür, kalsiyum, magnezyum, fosfor, sülfat, amonyum) ve metabolitlerdir (üre, kreatinin, ürik asit).
Plazma ve glomerüler filtratın dansitesi 1,008 ila 1,012 arasındadır. Bu aralıktaki dansite, izostenüri olarak adlandırılır ve böbreklerin idrarı konsantre etme yeteneği anlamına gelir. Susuz kalındığında hiperstenüri (köpeklerde >1,035 ve kedilerde >1,040) görülür. Hipostenüri (1,001–1,007), glomerüler filtrat veya plazmadan daha az oranda seyreltilmiş bir idrar örneğini belirtir. Dansite, hidrasyon durumu ve diğer bulgularla (üre, kreatinin) birlikte yorumlanmalıdır.
Endikasyon:
Böbreklerin idrarı konsantre etme yeteneğini değerlendirerek böbrek fonksiyonlarını taramak
Sonucu etkiyen faktörler:
İdrar örneği hayvan sahibi tarafından alınıyorsa, deterjan, dezenfektan veya diğer maddelerle olası bir kontaminasyonu önlemek üzere uygun bir kap kullanılmalıdır.
İnsanlarda, yüksek dozda benzilpenisilin veya karbenisilinin dansiteyi arttırdığı bildirilmiştir.
Sıvı tedavisi veya diüretikler idrar üretimini ve hacmini artırır ve dansiteyi düşürür.
Kortikosteroidler renal konsantrasyonu etkiyerek daha düşük dansiteye neden olabilirler.
Glikoz içeren sıvı uygulamaları, glikozüriye ve ozmotik diüreze neden olabilir.
Belirgin proteinüri veya glukozüri dansitede yapay bir yükselmeye neden olabilir.
Dansite, tedavi veya teşhis prosedüründen önce alınan idrar örneğinden belirlenmelidir.
Yenidoğan yavruların ve yaşlı bireylerin idrarı konsantre etme yeteneği olmayabilir.
Lütfen dikkat: Artan üre ve kreatinin (azotemi) varlığında, köpek ve kedilerde <1,030 ve <1,035 olan dansitenin yetersiz olduğu ve böbrek fonksiyon bozukluğu olduğu varsayılmalıdır.
Azotemik olmayan bir hayvanda art arda alınan idrar örneklerinde dansite <1,030 (köpek) veya <1,035 (kedi) olarak görülüyorsa, renal veya renal olmayan bir hastalık bulunabilir.
İlerlemiş veya son dönem böbrek yetmezliği olan hayvanlarda dansite normal aralıkta olabilir.
Dansite | Hidrasyon | Üre ve Kreatinin | Klinik Durum |
>1,035 | Dehidre | Artma | Hipovolemi Hiperosmolarite |
>1,035 | Normal | Artma | Azalan kalp debisi |
1,001–1,080 | Normal | Normal | Normal olabilir; tekrarı önerilir |
1,015–1,030 | Normal | Normal | Diyabetes mellitus, böbrek hastalığı |
1,015–1,030 | Dehidre | Artma | Böbrek hastalığı, Hipoadrenokortisizm, Diyabetes mellitus |
1,008–1,012 | Değişken | Artma | Böbrek yetmezliği |
1,001–1,015 | Değişken | Normal / | Diüretik / sıvı tedavisi Diyabetes insipidus Hiperadrenokortisizm Hipertiroidizm (kedi) Hipoadrenokortisizm Hipoparatiroidizm Karaciğer hastalığı Piyometra Polidipsi Tiroiditis (köpek) |
Düşük moleküler ağırlıklı proteinler (<65 kD) glomerüller tarafından filtre edilir. Proteinüri, idrarda yüksek miktarda protein anlamına gelir ve glomerül ya da renal tübüllerin zarar görmesine neden olur. Hafif proteinüri genellikle ürogenital sistemde inflamasyon veya kanama ile ilişkilidir. Bu bulgular böbreklerde lokalize olmasına rağmen, genellikle alt idrar yolları (postrenal proteinüri) ile ilgilidir. Sonuçlar, örnek toplama yöntemi, dansite, idrar sedimenti ve diğer klinik bulgular ile birlikte yorumlanmalıdır. Proteinüri yokluğu renal hastalığı ekarte etmez. Proteinüri saptanması, daha fazla araştırma gerektiren anormal bir bulgu olarak kabul edilir, renal veya nonrenal nedenlere bağlı olarak gelişebilir.
Endikasyon:
İdrarın protein yönünden değerlendirilmesi rutin idrar tahlilinin bir parçasıdır.
Hipoproteinemik bir hayvanda idrarda protein kaybı olasılığı araştırılmalıdır.
Artma (proteinüri):
Hematüri: İdrar Yollarında Kanama
– İatrojenik (kateterizasyon, sistosentez)
– Neoplazi
– İnflamasyon / infeksiyon nedeni ile sekonder
– Travma
İdrar Yollarında İnflamasyon
– Bakteri / Mantar infeksiyonu
– Neoplazi
– Ürolitiyazis
Renal Hastalıklar
– Amiloidozis
– Protein filtrasyonunda artış (edinilmiş veya kalıtsal glomerülonefropati)
– Artan sekresyon, rezorpsiyon yetersizliği veya sızıntı (toksikoz veya hipoksi)
Non-renal Proteinüri
– Bence-Jones proteinürisi
– Hipertansiyonla seyreden kardiyak hastalıklar
– Ateş
– Genital kanal kontaminasyonu: hemoraji, infeksiyon, inflamasyon veya neoplazi
– Hemoglobinüri
– Kas eforu (miyoglobinüri)
– Şok
Sonucu etkiyen faktörler:
– Yüksek dozlarda penisilin, sefalotin, aminoglikozid ve prednizon proteinüriye neden olabilir.
– İdrar bulanıksa veya çok sayıda kristal içeriyorsa yanlış pozitiflikler oluşabilir.
– Alkali idrar, toplama yöntemi (sistosentez, kateterizasyon) sırasında idrar örneğine kan bulaşması nedeniyle yanlış negatif sonuçlar oluşabilir.
– Genetik glomerülopatiye yatkın ırklar: Bernese Dağ Köpeği, Bull Teriyer, Dalmaçyalı, Doberman Pincher, İngiliz Cocker Spaniel, Newfoundland, Rottweiler ve Yumuşak Tüylü Wheaten Teriyer. Genetik amiloidozise yatkın ırklar: Shar-Pei, Habeş Kedisi, Beagle ve İngiliz Tilki Tazısı.
Kutanöz ve renal glomerüler vaskülopatiye yatkın ırklar: Greyhound
– Yenidoğan yavrularda, fizyolojik proteinüri görülebilir.
Lütfen dikkat: Artan sayıda RBC’ lerin varlığı, proteinürinin kanamadan kaynaklandığını, artan WBC’ lerin varlığı ise proteinürinin inflamasyona bağlı olduğunu gösterir.
Transizyonel hücre karsinomu (TCC) köpeklerin alt üriner sisteminde sıklıkla rastlanan malign tümörlerindendir. Sonraki aşamalarında bölgesel lenf düğümlerine ve diğer organlara metastaz yapma özelliğindedir. V-BTA aglütinasyon testi (duyarlılık %90, özgüllük %78) tümör ile ilişkili idrar protein komplekslerini belirlemektedir.
Lütfen dikkat: Aşağıdaki nedenlerle yanlış pozitif sonuçların mümkün olduğunu unutmayınız:
hematüri
Şiddetli proteinüri
Şiddetli glikozüri
piyüri
Glomerülonefrit, Diyabet, Hiperadrenokortisizm, Meme septal pannikülit, Diş hastalığı vakalarında da pozitiflikler görülebilir.
Örnek stabilitesi: 48 saat (idrar örneğinin bu süre içinde laboratuvara ulaştırılamayacağı durumlarda, örneği dondurulmuş olarak gönderiniz)
Bknz. Patoloji bölümü
Tedavinin terapötik referans aralığında olup olmadığını belirlemek için serumdaki seviyesi test edilir. Tedavi kontrolü ilaç uygulamasından en az 6 gün sonra yapılabilir. Kan örneği, ilaç uygulamasından 8 saat sonra alınmalı ve tedaviye başlandıktan ya da doz değişimi yapıldıktan 10 gün geçmeden test edilmemelidir.
Digoksin seviyeleri için terapötik aralık 0,8 ila 2,4 ng / ml’ dir.
Digoksin düzeyi >2,5 ng / ml ise toksikasyon ile ilişkilidir.
Tedavinin terapötik referans aralığında olup olmadığını belirlemek için serumdaki seviyesi test edilir. Kan örneği ilaç uygulamasından 8 saat sonra alınmalı ve tedaviye başlandıktan ya da doz değişimi yapıldıktan 10 gün geçmeden test edilmemelidir.
Serum konsantrasyonu ile klinik yanıt arasındaki ilişki tam olarak kanıtlanamamıştır. Valproik asitin serum proteine bağlanması konsantrasyonuna bağlıdır. Yaşlılarda, hiperlipidemik hastalarda ve hepatik ve böbrek hastalıkları olan hastalarda beklenenden daha yüksek serbest fraksiyonlar oluşur.
ANCA ile ilişkili hastalıklar
- Sistemik vaskülitler: Wegener granulomatozu, Mikroskobik polianjitis
- Bağ dokusu hastalıkları: SLE, romatoid artrit, myozit
- İnfeksiyonlar: Subakut bakteriyel endokardit, tüberküloz, FIV infeksiyonu
- İnflamatuvar bağırsak hastalıkları: Ülseratif kolit; Crohn hastalığı
- Diğer otoimmün GİS hastalıkları: Sklerozan kolanjit, otoimmün hepatit
- İlaçla indüklenen: Antitiroid ilaçlar, hidralazin, propiltiyourasil, penisilamin, minosiklin.
SLE hastalarının yaklaşık %70’ inde belirgin antikor düzeyi gelişir. Pozitif test sonucu klinik belirtilerle desteklendiğinde anlamlıdır. Hastalığın akut aşamasında örnek alınması önemlidir. Hastanın geçmişi, klinik ve laboratuvar bulgularının hepsi birlikte değerlendirilmelidir.
1:80 ve üzeri titreler yüksek pozitif titre anlamına gelmektedir.
ÖNEMLİ: ANA testi, normal bireylerde veya kronik inflamatuvar hastalıklara sahip bireylerde pozitif sonuç verdiği unutulmamalıdır (pozitif ANA testi sonucu, SLE tanısını gösteren bir bulgu değildir). Kronik infeksiyöz hastalığı (viral, bakteriyel, protozoal veya fungal) bulunan köpeklerde ANA düzeylerinde yükselme tespit edilmiştir. Yüksek ANA titreleri, klinik olarak sağlıklı köpeklerde ve özellikle Alman Çoban Köpeklerinde veya belirli tedavileri alan hayvanlarda görülmüştür. Kedilerde yüksek ANA titrelerini yorumlamak zordur, çünkü birçok sağlıklı kedinin yüksek titreleri olduğu bildirilmiştir. Yüksek ANA titrelerini, hastanın klinik öyküsü ve potansiyel olarak belirleyici faktörleri göz önünde bulundurarak yorumlamak ve SLE şüphesini uygun klinik bulgular ve diğer tanı sonuçları ile doğrulanması önerilir. FIV, FeLV veya FIP infeksiyonlarında kedilerde ANA pozitifliği görülebilir.
Uzun süreli glukokortikoid kullanımı sonucu yanlış negatif sonuçlar oluşabilir. Sitotoksik ilaçlar antikor titresini azaltabilir. Griseofulvin, hidralazin, prokainamid, aminosalisilik asit (aspirin), sülfonamid penisilin, streptomisin ve tetrasiklinlerle yapılan tedavilerde pozitif ANA titreleri bildirilmiştir. Yalancı negatif sonuçlara neden olabilecek ilaçlar arasında sitotoksik ilaçlar (kemoterapi) ve kortikosteroidler bulunur. Kedilerde, ilaca bağlı immün aracılı hemolitik anemi (IMHA) ve immün aracılı trombositopeni (IMT) gelişebileceği unutulmamalıdır.
Aşağıda köpek ve kedilerde ANA titresinin artmasına neden olan hastalıklar sıralanmıştır:
· Sistemik Lupus Eritematosus (SLE)
· Deri Hastalıkları
Pemfigus eritematozus (nadiren pemfigus vulgaris)
Discoid lupus
Generalize demodikoz
Bit ısırmasına karşı aşırı duyarlılık
Plazma hücresi pododermatiti
Antibiyotik veya antihistaminik tedavisine yanıt vermeyen dermatolojik lezyonlar
· Hematolojik Hastalıklar
İmmun aracılı hemolitik anemi (IMHA)
İmmun aracılı trombositopeni (IMT)
· Kardiyopulmoner Hastalıklar
Bakteriyel endokardit
Dirofilariasis
· Diğer Hastalıklar
Kolanjiyohepatit
Kedi lösemi virüsü (FeLV)
Kedi infeksiyöz peritonit (FIP)
Romatoid artrit / Nonerozif inflamatuvar artropati veya poliartrit
Çeşitli neoplaziler
Ülseratif otoimmün stomatit
Tiroid fonksiyon bozuklukları (Lenfositik tiroidit)
Ülseratif otoimmün stomatit
Sjögren benzeri sendrom
Çeşitli infeksiyonlar (örn., ehrlişiyozis, anaplasmozis, bartonellozis, leişmaniazis)
Myastenia gravis
İmmün sistem kaynaklı trombositopeni teşhisinde kullanılır. Antikor ile kaplanmış trombositlerin parçalanması ile karakterizedir. Trombositopeni ile seyreden kanama bozukluklarının tanısında; klinik bulgular ve trombosit sayımı gibi diğer testlerle birlikte yorumlanmalıdır.
A grubu beta hemolitik streptokok infeksiyonlarının tanısı ve takibinde, Streptolizin O’ ya karşı kanda dolaşan antikorların arandığı testtir. Antistreptolizin O antikor titresi, infeksiyondan sonraki yaklaşık 1 hafta içinde yükselmeye başlar ve 2-4 hafta içinde pik değere ulaşır. Erken dönemde başlatılan etkin antibiyotik tedavisi antikor üretimini baskılayabilir.
Pozitif sonuçlar MG tanısı doğrulamaktadır. Vakaların %10–20’ sinde negatiflik olabilir, bu nedenle, negatif bir sonuç hastalığı ekarte etmeye yetmeyebilir. Generalize MG vakalarında, duyarlılık oldukça yüksektir. İmmünsüpresif dozlarda uygulanan uzun süreli kortikosteroid tedavisinin otoantikor seviyesini düşüreceği unutulmamalıdır.
Not: MG’ in ön tanısı, edrofonyum klorür enjeksiyonu sonrası (köpeklerde 0,1 mg / kg iv; kedilerde 0,2-1,0 mg toplam doz) kaslarda güçsüzlük gözlenmesi ile konulabilir. Fakat negatif sonuçlar ekarte etmeye yeterli değildir. Bazen bu test kolinerjik kriz, bradikardi, bol salivasyon, miyozis, dispne, siyanoz ve ekstremitelerde titremeye neden olur, bu etkiler atropin ile (0,05 mg / kg iv) giderilebilir.
Akut Faz Proteinlerinden biridir, köpeklerde CRP’ nin serum konsantrasyonu inflamasyon sonrası 24-48 saat içinde 100 kat artış göstermektedir.
Artma:
Özellikle akut bakteriyel infeksiyonlar
Kronik infeksiyonların Akut fazı
Miyokard infarktlar
Malign tümörler
Sistemik lupus eritematozus
Romatoid artrit
Endokrin hastalıklar
Gastrointestinal hastalıklar
Not: Kanda CRP seviyesi birçok durumda arttığından, belirli bir hastalığa özgü laboratuvar analizi değildir, vücüttaki herhangi bir bölgedeki inflamasyonu niteler. Sonuçlar klinik bulgularla destekleyici olarak yorumlanmalıdır. CRP’ yi ölçmede en büyük yarar, terapiden sonra hastada CRP’ de bir artış veya azalmayla olup olmadığını gözlemlemektir. CRP’ deki değişiklikler, tüm diğer değerler normal olsa bile, inflamasyonun iyileşmesini veya kötüleşmesini gösterebilir.
*Cushing hastalığında ve Kortikosteroid kullanımı sonrası köpeklerde CRP sentezi inhibe edilir (kedilerdeki etkisi bilinmiyor).
*Gebe köpeklerde, döllenmeden yaklaşık 3 hafta sonra akut faz cevabı oluşur ve serum CRP konsantrasyonları artar.
Direkt Coombs testi eritrosit yüzeyinde komplementlerin tanımlanması için kullanılır. Düşük antikor seviyeleri yanlış negatif sonuçlara yol açabilir. Sekonder hemolitik anemiler, ilaç (immunosupresif tedavi), infeksiyonlar, neoplazi ve diğer bağışıklık bozuklukları pozitif sonuçlara yol açabilir.
Not: Kan frotisinde yaygın makroskobik veya mikroskobik aglütinasyon ve sferosit formlarının görülmesi tanıya yardımcı bir araçtır.
Hastalığa spesifik laboratuvar bulgularının ayrıntılı incelemesi için bknz. Patoloji ─ Kan Sitolojisi bölümü
Uzun süreli kortikosteroid tedavisi (1 ila 2 haftadan daha fazla), örneğin dondurulması, aşırı bağışıklık yanıtı gelişmesi nedeniyle yanlış negatiflikler görülebilir. Bu test sadece köpekler için uygundur. Veteriner hekimlikte, romatoid faktörler; SLE, Dirofilariazis, Leishmaniazis, piyometraya ve diğer hastalıklarda gelişebilir.
Hasta köpeklerin yaklaşık %40-75′ i pozitif test sonuçlarına sahiptir. Romatoid artrit faktörlerin eklemlerde oluşması nedeniyle, serum seviyeleri tespit limitinin altında olabilir. Eklem radyografisi gibi görüntüleme teknikleri, sinoviyal sıvı analizi ve sinovyal histopatolojik değerlendirme gibi ek tanı testleri ile kesin teşhis yapılmalıdır.
Babesia antikorları infeksiyondan 10-14 gün sonra belirlenebilir düzeye ulaşır. Antikor titresi gelişimi 3 haftadan uzun sürebilir. Genç hayvanlarda (8 aylıktan küçük) düşük seviyelerde de olsa maternal antikorların bulunduğu unutulmamalıdır. Özellikle 3 aylık ve daha küçük bireylerde maternal antikorlardan dolayı serolojik testin yapılmaması önerilir. Maternal antikorlar köpek yavrularında 2 aya kadar koruma sağlar. Tedavi edilmemiş seropozitif köpekler infeksiyonun taşıyıcısı olarak kabul edilmelidir. Perakut-akut vakalarda, immunosupresif bireylerde yanlış negatiflikler görülebilir. Seropozitiflik subklinik ya da kronik seyri tanımlar. Köpekler klinik bulgu göstermeden de seropozitif olabilir.
IFA testi, mevcut veya daha önce gelişmiş bir infeksiyonunun tanısında kullanılır. Kronik infeksiyonlarda antikor titreleri belirlenemeyecek seviyelere gerileyebilirler. Ancak, hayvan popülasyonları içinde serolojik taramaların yapılması taşıyıcı hayvanların belirlenmesi açısından faydalıdır.
Bartonella ile infekte köpeklerde seronegatiflik görülebilir. Aktif bartonellozis bulunan köpeklerin yalnızca %50’ sinde Bartonella henselae’ ye karşı oluşan antikorların varlığı belirlenmiştir. Bu nedenle, köpeklerde antikor testi duyarsız olmasına rağmen, antikor varlığı önceden etkene maruz kalmanın bir göstergesi olarak kullanılabilir. Sağlıklı kedilerde %40 oranında seropozitiflik görülür. Köpeklerdeki seropozitiflik klinik olarak daha anlamlıdır.
Bartonella spp. gram negatif ve hücre içi bir patojen olduğu için kültür ile tespiti zaman alıcı ve kronik infeksiyon sırasında patojenin kanda az miktarda bulunması nedeniyle oldukça zordur. Bartonella spp. kan yayması ile belirlenememektedir. IFA testi Bartonellozis’ in tanısında referans test olarak gösterilmektedir.
Antikor taraması genellikle köpeklerde B. burgdorferi’ ye maruz kalmayı tanımlamak için kullanılır. Lyme aşısı ile bağlantılı olarak yanlış pozitif sonuçların alınabileceği unutulmamalıdır. Ayrıca başka Spiroket etkenlerin antikorları ile çapraz reaksiyon verme olasılığı mevcuttur (örn. Leptospira spp.). IgG antikorları, klinik olarak başarılı tedaviye rağmen uzun süre yüksek seviyelerde seyredebilir. Bu yüzden, tedavi başarısını bu yöntemle izlemek mümkün değildir.
B. burgdorferi tüm dokularda bulunabildiği için, borreliyozlu köpeklerin çoğu antikor pozitiftir. Sağlıklı köpekler, klinik olarak hasta köpeklerle aynı düzeyde antikor yanıtını geliştirirler. Bundan dolayı B. burgdorferi‘ ye karşı serum antikorları, sadece klinik hastalığa bağlı değil, B. burgdorferi‘ ye (veya benzer bir antijene) maruz kalmayı belgelemektedir.
Köpeklerde, IgM antikorları infeksiyonun ilk 60 ila 90. günleri arasında saptanabilir. IgM antikor seviyesinin pik yaptığı dönemlerde klinik bulgular gelişmeye başlar. IgG yanıtı ise 90-120 günlerde pik noktaya erişir ve 1 yılı aşkın süre yüksek seviyelerde seyreder. Yüksek antikor titreleri aktif infeksiyonun göstergesi değildir.
Genel olarak, Brusellozis tanısında IgG antikorları, IgM antikorlarının saptanmasına göre daha yüksek spesifite gösterir, fakat Brusellozis’ in erken döneminde IgM antikorlarının belirlenmesi tedavide önemli derecede başarı sağlayacak bir veridir. IgM’ nin baskın olduğu infeksiyonun ilk dönemlerinde sadece IgG taraması yapmanın yanıltıcı sonuçlar verebileceği unutulmamalıdır. İnfeksiyonun 8 ila 12 haftalık dönemlerinde IgG antikor testi negatif sonuç verebilir. Antibiyotik tedavisinin titreyi düşürebileceği ve negatif sonuçlara neden olacağı unutulmamalıdır.
Özellikle subklinik taşıyıcıların tanımlanmasında yardımcı bir tanı aracıdır. Antikorlar infeksiyon gelişiminden 3-4 hafta sonra belirlenebilir düzeye ulaşır. Yavrularda akut infeksiyondan şüpheleniliyor ise 3 haftalık ara ile 2 kere test edilmesi önerilir. Akut infeksiyonların belirlenmesinde (belirtilerin başladığı dönemde kan örneği alınmak koşulu ile) IgM varlığının ortaya konması önemlidir. Taşıyıcı hayvanların belirlenmesinde ise IgG varlığının belirlenmesi esastır. Aşılamadan dolayı seropozitifliğin gelişebileceği unutulmamalıdır. Aşılama ve infeksiyon kaynaklı antikorların ayırımı mümkün değildir.
Tanı hasta geçmişi, klinik belirtiler ve pozitif seroloji (IgM ve / veya IgG) bilgilerinin tümü ile birlikte yapılmalıdır. 1:80 ve daha yüksek titre patojen ile teması ifade etmektedir.
Kedilerde; IgM titresi infeksiyondan 1-2 hafta sonra gelişir ve genellikle 12 hafta sonra azalır. Köpeklerde: IgM titresi infeksiyondan 1 hafta sonra gelişir ve 4 hafta sonra azalır. IgG titresi 2–4 hafta sonra gelişir, uzun yıllar boyunca kalıcıdır. İnfekte kedilere klindamisin uygulaması IgM yanıtını azaltır, ancak IgG yanıtını değiştirmez. Eşzamanlı FIV infeksiyonu, >12 haftalık kalıcı IgM titrelerine neden olabilir. Gizli infekte kedilere yüksek doz glukokortikoid uygulaması, IgG’ yi azaltırken, IgM’ yi artırabilir. Kedilerde maternal IgG antikorları 8-12 haftalıkken azalmaya başlar. Seroprevalans yaşla birlikte artar, çünkü zamanla maruz kalma riski artmaktadır.
Test için steril bir kap içinde taze dışkı numunesi gereklidir. Dışkı numunesi idrar ile kirlenmemiş olmalı, örnek alındıktan sonra soğuk zincir altında mümkün olduğu kadar kısa sürede laboratuvara ulaştırılmalıdır. Eski dışkı örnekleri yanlış-pozitif sonuçlar verebilir.
Bu test yönteminde yalancı pozitiflik ya da yalancı negatiflik oranları oldukça düşük olduğu belirlenmiştir. Fakat sulu diyare varlığı ya da hastalığın geç döneminde alınan örneklerde yanlış negatif sonuçlar olasıdır.
C. perfringens toksin varlığı, toksin nedeniyle gelişen hastalığı ifade etmeyebilir. Tam tersi olarak da toksin yokluğu, toksin üreten bakteriler nedeniyle gelişen infeksiyonun olmadığını garanti etmez. Test toksin pozitif olabilir, fakat ishal görülmeyebilir; toksin-negatif diyareli köpekler de ise antibiyotik tedavisine cevap alınabilir. Pozitif test sonuçları hem hasta hayvanlarda hem de klinik olarak sağlıklı taşıyıcı hayvanlarda alınabildiğinden; klinik bulgular, endoskopi ve kolonoskopi gibi bulguların laboratuvar bulguları ile ilişkilendirilmesi gereklidir.
Klinik bulguların görüldüğü fakat toksin testi negatif olan şüpheli vakalarda, test tekrarı yapılabilir veya amoksisilin ya da tilosin ile terapötik deneme yapılabilir.
İnfeksiyon gelişiminden 5-6 ay sonra mikrofiler antijenler belirlenebilecek düzeye ulaşır. Dişi parazitlerin üreme sisteminde bulunan antijenleri tespit edilmektedir. En az üç gebe kalp kurdunun varlığında bu test güvenilirdir. Yanlış negatif sonuçlar mümkündür (infeksiyon evresine bağlı olarak ölü kalp kurtları – tedavi uygulamaları sonucu, yalnızca erkek kalp kurtlarının varlığı gibi durumlarda).
***Antijen belirleme testleri Dirofilaria immitis infeksiyonu tanısında ya da şüpheli kalp kurdu infeksiyonu doğrulanmasında köpekler için mevcut olan en hassas yöntem olarak kabul edilir.
Şüpheli sonuçlar pozitif ve negatif eşiği arasında kalan reaksiyonu, az miktarda antijen varlığını gösterir. Klinik belirtiler var ise, tekrar test edilmesi tavsiye edilir. Böyle durumlarda daha öncesinde herhangi bir şekilde tedaviye başlanmış olabileceği de unutulmamalıdır.
Köpeklerde distemper antikorları infeksiyon gelişiminden 14-21 gün sonra tespit edilebilir. Aşılama veya infeksiyon nedeniyle gelişen antikorların birbirinden ayırımı mümkün değildir. Akut distemper vakalarında genellikle düşük antikor seviyesi gelişir. Bu durumda, 14 gün sonra tekrar test edilmesi tavsiye edilir. Aşı durumu kontrolü için, bir kere test etmek yeterlidir. Aşılanan annelerin yavrularında 6 – 10 haftalık süre ile koruma sağlayan maternal antikorlar mevcuttur. Bu yüzden antikor testi en erken olarak 6 haftalık köpeklere uygulanabilir.
İnfeksiyonun erken döneminde IgM sınıfı antikorlar gelişir, IgG seviyesi henüz gelişmez, ilerleyen dönemde IgG seviyesi artmaya, IgM seviyesi düşmeye başlar. Pozitif IgG aşı kaynaklı immünolojik yanıtı gösterebilir. 2-3 hafta sonra titrede dört kat artışın görülmesi, etkene son dönemlerde maruziyeti gösterebilir. Pozitif IgM sonucu yakın zamanda etkene maruz kalmayı veya son zamanlarda (3 hafta) uygulanan aşıyı gösterir.
Distemper antikor tayini özellikle köpek aşılama programlarından sonra bağışıklık düzeyinin değerlendirmesinde yarar sağlayabilir. Seronegatif hayvanlar 2 hafta veya daha fazla süre sonra yeniden test edilmeli, gerekirse tekrar aşılama programı uygulanmalı ya da bu bireylerin bağışıklık yanıtını etkileyen başka bir problemin var olup olmadığı araştırılmalıdır.
BOS ve serumun antikor seviyeleri ELISA ile karşılaştırılabilir. Doğal infeksiyon gelişiminde BOS örneğinde nispeten daha yüksek antikor seviyeleri görülmektedir.
Distemper ELISA antikor yönteminin sensitivitesi %75, spesifitesi %91 olarak belirlenmiştir. Canine Distemper Virüse yönelik antijen araması yapan immünokromatografik hızlı test kitleri de piyasa da bulunmaktadır. Konjuktival bezlerden alınan örneklerde yüksek duyarlılığa sahip olduğu; kan veya nazal örneklerde ise duyarlı bir yöntem olmadığı bildirilmiştir.
E. canis antikorları uzun ömürlü olduklarından infeksiyon teşhisinde antikor tayini yöntemi ile tanıya gitmek daha güvenilirdir. Antikor tayininin, kan frotisinde etkenin doğrudan belirlemesine göre daha yüksek duyarlılığı olduğu bildirilmiştir.
Ehrlichia canis antikorları infeksiyon gelişiminden 3 hafta ve daha fazla zaman sonra gelişmeye başlar. Akut hastalıktan şüphelenildiği durumlarda 2-3 hafta aralık ile 2 test yapılması tavsiye edilir. Rickettsia rickettsii veya Anaplasma platys ile çapraz reaksiyon göstermezler. A. phagocytophilum (Ehrlichia equi), E. chaffeensis, E. ewingii ve Neorickettsia risticii (E. risticii) arasında serolojik çapraz reaktivite değişkenlik göstermektedir. Maternal antikorlardan dolayı 4 aylıktan küçük köpeklerin test edilmesi uygun değildir. Pozitif sonuçlar daha önceki veya mevcut infeksiyonu gösterir. İnfeksiyonun iyileşme döneminden 3-9 ay sonra negatif sonuç alınabilir. 9 ay veya daha uzun süre pozitiflik kalıcı taşıyıcılık durumunu veya tekrarlanan maruziyeti gösterir.
Klinik olarak hasta, seropozitif köpekler en az 28 gün süre ile klinik ve laboratuvar bulguları iyileşene kadar tedavi edilmelidir. Sağlıklı, seropozitif köpekler tedavi edilmesi tartışmalıdır.
Klinik olarak infekte hayvanların büyük çoğunluğunda antikorlar tespit edilebilir düzeydedir. Serolojik testler hastalığın erken safhalarında dahi teşhis koymak için tercih edilen bir yöntemdir. Özellikle endemik bölgelerde taramalar yapmak için uygun bir test aracıdır.
Kuluçka döneminin uzun olmasından dolayı klinik bulgu gösteren hayvanların çoğunluğu seropozitiftir. Ancak yine de endemik bölgelerde klinik belirti göstermeyen asemptomatik taşıyıcılar da seropozitiflik gösterebilir. İnfeksiyon gelişiminden 2-3 hafta içinde IgG gelişir ve çoğu vakada yüksek seviyede seyreder, ancak tedaviden sonra 45-80 gün içinde azalmaya başlar. Negatif sonuç elde edilirse, yanlış negatifliği önlemek için 1 ay sonra tekrarı önerilir.
İnfeksiyondan 1 hafta sonra IgM antikorları saptanabilir, 2 hafta sonra pik seviyeye ulaşır ve sonra azalır. IgG antikorları 2–3 hafta sonra gelişmeye başlar, 1 ay sonra pik seviyeye ulaşır. Aşılama ya da infeksiyon kaynaklı antikor ayırımının yapılamayacağı unutulmamalıdır (Köpek karma aşıda L. canicola ve icterohaemorrhagiae yer alır, diğer serovarlara yönelik koruma oluşmaz)!
Diğer spiroket infeksiyonları veya aşılama sonrası çapraz reaksiyonlar gelişebileceği için, yanlış pozitif sonuçlar alınması mümkündür. Seroprevelans coğrafi bölgeye ve populasyona bağlı olarak değişebilir. Test sonuçlarının yorumlanması her zaman klinik verilere dayalı olmalıdır.
1:200 ve daha yüksek titre bireyin patojen ile temasını ifade etmektedir.
Hayvanlarda akut hastalık varlığında henüz antikor oluşumu gerçekleşmediğinden, seronegatiflik görülebilir. Bu durumlarda 2-3 hafta ara ile 2 örneğin test edilmesi önerilir.
İnfeksiyon başlangıcından 14 gün sonra antikor gelişimi başlar ve N. caninum‘ a karşı gelişen antikorlar yıllarca varlığını koruyabilir. Bu nedenle seropozitiflik her zaman klinik hastalık anlamına gelmez.
Tanı; hasta geçmişi, klinik belirtiler ve pozitif seroloji bilgilerinin tümü ile birlikte yapılmalıdır. İnfekte köpeklerin dışkısında yapılan paraziter incelemelerde neospora ookistlerinin tespit edilemeyeceği ya da çok nadir tespit edilebileceği unutulmamalıdır.
N. caninum, Toxoplasma gondii ile yakından ilişkili olduğundan Toxoplasma spp. infeksiyonu durumunda, antijenik çapraz reaksiyon ile yanlış pozitif sonuçlar görülebilir. Bu yüzden her iki testin birlikte incelenmesi tavsiye edilir.
Hayvanlarda akut hastalıkta henüz antikor oluşumu gerçekleşmediğinden, seronegatiflik görülebilir. Akut infeksiyon şüphesinde 2-3 hafta ara ile alınan 2 örneğin test edilmesi önerilir.
Taşıyıcı hayvanlardan ya da geçmişinde klinik neosporozis bulunan bireylerden yavru elde edilmemelidir. Üreme amacıyla kullanılan köpeklere tarama testi yapılması önerilir.
Seropozitif köpeklere glukokortikoid gibi bağışıklık baskılayıcı ilaçlar uygulanmamalıdır.
Dermatofit yönünden direkt inceleme
Deri kazıntısı, Tüy***
Dermatofitlerin mantar direkt mikroskobik incelemesinde, deri kazıntısından küçük bir miktar ayrılır ve mantar elemanlarının (sporlarının) varlığı açısından araştırılır.
Örnekler KOH ile muamele edilerek mikroskop altında incelenir. Dermatofit ile enfeste olmuş örnekler direkt inceleme altında hiyalin içerikli (non-pigmentli) ve septalı olarak görünürler. Artrokonidyaların varlığı dermatofit direkt tanısında anlam taşır. Artrokonidyalar, kıl gövdesi ve çevresinde (ektotriks) ya da septum içinde (endotriks) yer alabilir.
Lütfen dikkat: Mantar direkt incelemesi negatif olan örneklerde dermatofit şüphesi ekarte edilmeye yeterli değildir. Patojen olmayan mantar türlerinde dermotofitlerle benzer şekilde mantar elemanları görülür, direkt incelemesi pozitif örneklere mantar kültürü ilave edilmesi tavsiye edilir.
Patojen olmayan (saprofit-çevresel kontaminantlar) mantar türleri ile patojen mantar türlerinin ayırımı sadece kültüre edilmiş örneklerle gerçekleştirilebilir. Kültür ortamında gelişen mikroskobik düzeyde makro ve mikrokonidya farklılıkları identifikasyonda anlam taşımaktadır. Bu yüzden direkt inceleme yanında mantar kültürünün de yapılması tavsiye edilir.
***ÖNEMLİ: Deri kazıntısı veya Tüy örneği gönderildiği takdirde, dermatofitlere yönelik direkt inceleme yapılabilmektedir. Örneğin kanatılarak alınmamasına dikkat ediniz.
Maya yönünden direkt inceleme
Svab, vücut sıvısı***
Mukozal yüzeylerin maya yönünden direkt mikroskobik incelemesinde, örnekten bir miktar lam üzerine aktarılır ve boyama teknikleri kullanılarak tek hücreli mantar elemanları görünür hale getirilir.
Sağlıklı kulak yolu, solunum, deri ve vajinal mukozada az sayıda bulunmaları kabul edilebilir, Candida spp. ve Malassezia spp. gibi mayalar normal flora elemanlarıdır. Alerji ile gelişen dermatit ve otitis, endokrinopati (hipotiroidizm, Cushing hastalığı), bağışıklık hastalıkları ve diğer deri hastalıkları olan hayvanlarda sıklıkla Malassezia spp. izole edilmektedir. Nemli yüzeylerde sayıca artış gösterirler, bu dokularda yaşanabilecek kuruluk maya gelişimini engeller, ancak deri hasarının bulunduğu ya da derinin katlandığı bölgelerde aşırı derecede çoğalma imkânı bulurlar. Sayıca artışları yüzeysel infeksiyonlara yol açabilir. Sağlıklı bireylerde, bu infeksiyonlar topikal veya sistemik antifungal ilaçlar ile tedavi edilebilir.
***ÖNEMLİ: Svab ve vücut sıvıları gibi örneklerin mantar direk incelemeleri yalnızca maya (tek hücreli mantarlar) yönünden incelemeyi içerir, dermatofitlere ait herhangi bir netice alınmaz!
Dermatofit yönünden kültür
Deri kazıntısı, Tüy***
Dermatofitlerin oluşturduğu dermatomikozlar yüzeysel deri tabakaları ile sınırlı mantar infeksiyonlarıdır. En yaygın infeksiyonlar Trichophyton ve Microsporum spp.‘ den kaynaklanır.
Örnek alımı:
Örnek alımından önce bölgenin %70′ lik alkol ile dezenfeksiyonu patojen olmayan mantar etkenlerinin ve bakterilerin üremesine engel olur.
Tüylerin koparılması daha az etkilidir (kırpma ya da kesme şeklinde değil, kıl foliküllerini içerecek şekilde alınmalıdır).
Wood lambası altında yeşil floresans gösteren tüylerin toplanması teşhis için faydalı olabilir.
Örnekler kuru kap, petri ya da tüplerde gönderilmelidir.
Örnek lezyonlu deri ile sağlıklı deri arasındaki sınır bölgeden alınmalıdır.
Lütfen dikkat: Dermatofitler çok yavaş üreme gösterir. Örnekler 3 hafta süreyle inkübe edilir.
Sabouraud Dekstroz Agar (SDA)’ a ekim yapılarak -oda sıcaklığı ısısında- inkübe edilir. Dermatofit Test Medium (DTM) yanlış negatiflik verdiği için kullanılmamalıdır. DTM Agar, SDA ile karşılaştırıldığında tür identifikasyonunu zorlaştırmaktadır. Bazı “klinik içi laboratuvar uygulamaları” olarak DTM Agarların kullanıldığı bilinmektedir, fakat DTM Agar’ da normal koloni morfolojisi, pigmentasyonu ve makrokonidia gelişimi inhibe edildiğinden, bir uzman tarafından değerlendirilmesi önem taşır.
Steroidlerin klinik dermatofitozu kötüleştireceğini unutmayın!
*** ÖNEMLİ: Deri kazıntısı ya da tüy örneği gönderildiği takdirde dermatofit incelemesi yapılabilir. Svab örneğinden dermatofit incelemesi yapılamaz! Örneği kanatarak almamaya dikkat ediniz!
*** ÖNEMLİ: Örneklerin patojen olmayan mantar türleri ve bakteri ile kontaminasyonu yaygın bir problem olduğundan, göndermiş olduğunuz örneklerin birden fazla kültürü yapılmaktadır. Bu yüzden gereken miktarda örnek gönderimi, ideal laboratuvar sonucu alınmasında ve sizlerin muhtemel hastalık teşhisi koymanızda oldukça önem taşımaktadır. Az miktarda gönderdiğiniz her örnekte lütfen bu ihtimali aklınızdan çıkarmayın!
Maya yönünden kültür
Svab, vücut sıvısı***
Mayalar (Candida spp., Malassezia spp., Cryptococcus spp., vs.) gibi tek hücreli mantar etkenleri kulak yolu yangısı (otitis), genital infeksiyonlar, mastitis ve hava keseleri infeksiyonlarında etkili olabilir.
Örnek alımı: Bakteri kültüründe kullanılan taşıma ortamları (Svablar) kullanılır. Muköz membranlarda (kulak yolu, ağız, nazofarenks veya genital mukozada) membranöz ya da fibröz dokulardan alınan örneklerde izole edilebilirler. Kültür ve identifikasyon testi ile belirlenen etkenin cins düzeyinde isimlendirilmesi yapılır.
***ÖNEMLİ: Kulak Svabı, deri svabı, servikal / vajinal sürüntüler veya vücut sıvıları gönderilerek mantar kültürü istenildiğinde, mayalar yönünden incelemenin söz konusu olduğu mantar kültürü ve tiplendirmesi yapılır. Bunlar gibi örnek türlerinde dermatofit etkenlerinin aranmadığını unutmayınız!
Aerobik bakteri kültürü çok sayıda patojen bakterinin tanımlanmasına olanak sağlar.
Analiz aşamaları:
– Örnek tipi ve örnek materyaline bağlı olarak farklılık gösteren agar plakalarına ekim yapılır.
– Örnekten bir lam üzerine yayma yapılarak gram boyama ile direkt incelemesi yapılır.
– Aerobik İnkübasyon şartları en fazla 48 saat sürdürülür.
– Günlük olarak, her kültür, aşamalarına bağlı olarak değerlendirilir, patojen veya fakültatif patojen varlığı aranır, antibiyogramı yapılacak etkenler belirlenir.
– Örneğin alındığı bölgeye özgü belirli antibiyotik grupları ile antibiyogram testi uygulanır. Bu yüzden örneğin alındığı bölgenin bilgisinin verilmesi önem taşır!
Lütfen dikkat:
– Bakteri kültürü için gönderilen örneklerin besiyerli svab ortamında gönderilmesi ve 48 saat içinde laboratuvara ulaşması önemlidir! Örnek alındıktan sonra gerçekleşen sıcaklık değişimleri ve kuruma bakterilerin sayıca azalmasına neden olarak kontaminasyonun gelişmesine olanak sağlar.
– Antibiyotik tedavisi yapılmış ise, uygulamadan en az 72 saat sonra örnek alımı yapılmalıdır!
– Kulak svabı, vajinal svab gibi mukozal yüzeylerden alınan örneklerin incelenmesinde, Candida spp. veya Malassezia spp. saptanması isteniyorsa mantar (maya) kültürünün ayrıca talep edilmesi tavsiye edilir. Bakteri kültüründe bu etkenlere dair sonuç verilmemektedir.
– Örnek almadan önce ve sırasında sterilite kurallarına dikkat ediniz. Lezyonlu bölgeden örnek alırken bölgenin kontaminantların uzaklaştırılması gereklidir. Örnek alma materyali, lezyonlu bölge haricinde başka bir bölgeye temas etmemelidir. Bu şekilde bir kontaminasyon gerçekleşirse, örnek alma işlemi tekrarlanmalıdır. Enjektör gibi materyallerden akma ve sızma olasılığı bulunduğu unutulmamalıdır.
– İrin ya da apse örneklerinde; lezyonun odak noktasından alınan örneklerde bakteri ürememe olasılığı yüksektir. Bu bölgede yangı ve inflamasyon hücreleri aktif olduğundan canlı bir etkene rastlanmaması normal bir sonuçtur (Bakteri kültüründe esas olan, canlı etkenlerin üretilmesidir).
– İdrar örneğinde; sitosentez ile idrar alınması tavsiye edilir. Normal yollarla alınan ya da yerden toplanan idrar örnekleri, kesinlikle hastanın üriner sistemi bakteri yükünü ifade etmez!
– Deride irin oluşumu, derinin bütünlüğünün bozulması gibi vs. lezyonlar varlığında öncelikle bölgenin temizliği yapıldıktan sonra örnek alınması önemlidir. Aksi takdirde, kıl içeren örneklerde flora bakterilerinin ve kontaminant bakterilerin üreme şansı artar ve yanlış etkene gereksiz antibiyotik uygulaması yapılmış olunur.
Anaerobik organizmaların tespiti için yapılır. Aerobik kültür ile birlikte incelenmesi tavsiye edilir.
Uygun örnekler: Apse, irin, yaralar, vücut sıvıları (aspirat, eklem sıvısı, beyin omurilik sıvısı, vs.), iç organlara ait örnekler (ameliyat sırasında alınmış), sitosentezle alınmış idrar…
Uygun olmayan örnekler: Boğaz svabı, ağız içinden alınan svab, balgam, Gastrik içerik, vajinal veya servikal svablar, Dekubitus ülserleri, dışarı açılan yaralar ve sinüslerden alınan yüzey svabları
ÖNEMLİ: Oksijen ile teması olduğu bilinen örnek, anaerobik kültür için uygun değildir!
– Alınan örnekler anaerobik koşulları sağlayabilmek için yeterince büyük olmalıdır (sıvılar; >2 ml ve dokular; >2 cm3). Hava mümkün olduğunca sıvı örneklerin dışında tutulmalıdır (Havanın enjektörden atılması ve kapatılması önemlidir).
– Doku ve sıvı örnekleri 24 saat içinde kültüre edilecek şekilde laboratuvara gönderilmelidir.
– Anerobik İnkübasyon şartları en fazla 72 saat sürdürülür.
Lütfen dikkat: Uygun şekilde alınan örnekler alındıktan sonra oksijene maruz bırakılmamalı, oda ısısında muhafaza edilmelidir. Anaerobik etkenler sadece oksijensiz ortama adaptedirler ve 20 dakikadan fazla süre oksijene maruz kaldıklarında canlılıklarını kaybeder ve kültüre edilmeleri mümkün olmaz!
Bakteriyemi şüphesi (endokardit veya bilinmeyen ateş) varlığında, kan steril bir şekilde hastadan alınarak aseptik koşullarla özel kan kültürü şişelerine aktarılmalıdır. Bu şişeler istek üzerine laboratuvarımız tarafından sizlere temin edilmektedir (Kan örneği alımı sırasında bu şişelerin yanınızda hazır bulunması gerekmektedir).
– Kan örneği almadan önce bölgenin temizliği yapılmalıdır, deriden bakteri bulaşmasını önlenmelidir.
– Bir şişe için en az 5 ml kan örneği gereklidir. Örnek şişeye enjekte edildikten sonra hafifçe karışması sağlanması faydalıdır. Şişeler buzdolabı ısında değil, oda sıcaklığında muhafaza edilmelidir.
– Şişeler, 10 gün boyunca inkübe edilir. Bu süre içinde 1. Pasaj ve 2. Pasaj olmak üzere iki rapor gönderilir. 2. Pasaj sonucu, nihai kan kültürü sonucudur.
Sitoloji, Total protein, Dansite
Hemogram, Tam İdrar analizi, idrar kültürü, BUN, kreatinin, Na, K, Ca, P, Cl
Hemogram, ALT, AST, Total T4, Östrojen, Testesteron, Mantar ve Parazit direk inceleme
Mantar ve parazit direk inceleme, Antinükleer Antikor (ANA)
Na, K, Ca, Cl, Mg, P
Hemogram, lipaz, amilaz, dışkıda gizli kan, dışkıda parazit incelemesi, Parvovirus Ag – ELISA, Distemper Virus Ab (IgG/IgM) – ELISA
Hemogram, Formül Lökosit, Kan sitolojisi
Hemogram, ALT, AST, ALP, bilirubin, totalprotein, glikoz, trigliserid, üre, TİT
CK-MB, troponin İ, troponin T, NT-pro-BNP
CK, LDH, AST, Ca
Hemogram, amilaz, lipaz, Pankreatik amilaz, Canine TLI
Total T4, Free T4, TSH, Total T3, Free T3
Total Protein, Lökosit, Eritrosit, Dansite, Rivalta
Uyuz etkeni akarlar:
Sarcoptes spp.; şiddetli kaşıntı tipiktir. Genellikle glukokortikoid tedavisine yanıt alınmaz. Generalize olmadan önce lezyonlar; abdomen, sternum, bacaklar ve kulaklarda görülür. Kronik vakalarda akar tespiti mümkün olmayabilir, çok az sayıda akarlar dahi klinik belirtilerin görülmesine neden olur. Eğer hiçbir akar belirlenmemiş, fakat belirtiler sarkoptik uyuzu işaret ediyorsa, tedaviye yanıt alma yöntemi ile tanıya gidilebilir. Demodex akarlarına oranla belirlenme olasılığı daha düşüktür. Çoklu deri kazıntısı örnekleri gönderilmesi tavsiye edilir. Birincil derecede tercih edilmesi gereken vücut bölgeleri; pinna çevresi, dirsek, göğüs ya da abdomen ventralinde kabuklu papüllerdir. Pinnal kaşıma refleksi (arka bacak ile kulak kepçesi kaşıma hareketi) sık görülen bir davranış biçimidir.
Demodex spp.; köpeklerde lokalize formu genellikle 6 aylıktan küçük yavrularda baş bölgesinde gelişir. Bu vakaların çoğu tedavi edilmeden iyileşme gösterir. Köpeklerde generalize demodikozis durumunda, altta yatan sistemik bir hastalık veya immün sistemin supresyon ihtimali düşünülmelidir. Genellikle basitçe bir deri kazıma yöntemi ile (kapiller kanama ile) alınan örnek içerisine dahil olurlar. Örnek alımı öncesi derinin sıkılması, akarların yüzeye nüfuz etmesi sağlanabilir. Kronik iltihaplı ya da kalınlaşmış derilerin kazınması zorlaşabilir, biyopsi alma materyallerinden yardım alınabilir. Tekrarlanan deri kazıntıları incelemeleri tedaviye alınan yanıtın değerlendirmesinde yardımcı olacaktır.
Cheyletiella spp.; “yürüyen kepek”e neden olur (köpeğin derisi üzerinde “yürüyen” akarlar görülür, oldukça hareketlidirler). Oldukça bulaşıcı olup, özellikle kulübe ve barınaklarda yaygındır. İnsanlar da bu akarlar ile enfeste olabilir. Kediler tüylerini yalamalarından dolayı, akarlar kedilerin dışkısında bulunabilir.
Notoedres spp. (Kedi); nadir olarak görülen, fakat son derece bulaşıcı bir etkendir. Akarlar görünüm ve yaşam döngüleri ile sarkoptik uyuz akarlarına benzer. İnfeksiyonların tipik belirtileri kulak uçları, yüz ve distal ekstremitelerde gelişir.
Not: Belirtilen uyuz etkenleri sıklıkla rastlanılan türlerdir. Bunun haricinde de türler mevcut olabilir.
Mikrofilaryaların zenginleştirmesi yapıldıktan sonra ışık mikroskobu ile incelenmesidir. Diğer mikrofilarya türlerinden ayırt etmek mümkün değildir. Pozitif bir test sonucu Dirofilaria spp. (Dirofilaria immitis / repens)’ i ifade eder.
Bu yöntem; köpeklerde kalp kurdu şüphesinde (sağ kalp hastalığı, öksürük, dispne, eozinofili, poliklonal hiperglobulinemi, protein kayıplı nefropati), dietilkarbamazin, ivermektin veya milbemisin ile profilaktik tedaviye başlamadan önce ve nadiren kedilerde dispne, kardiyomegali, açıklanamayan kusma gibi semptomlarda endikedir. Mikrofilaryaların en erken tespiti infeksiyon gelişiminden 6 ay sonradır. Duyarlılığı yaklaşık %60’ tır. Bu yüzden ELISA Antijen testi ile birlikte kullanılması önerilir. 4 aydan küçük köpek yavrularında gözlenen pozitif sonuç, transplasental yolla transfer olmuş mikrofilaryayı gösterebilir.
Sestod (Tenya):
– Dipylidium caninum, Taenia spp.; infekte pire veya fare / rat yemesi; Trichodectes canis (akar türü) ısırmasıyla bulaşır. Avlanarak beslenen, kırsal bölgede yaşayan ve çiğ et tüketenler risk altındadır.
Nematod:
– Kancalı kurtlar – Ancylostoma spp. ve Uncinaria spp.; larva veya infekte kemirgenlerin yenmesi, larvaların deriden penetrasyonu, emzirme yoluyla bulaşır. Yumurtaları infeksiyon gelişiminden ~ 15-20 gün sonra dışkıyla atılır. Köpeklerde, dermatit varlığı deriden larva penetrasyonunu kolaylaştırabilir. 1-2 haftalık yavruların dışkılarında yumurtaları görülebilir.
– Askaritler – Toxocara cati (Kedi) / Toxocara canis (Köpek), Toxascaris spp.; larvaların veya infekte kemirgenlerin yenmesi, plasenta yoluyla veya emzirme döneminde bulaşma gelişir. Özellikle yavrularda ölümcüldür. <3 aylık yavrularda infektif yumurta sindirimi sonucu intestinal mukozada larvalar gelişir, karaciğer ve akciğerlere yayılır, öksürme ve tekrar etkeni yutma ile bağırsak mukozasına olgun larvalar çoğalır. Yetişkinlerin infektif yumurtaları sindirmesi ile larvalar yumurtalardan çıkarak, bağırsak mukozasına penetre olur ve karaciğer, akciğer, kas dokusu, böbrek ve diğer dokularda gelişimi tamamlanmak üzere göç ederler. Gebe köpeklerde, larva göçü fetüse doğru gelişir; 1 haftalık köpek yavrularının dışkılarında larvalar görünebilir. Bazı larvalar meme bezine göç ettiklerinden süt yoluyla bulaşma gerçekleşebilir. İnfekte hayvanlar “şiş göbekli” dir. Larvalar kusmuk ya da dışkıda görülebilir.
– Strongyloides spp.; etkenlerin yutulması ve deri penetrasyonu, infekte pire veya hayvanların yenmesi ile bulaşır. Kedi ve köpeklerin ince bağırsağın anterior yarısındaki villus tabanına yerleşir. Genellikle infeksiyonlar sıcak, ıslak, kalabalık, sağlıksız barınma koşulları ile ilişkilidir. Sıklıkla köpekler etkilenir. Yumurtaları infeksiyon gelişiminden ~ 7-10 gün sonra dışkıyla atılır. Taze dışkı örneği alınması tanıda önem taşır. Yetişkin larvalar ince bağırsağın mukozasından kazınarak tespit edilebilir.
– Mide kurdu – Physaloptera spp.; infektif larvaları böcek, hamamböceği, fare, kurbağada bulunmuştur, bu canlıların yenmesi ile bulaşma gelişir. Konak canlıların yenmesinden hemen sonra larvalardan yetişkin larvalar gelişir. Yetişkin larvalar gastrik mukozaya yerleşir. Gastroskopi tanıda yardımcıdır. Olgunlaşmamış larvalara kusmukta rastlanabilir. Yumurtaları dışkıda nadiren görülür.
– Kamçılı kurtlar – Trichuris spp. (Köpek); infektif yumurtaların yenmesi ile bulaşır. Genellikle köpeklerin ileum, sekum ve kolon mukozasına yerleşirler.
– Özefagus kurdu – Spirocerca spp. (Köpek); ana konak (bok böceği) veya ara konağın (tavuk, sürüngen, kemirgen) yenmesi sonucu bulaşır. Yumurtaları infeksiyon gelişiminden ~ 5-6 ay sonra dışkıyla atılır. Özefagus radyografisi faydalı bir tanı yöntemidir.
– Ollulanus tricuspis (Kedi); kontamine kusmuğun yenmesi ile bulaşır. Yemekten sonra birkaç dakika içinde kusma genel semptomudur. Tanısı, kusmuk ya da mide içeriğinde erişkin larva incelemesi ile yapılır. Yumurtaları dışkıda nadiren görülür.
Protozoa:
– Amebiazis – Entamoeba histolytica; dışkı ile kontamine gıda veya suyun sindirimi ile bulaşır. E. histolytica kalın bağırsağa yerleşir. Persiste ishal veya dizanteri ile karakterize akut veya kronik kolit oluşturur. İnfeksiyon kronik seyirli ve ölümcül olabilir. Dışkıda E. histolytica trofozoitleri veya kistlerinin görülmesi tanı koyulur. Ekstraintestinal amebiazis durumunda eşzamanlı bağırsak infeksiyonu olmadığından trofozoitleri saptamak zordur. Kolonoskopi veya ülserli doku biyopsisi tanıda etkilidir. Trofozoitleri vücut dışında hızla canlılığını kaybettiği için, taze dışkı örneği alınması önemlidir.
– Koksidiyozis; birçok protoza türünün neden olduğu infeksiyondur. Kedilerde; Isospora, Besnoitia, Toxoplasma, Hammondia ve Sarcocystis spp.; Köpeklerde; Isospora, Hammondia ve Sarcocystis spp. etkendir. Kedi ve köpeklerde en yaygını Isospora spp.’ dir. Yetersiz besleme, kötü sağlık / hijyen, kalabalık koşullar, sütten kesilme, stres veya diğer infeksiyonların varlığı gibi faktörlerle oluşmaktadır.
– Giardiazis – Giardia spp.; genç hayvanlarda daha fazla rastlanır. Trofozoitleri ince bağırsak mukozasına yerleşir. 3-10 günde kistleri dışkı ile atılmaya başlar. Trofozoitleri çevrede birkaç hafta yaşayabilir. Bulaşma doğrudan temas yoluyla veya kontamine materyallerin feko-oral yolla alınması ile gerçekleşir. Özellikle kronik infeksiyon aşamasında, Giardia kistleri aralıklı olarak atıldığından 3-5 gün boyunca gün aşırı örnek alınarak incelenmesinde fayda vardır.
Köpek ve kedilerde Giardia antijeni saptayan hızlı teşhis kiti mevcuttur. Bilinmeyen bazı nedenlerle, tedaviden sonra klinik olarak normal hayvanlar Giardia Antijen Hızlı Testi’ nde pozitif olarak kalmaktadır. Dışkının tuzlu sıvıda flotasyon yöntemi ile kombine uygulanması semptomatik hayvanların teşhisinde faydalıdır.
Not: Belirtilen etkenler sıklıkla rastlanılan türlerdir. Bunların haricinde de türler belirlenebilir.
Dışkı normal yapıda olsa bile bağırsak parazitleri ile infekte olabilir, tüm hayvanlara rutin dışkı muayenesi yapılması önerilir. Dışkıda ishal ya da solucan bulunmaması, hayvanın infekte olmadığı anlamına gelmez. Negatif sonuç, bağırsak paraziti ihtimalini ortadan kaldırmaz. Ayrıca dışkıda tenya segmentleri görülürken yumurta oluşumu negatif olabilir.
Kedi
Kedi kan paraziti – yayma frotisinde incelenen etkenler;
- Cytauxzoon felis
- Haemobartonella spp. (Haemobartonella felis-Mycoplasma haemofelis)
- Anaplasma spp.
Not: Benzer klinik bulgulardan dolayı ayrıca FeLV / FIV testlerini de göz önünde bulundurun.
Bartonella henselae infeksiyonu (Kedi tırmığı hastalığı)’ nda nadiren klinik bulgu mevcuttur (üveit, ateş ve lenf düğümleri şişkinliği). Kan yaymasında etkenin görülme olasılığı oldukça düşüktür, serolojik olarak IFA yöntemi ile IgG / IgM antikor testi yapılması tavsiye edilir (Bknz. İnfeksiyoz Hastalıklar Tanısı bölümü).
Köpek
Köpek kan paraziti – yayma frotisinde incelenen etkenler;
- Haemobartonella spp. (Haemobartonella canis-Mycoplasma haemocanis)
- Anaplasma spp.
- Babesia spp.
- Ehrlichia spp.*
Not: *Ehrlichia spp.’ ye ait karakteristik morula formları eritrositlerde sadece akut infeksiyonlarda görülebilmektedir. Bu yüzden serolojik testler (IFA yöntemi) ile yapılan antikor tayini tavsiye edilir (Bknz. İnfeksiyoz Hastalıklar Tanısı bölümü).
Borrelia burgdorferi (Lyme Hastalığı) etkeni kan frotisinde saptanmamakta, serolojik olarak IFA yöntemi ile IgG / IgM antikor tayini tavsiye edilmektedir (Bknz. İnfeksiyoz Hastalıklar Tanısı bölümü).
Deri biyopsisi, deri punch biyopsi veya bistürü ile kavun dilimi şeklinde alınabilir. Biyopsinin alınacağı alan lezyonu içermelidir. Deri biyopsisi ile hayvanlarda mantar ve bakteriyel patojenlere bağlı deri hastalıklarının, deri parazitlerinin, endokrin dengesizliklerine bağlı deri hastalıklarının, otoimmun dermatozların ve bezı genetik hastalıkların tanısı konulabıilir. Özellikle kronik hale gelmiş deri hastalıklarının tansında oldukça güçlü bir tanı yöntemidir.
Kan sitolojisinde kanla ilgili hastalıkların tanısı yapılır. Eğer yapılan hemogramlarda ve formül lökositte beyaz kan hücrelerinin sayısı sürekli normalden yüksek çıkıyorsa lösemi olasılıklar içindedir. Bu durumda lösemi olup olmadığının kan sitolojisinde kontrol edilmesi gereklidir.
Ayrıca aneminin nedenini kan sitolojisi ile araştırılabilir. Örneğin otoimmun hemolitik anemide aglitünasyon, makrotrombosit varlığının saptanması, mast hücreli tümörün sistemik hale gelip gelmediğinin kontrolü, kemik iliğinde rejenerasyonun varlığının araştırılması, otoimmun anemilerde sfrerosit varlığının kontrolü gibi farklı hastaklıklarda kan sitolojisi kullanılabilir.
Endikasyon:
Fertilite sorunları (örn. sessiz kızgınlık, ölü doğum, geciken ovulasyon, abort / embriyonik ölüm)
Yeni doğanlarda infeksiyona artan duyarlılık
Azalma:
Besleme
Lütfen dikkat: Provitamin A (kediler A vitaminini β-karotene dönüştüremezler)
Endikasyon:
İnce bağırsağın emilim verimi testi
Bağırsakta aşırı bakteri yoğunluğunun tespiti
Kan üretimi bozukluğu
Bağışıklık sistemi bozukluğu
Artma:
Bağırsakta aşırı bakteri çoğalması
Pankreas yetersizliği
Azalma:
İnce bağırsak emilim bozukluğu (malabsorpsiyon)
Sülfonamidler tarafından folik asit sentezinin engellenmesi
Endikasyon:
İnfeksiyona duyarlılık, oküler problemler, fertilite sorunları, osteo / nöropati
Oluşum:
β-karoten retinole dönüştürülür (kediler hariç), karaciğerde depolanır.
Artma:
Besleme (fazlalık)
Azalma:
Besleme (eksiklik)
Taşıyıcı proteinlerin eksikliği
İshal
İnfeksiyonlar ve parazitler (artan tüketim)
Hepatopati (depolama bozukluğu)
Endikasyon:
Anemi, lökopeni, büyüme bozuklukları, gastrointestinal hastalıklar
Azalma:
İleumda emilim problemleri (İnflamatuvar bağırsak hastalığı, lenfoma, mikotik infeksiyonlar, bağırsakta bakteri yoğunlığu)
Ekzokrin Pankreas yetmezliği
Kobalt eksikliği veya intrinsik faktör eksikliği
Kedilerde hepatik hastalıklar ve hipertiroidizm
Sonucu etkiyen faktörler:
Serumun güneş ışığına maruz kalması, değerlerin azalmasına neden olabilir.
Antibiyotik kullanımı bağırsağın bakteriyel konsantrasyonunu etkileyerek değerleri azaltabilir.
Kobalamin takviyesi değerlerin artmasına neden olabilir.
Shar-Pei, Border collie ve Dev Schnauzerlar kobalamin eksikliğine yatkındır.
Yenidoğan yavrular (8-13 haftaya kadar) yetişkin köpeklere göre daha düşük serum kobalamin konsantrasyonlarına sahiptir.
0,2 mg / dL’ den düşük C vitamini seviyeleri önemli derecede eksikliği gösterirken, üst sınırı aşan değerler yeterli miktarda alımı gösterir. Vitamin C’ nin toksik etki yaratan bir seviyesi yoktur.
C vitamini eksikliği belirtileri şunlardır:
Yara iyileşmesi gecikmeleri
Keyifsizlik ve yorgunluk
Kilo kaybı
Diş eti kanamaları ile diş eti iltihabı
Diş kaybı
Peteşi, ekimoz ve purpura gibi kılcal kanamalar
Eklem ağrıları
Ağız kuruluğu, göz kuruluğu
Bağırsak emilimi, kemik rezorpsiyonu ve renal tübüler rezorpsiyonunu stimüle eder ve serum kalsiyum düzeyini artırır.
Endikasyon:
Osteopati
Azalma:
Hepatopati
Nefropati
Fosfat yönünden fazlaca besleme
Hızlı büyüme
UV ışınına az maruz kalma
Kronik ishal
Diyet eksikliği
Malabsorbsiyon bağırsak hastalığı (yağda eriyen vitamin kaybı)
Hiperfosfatemi
Hipomagnezemi
Artma:
İatrojenik
Besleme
D vitamini toksikozu
Primer hiperparatiroidizm
Hipofosfatemi
Lütfen dikkat: 10 ila 12 haftalık yavru kedi ve köpeklerde yetişkinlerden daha yüksektir
Endikasyon:
Miyopati, Plasental retensiyon, fertilite sorunları, Sarı yağ hastalığı (at, kedi)
Azalma:
Vitamin içeriği az olan diyetle besleme
Doymamış yağ asitlerinin miktarının artması
A vitamini ve karoten eksikliği
Artan ihtiyaç (yüksek performans, Stres, hepatopati)
Selenyum eksikliği